Hürriyet yazarı Uğur Meleke, futbol sahalarında geçmişte yaşanan ancak cezasız kalan saldırıları “Hukuka, adalete, can güvenliğine ihtiyacımız var, play-off’a değil” başlıklı yazısında şöyle hatırlattı:
“2009’da Fenerbahçe-Galatasaray derbi maçının başlamasına dakikalar kala, tribünlerden atılan sert bir cisim kafasına isabet eden Tarık Ongun’un başı yarıldı. Bu saldırıya rağmen maç oynandı, saha içinde başına 5 dikiş atılan Ongun görevini tamamladı.
Aynı sezonun ikinci yarısı, Diyarbakırspor-Bursaspor arasında oynanan Süper Lig müsabakasında kafasına taş isabet eden hakem Kemal Yılmaz yere yığıldı. Sadece bir hafta sonra bu kez İstanbul’da Belediyespor ile Diyarbakır arasında oynanan maç, sahaya giren onlarca taraftarın hakem Hüseyin Göçek’i linç girişimi nedeniyle tatil edildi.
14 Eylül 2010’da Mersin İdman Yurdu ile Samsunspor arasında oynanan ikinci lig müsabakasında Mersin koçu Yüksel Yeşilova, sahanın içinde 6 yerinden bıçaklandı. Bıçaklı saldırgan, sahaya protokol tribününden inmişti. 2013’te 20 yaşında bir Fenerbahçeli taraftar bıçaklanarak öldürüldü. Bir yıl sonra Manuel Fernandes, saha içinde sert bir tekme yiyerek yere düştü. Fernandes’e saldıran spor teröristi, bir hafta sonra başka bir stada akreditasyon kartıyla giriş yaptı. Burak Yılmaz yine aynı günlerde Rize’de suratına isabet eden bir çakı aracılığıyla ciddi yaralandı.
2015’te Fenerbahçe otobüsüne silahlı saldırıda bulunan failler yakalanamadı.
Volkan Bayarslan’a saha içinde sırtından yumruk atıldı. Saldırgan birkaç saat içinde salıverildi, alkışlarla karşılandı. Saha içinde Salih ve Cenk’e saldırmak isteyen bir sporsevmezi durduran Josef de Souza’ya ceza verildi. Josef sezon sonunda ülkeyi terk etti. Şimdi sürekli Türk futbolunun marka değerini artırmaktan bahseden TFF yöneticilerine soruyorum: Suç, suçlunun yanına kalırsa, layıkıyla cezalandırılmazsa, bizi ülkede hukuk-adalet olduğuna nasıl inandıracaksınız?
Sürekli kamuoyunu terörize eden kulüp yöneticilerine verdiğiniz 45 günlük hak mahrumiyeti cezaları, bu insanları tam olarak neyden mahrum ediyor?
Bir ülke futbolunun marka değeri play-offla, derbi sayısının çoğaltılmasıyla mı artar? Yoksa saha içinde sporcunun, hocanın, hakemin can güvenliğini sağlayarak mı?”
Yazının devamını okumak için tıklayın