Dünyada 2023’ün en çok konuşulan konularından biri de üretken yapay zekâ teknolojileri oldu.
OpenAI’a ait ChatGPT’nin Kasım 2022’de kullanıma açılmasından bu yana üretken yapay zekâ teknolojilerine ilgi de yatırımlar da arttı. ChatGPT, Midjourney, DALL-E, Google Bard gibi ürünlerin altında yatan üretken yapay zekâ teknolojileri, artık farklı konularda yazan, çizen, video içeriği üreten, insan gibi konuşan bir asistan haline gelmiş durumda.
Dev teknoloji şirketlerinin artık gitmek istediği nokta ise kısaca “AGI” (Artificial General Intelligence) diye adlandırılan insan seviyesi genel bir zekâ oluşturma. İnsan zekasının çözemediği matematik problemlerini çözme kapasitesine sahip ya da düşünceleri okuyan yapay zeka teknolojileri ile ilgili de her gün yeni haberler çıkıyor.
Teknolojik gelişmeler yapay zekânın artık yaşamın her alanına, ‘kılcal damarlarına’ kadar gireceğini, elektrik ve internet gibi vazgeçilmez bir standart haline geleceğini gösteriyor. Peki Türkiye’de bu alanda neler yapılıyor?
Türkiye Yapay Zeka İnisiyatifi (TRAI), Türkiye’de yapay zekâ ile ilgili farkındalığı artırmak ve bu alandaki ekosistemin ve iş birliklerinin gelişmesine katkı sağlamak için 2017’den bu yana faaliyet gösteriyor. Bu ekosistemin içerisinde özel şirketler, yapay zekâ alanında çalışan teknoloji girişimleri, akademisyenler, yapay zekâ merkezleri ve TÜBİTAK gibi kamu kuruluşları yer alıyor.
TRAI Kıdemli Danışmanı Roksan Kaspi, Türkiye’de bu alanda yapılanlar ve 2024’te Türkiye’yi nelerin beklediğine ilişkin olarak DW Türkçe’nin sorularını yanıtladı.
-Türkiye’de yapay zekâ konusunda çalışan kaç şirket var? Bu şirketler hangi alanlarda çalışıyor?
-Şu anda ekosistemimizde 320’nin üzerinde yapay zekâ girişimi var. Yapay zekâ girişimler haritamızı düzenli olarak güncelliyoruz. Ağırlıklı olarak makine öğrenmesi, öngörü, veri analitiği ve yapay görü dediğimiz görüntü işleme gibi teknolojilere odaklanmış durumdalar. Doğal dil işleme, chatbot, RPA ve otonom araçlar da girişimlerin odaklandığı diğer teknolojiler arasında. Son dönemde popüler olan ChatGPT, Midjourney gibi ürünlerin altında yatan üretken yapay zekâ teknolojisi alanında da yeni bazı girişimler oluşmaya başladı. En son haritamıza eklenen 10 tane üretken yapay zekâ girişimi vardı. Önümüzdeki yıllarda bu sayının hızla artmasını bekliyoruz. Diğer yandan ilk 500’deki büyük şirketlerin neredeyse tamamı yapay zekâyı gündemine almış durumda; kendi teknolojilerini geliştirerek ya da hazır çözümleri kullanarak yapay zeka teknolojilerini süreçlerine eklemeye başladılar. Yapay zekânın kısa bir süre içerisinde tüm özel şirketlerin ve kurumların kullanacağı, hayatımızın çok net bir parçası olan, her kullandığımız ürüne eklenen bir teknoloji olmasını bekliyoruz.
-Bu sene gündeme gelen inovatif uygulama örnekleri hangileri?
-Doküman okuma-tanıma, yapay görü ve görüntü işleme konusunda çalışan çok sayıda girişimimiz var. Örneğin bir fatura olabilir ya da bir kimlik olabilir; bu tarz belgelerin yapay zekâyla aslında ne olduğunu ve kime ait olduğunu anlayan uygulamalar artık epey gelişti.
Makine öğrenmesi modelleri geliştirmemizi çok hızlandıran ve kolaylaştıran ve öngörü başarımızı ciddi oranda artıran platformlar var. Özellikle marketing (pazarlama) alanına odaklanmış çok fazla yapay zekâ ürünü var. Bu teknolojiler müşterinin konuşmaları veya yazışmalarını analiz ederek memnuniyet seviyesini anlayıp müşteriye bundan sonra ne önerileceğine yapay zekâ ile karar veriyor. Robotik süreç otomasyonuyla yine insanın yaptığı şeyleri makineye öğreterek çok daha hızlı bir şekilde yapan, arkadaki manuel süreçleri yok etmek üzerine kurulu epey bir platform var. Üretken yapay zekâ konusunda yeni desen üretimi veya yeni müzik üretimine odaklanmış bazı girişimler var. Chatbot konusunda epey gelişmiş girişimler var; tabii ChatGPT ile beraber bu iş biraz model değiştirmeye başladı. Artık şirketler chatbotlarını oluşturmaktan ziyade kendi verisini ChatGPT üzerine ekleyip güvenilir bir şekilde direkt oradaki botu kullanma yoluna doğru gidiyorlar.
