Dün akşam Fenerbahçe Premier League (İngiliz Ligi) seviyesinde futbol oynadı, böyle bir futbol kalitesi belki de 30-40 yıldır ligimizde görülmedi.
Rakip lig 3’ncüsü, 90 dakika boyunca baskı yemiş, skor 5-0 ve 2 penaltıyla 1 golü çalınmış Fenerbahçe’nin. Futbol yazmak benim uzmanlık alanım değil, amatör olarak yazıyorum ve görüyorum ki sosyal medyada çok yetkin analiz yapan insanlar var; o yüzden ben “çalınmış” kısmından hareket ediyorum.
Aslında bu durum yeni değil, Fenerbahçe’nin durdurulamaz bir güç olma yolunda ilerlemesi, stat, ticari satış, seyirci sayısı gibi konularda kendi gücüyle müthiş bir kalkınma yaşaması, bunu yapamayan rakiplerinin Fenerbahçe’ye karşı siyasete yakınlaşması, siyasetin de doğruyu değil popülist olanı tercih etmesi sonucu Fenerbahçe’den çok şey alındı, alınmaya devam ediliyor.
Siyaset popülist olanı tercih ediyor, bu yüzden Trabzon, Bursa, Başak şampiyon olsun, çok daha geniş kitleler mutlu olsun istiyor. Bu nedenle de Fenerbahçe gibi bir güç odağına asla tahammülü yok, ayrıca 2000’ler sonrası hızla “yeşile” boyanan siyaset ile Fenerbahçe arasında sosyal tabanı olan ideolojik bir farklılık da çıktı. Fenerbahçe her şekilde Cumhuriyet’i savunurken bazı rakipleri bu konuda Makyavelist davranıp Fenerbahçe’nin tavrını kendileri için fırsata çevirdi ve Cumhuriyet’e sırtını döndü.
Bu durumda Fenerbahçe güce yakın olmak ve göze girmek için en önemli hedef haline geldi. Fenerbahçe’den çok şey çalındı, yetmedi, devleti ele geçiren çete kurmaca davalar ile Fenerbahçe’yi mağdur etti, bazı rakipleri Cumhuriyet düşmanlarıyla, darbecilerle aynı safta durmaktan çekinmediler.
Lafı çok uzatmayacağım dün akşamki maç da gösterdi ki hakemler Fenerbahçe’den sürekli çalıyor.
Bu artık medyanın en eyyamcı ve taraflı insanlarını bile çileden çıkaracak hale geldi. Elbette söz konusu insanlar bunu iyi niyetlerinden yapmıyor, toplumda adaletsizliğe karşı yükselen müthiş bir tepki var, bunun mevcut ekonomik ortamla birleşip politik bir sonuç üretmesinden korkuyorlar. Bazı Fenerbahçe düşmanı kanalların son zamanda “haksızlık” diye gevelemeleri adalet değil, toplumdaki yükselen adaletsizlik duygusunu bastırmak içindir.
Bu hikaye belki 40 yıllık, iyi de bu kadar büyük ve sistemli bir haksızlığı rakip bile olsak içselleştirecek kadar “yoz” bir toplum muyuz?
Bu kadar mı çürüdük?
Bu kadar mı kötüyüz?
Asıl sorulması gereken soru budur.