“Sati” kelimesi Pali dilinden gelmektedir. Farkındalık olarak tanımlanır ama aslında doğru tanımı hatırlamadır.
Günümüzde sıklıkla duyduğumuz farkındalık kelimesi alışkanlıklarımızı veya otomatik pilottaki davranışlarımızı değiştirebilmemiz için bize bir alan açamıyor. Yani farkındalık yaşamımızda bir farkındalık yaratamayabiliyor. Çünkü farkında olmayı unutuyoruz.
Mesela, kiliselerde ve havralardaki çan sesleri veya camilerden yükselen ezan sesleri de bir hatırlatıcıdır. Bu sesler kişilerin dini disiplinlerini hatırlamalarını sağlar. Yanlış davranış ve düşüncelerden feragat etmeyi hatırlatır.
Hatırlamanın farkındalık kelimesini kapsayan bu yönünü anlayınca niyetin gücü daha iyi işlemeye başlıyor.
Kişinin yaşamdaki en birincil niyeti nefesinin farkında olabilmesidir. Çünkü nefes yaşamdır.
Bu bağlamda, yaşam enerjimizin, canımızın maddi doğadaki yakıtı olan nefesi izlemek küçük yaşlarda sürekli hatırlatılarak düzenli bir pratik haline gelebilmelidir.
Yemek yeriz ve bedenimiz bunu enerji üretmek ve yaşamımızı sağlıklı, istikrarlı sürdürmek için sindirir. Ancak gıdayı yakmak için de nefesin gücünü kullanmalıyız. Oksijen gıdayı yakar, sonra açığa çıkan karbondioksiti dışarı atar. Yani nefes alırız ve nefes veririz ama olan biten bu eylemin çok ötesindedir.
Günümüzde sadece yiyecekleri değil, en yakın çevremizden okyanus ötesine kadar olan biten her şeyi de sindirmek durumundayız. Dünyamızda olan bitenler hiç de iç açıcı değil. Bu yüzden hepimiz daha öfkeli, depresif haldeyiz. Bu durumda nefesimizi etkiliyor ve damarlarımızı daraltıyor.
Oysaki damarlar daralırsa oksijen geçişi zayıflar. Oksijen-karbondioksit dengesi bozulur. Sindirmek için optimal yanma dengemiz hasar alır ve bu durum hastalıklara davetiye çıkarır.
Sadece ciğerlerimizdeki havayı değiştirmek ile ilgilenmemeliyiz. İç nefes veya daha tanıdık ismi ile derin nefesi hatırlamalıyız. İç nefesin anlamı oksijeni damarlar sayesinde bütün bedene yayabilmektir. Karbondioksidi ve diğer atıkları tekrar ciğerlere getirebilmektir. Böylece kullanılmış olan hava da ciğerlerden kalmaz, atılabilir.
Günümüzde nefes farkındalığında asıl hatırlamamız gereken ise bedenimizdeki karbondioksit artışına da izin verebilmektir. Karbondioksit toleransı olmadan oksijen dokuya işleyemiyor.
Bir çoğumuzun kemoreseptör duyarlılığı bulunmaktadır. Burunun koku almaçları, dilin lezzet almaçları, kandaki karbondioksit, oksijen ve PH değerlerinin değişikliklerini hedef alan almaçlara kemoreseptör adı verilmektedir.
Kanımızın PH değeri 7,35’dir. 7,35 ise bizim en makul elektriklenme oranımızdır. Alyuvarlar bir demir bileşimidir. Demir en iyi oksijenle etkileşime girer ve alyuvarlar mıknatıs gibi oksijeni kendine çeker. Ancak doğru elektriklenme ve oksijenin hücre içerisine girebilmesi için alyuvar kendine 4 birim oksijen molekülü bağlıyorsa 4 birim de karbondioksit molekülünü bağlamalıdır. Bu eşit oranla ancak alyuvar hücrenin içerisine girerek her seferinde dışarı çıkıp molekülleri bağlayıp sekiz defa bu işlemi tekrarlar. Böylece dokulara oksijen taşınmış olur.
Karaciğer, toplardamarların toplandığı yerdir. Oksijen dokulara doğru taşındıkça, kandaki oksijen miktarı yükselir ve karaciğer daha verimli çalışır. Karaciğer verimli çalıştığında, kandaki yenilenme daha çabuk olur ve böbrekler daha az yorulur. Hem böbrekler hem karaciğer verimli çalıştığında bütün beden sağlığına daha çabuk kavuşur.
Beden-zihin-ruh bütünlüğü ve sağlığı için yüzyıllardır öğretilen birçok nefes yöntemi bulunmaktadır. Niyetimize daha rahat “iç nefes” alabilmek için bir hatırlatıcı olarak kullanabileceğimiz harika pratikler mevcuttur. Bu pratikler bize yaşam enerjimizi geliştirebilmemizde ve etkin kullanmakta güvenilir ve tam sonuçlar sunar.
Karbondioksit toleransını düzenlemek ise yukarıda belirttiğim “iç-derin nefes” için birincil konu olduğundan, bunu niyetinize taşımayı isterseniz buraya, çan/ezan/mantra sesi gibi bir hatırlatıcı bırakıyorum.
Ancak öncesinde şu uyarıları yazmak durumundayım:
- Hamile iseniz nefes tutma pratiklerini yapmayın.
- Kronik, tıbbi bir durumunuz var ise önce doktorunuzun onayını alınız
- Herhangi bir yan etki hissederseniz pratiği sonlandırınız.
Her gün düzenli yapılması niyetimiz olmalıdır. Çalışmanın adı kontrollü duraklamadır.
1.Normal nefes al
2.Normal nefes ver
3.Nefesi tut – saniyeleri say (Bunun için bir süreölçer kullanabilirsiniz)
4.Nefes almak için orta seviyede bir sinyal geldiğinde nefesi tekrar al.
Önemli not: Kendine nazik davran. Nefesi maksimum süreyle tutma, aksi takdirde bu, karbondioksit toleransının değil irade gücünün göstergesi olacaktır.
Eğer kontrollü nefesi tutma süreniz 20 saniyenin altında ise karbondioksit toleransına duyarlılığınız olduğunu söyleyebilirim. Optimal sağlıklı gösterge 40 saniye ve üzeri nefesi kontrollü (zorlanmadan) tutabilmektir.
Eğer 20 saniyenin altında iseniz düzenli olarak bu çalışmayı güvenli bir ortamda, sabit halde iken uygulayarak karbondioksit toleransınızı yükseltebilirsiniz.
Eğer 20 saniyeden daha fazla kontrollü duraklama yapabiliyorsanız pratiğinize şu nefes çalışmasını ekleyebilirsiniz:
4 saniye nefes al–4 saniye tut–4 saniye nefes ver–4 saniye tut (Bu bir turdur. 5-8 tur çalışabilirsiniz)
Namaste…