-Dünyaya baktığımızda bu sene yapay zekâ teknolojilerinde neler öne çıktı?
-Aslında herkes yapay zekâ konusunda üretken yapay zekayı konuşuyor. ChatGPT ve Bard gibi büyük dil modelleri veya DALL-E gibi, Midjourney gibi görüntü üreten teknolojiler gündemde. Oyun üretmek için, ses ve video içerikleri üretmek için her geçen gün sayısız yeni ürün piyasaya çıkıyor. Bunların arasından ChatGPT ya da Google’ın yeni çıkardığı Gemini gibi ürünler öne çıkacak gibi görünüyor. Bunun sebebi bu modellerin çok modlu gelişmiş modeller olması. Yani tek bir konuya odaklanmamış, her türlü veri tipiyle eğitilerek, hepsinden üretme kapasitesine sahip modeller. Öte yandan yapay zeka konusunda geliştirilen çip teknolojisi çok kritik bir konu haline geldi. Veri işlemenin daha hızlı yapılabilmesi için üretilen çipler konusunda da bir yarış var. Dolayısıyla gittikçe daha hızlı veri işleyebilen, daha çeşitli veri işleyebilen ve her konuda bize destek olacak yapay zekâ asistanlarına doğru gidiyoruz.
-Peki bu konuda hukuki düzenlemeler ne boyutta?
-Çok ciddi bir ihtiyaç var. Zaten en büyük ikinci trend de herhalde budur. Yakın zamanda Avrupa Birliği “AI Act”i kabul ederek regülasyonun bir sonraki aşamaya geçmesini sağladı ve böylelikle tüm global düzenlemelerin önünü açmış oldu. Bir yandan firmalar ve büyük devletler politika dokümanları yayınlayarak yapay zekâ etik prensiplerini belirlemeye devam ediyorlar. Ancak Avrupa Birliği’nin hayata geçirmeyi planladığı kadar geniş kapsamlı bir regülasyon henüz yoktu. Bu ilk oldu. Arkasından büyük ihtimalle birçok devlet hızlı bir şekilde kendi regülasyonlarını belirleyerek devam edecekler.
-Türkiye’de bu konuda çalışmalar var mı?
-Türkiye’nin de bu konuda çalışmaları var. Bir yapay zekâ etik prensipleri ve yapay zekâ politika dokümanı oluşturmak üzere çalışılıyor. Arkasından mutlaka yapay zekâ alanında yeni bir yasa tasarısı ve regülasyonları da gelecektir. Zaten bu konuda TÜBİTAK açıklamalar da yapıyor.
Bir yandan Türkiye’de Türkçe diliyle eğitilmiş bir büyük dil modeli geliştirme çabaları var. Çünkü bugüne kadar oluşmuş bütün büyük dil modelleri, eğitildiği verinin daha ağırlıklı yabancı dillerde olması sebebiyle bizim aslında kültürümüzü, Türkçeyi nasıl kullandığımızla ilgili bazı kalıpları ve toplumsal bakış açımızı çok da yansıtmıyor. Veya bizim kültürümüzde olmayan bazı ön yargılar, kategorizasyonlar içerebiliyor. Bunların önüne geçebilmek için TÜBİTAK, sorumlu ve dürüst yapay zekâ geliştirme ilkesi altında Türkçe diliyle eğitilmiş ve bizim kültürümüze ve toplumsal bakış açımıza daha uygun modeller geliştirmek için uğraşıyor.
-Türkiye’de yapay zekâ alanında çalışan firmalara verilen ne gibi destekler söz konusu? Bu destekler yeterli mi?
-TÜBİTAK düzenli olarak çağrılarda bulunuyor. En son 1711 numaralı ekosistem çağrısı kapandı. Bu çağrılarla genelde akademik dünyadan bir uzman, bir teknoloji şirketi ve bu projeyi gerçekleştirmek isteyen özel şirket veya kurum, bir konsorsiyum kurmak kaidesiyle projelerini sunuyorlar. En son yapılan çağrıya 32 proje başvururken 16’sı kabul edildi. Burada tabii ki bu projenin hayata geçmesi için teşvikler sağlanıyor. Bir yandan şirketlerin kendi Ar-Ge merkezleri veya teknokentler aracılığıyla farklı teşvikler de oluyor.
Bu teşvikler kesinlikle artmalı, artacaktır da. Özellikle üretken yapay zekâ konusunda modeller geliştirmek hem server kapasitesi açısından hem da GPU ve diğer teknoloji alt yapısını oluşturmak açısından ciddi maliyetler gerektiriyor. O yüzden yatırım ve teşviklerin artması gerekecektir. Eğer dünya çapında bir oyuncu olmak istiyorsak devlet nezdinde de daha fazla kaynak aktarılması gerekecektir.
(DW Türkçe)
Söyleşinin devamını okumak için tıklayın