Berlin merkezli Alman Uluslararası ve Güvenlik Politikaları Enstitüsü araştırmacılarından Janis Kluge’nin Moscow Times gazetesinde yayımlanan “Batı Rusya’nın dayanıklılığını küçümsememeli” başlıklı makalesinin özet çevirisi:
“Ukrayna savaşı ve Batı’nın uyguladığı yaptırımlar Rusya’nın ekonomisi, ordusu ve siyasi sistemi üzerinde eşi görülmedik bir baskı yaratıyor.
Uçak kazasında öldüğü açıklanan Wagner’in lideri Yevgeni Prigojin’in başarısız isyanı ülkede her an önemli değişiklikler yaşanabileceğini gösteriyor.
Bununla birlikte, bir dizi önemli faktör Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in iktidarının Batı’nın istediğinden çok daha uzun sürmesine hatta Moskova’nın askeri gücünü yeniden kurmasına yardım edebilir. Bu faktörler savaşta havlu atmak ya da Moskova ile acele bir anlaşma için değilse de Batı’yı, Avrupa’yı ve özellikle Ukrayna’yı nelerin beklediğini anlamak için önem taşıyor.
Rus ekonomisi çok hassas bir kriz sürecinden geçiyor. Halk müreffeh bir gelecek şansını kaybetmiş olsa da rejim hâlâ zengin. Önümüzdeki yıllarda ihracattan gelecek milyarlarca dolar kasayı doldurmaya devam edecek. Zor geçen 2023’ün ilk yarısında bile Rusya’nın ihracattan elde ettiği 200 milyar dolardan fazla gelir ithalatı karşılamaya fazlasıyla yetecek.
G7’nin koyduğu petrol fiyatı tabanı işlese bile Moskova’nın ihracat geliri 400 milyar doları bulabilir. Bu konuda Batı’nın fazla bir manevra alanı yok, bunun için çok ciddi bir küresel ekonomik kriz yaşanması gerekir.
Rus sanayisi hâlâ Batı’nın teknolojisine tümüyle bağımlı olsa da, yaptırımlara rağmen silah üretimi için gereken kritik parçaların çoğunu ithal edebiliyor. Bu konuda Rusya’nın yardımına koşan Çin yarı iletken gibi çift amaçlı ürünleri temin ediyor. Yeni Rus silahları daha az sofistike olsa da asıl sorun üretim kapasitesini hızlıca arttırmak. Yaptırımlar nedeniyle yeni üretim hatları inşa etmek için belki makine bulmak zor ama sonuç olarak üretim genelde bileşen veya malzeme eksikliği nedeniyle sekteye uğramıyor.
Rusya’nın karşı karşıya olduğu krizin bir başka boyutunu kalifiye Rusların seferberlik nedeniyle ülkeden ayrılmasının yol açtığı iş gücü sıkıntısı oluşturuyor. Ama diğer yandan, kalifiye eleman sıkıntısı iş fırsatları anlamına geliyor. Büyük şehirlerde nüfusun neredeyse tamamı istihdam edilmiş durumda.
Çoğu Rus bu durumu ekonomik açıdan bir fırsat olarak görüyor ve politikayla ilgilenmektense kariyerleriyle ailelerine odaklanmayı yeğliyor. Bu aynı zamanda, kaybedecek şeyleri olduğu için hoşnutsuzluklarını dile getirmeden önce 40 kere düşünmeleri anlamına geliyor. Savaşla birlikte baskı ve sansür arttığı için Rus toplumunun en aktif kesimleri ülkeyi terk etti ya da tutuklandı. Savaş toplumdaki bölünmeyi derinleştirdiği için Ruslar Ukrayna hakkındaki görüşlerini dostlarına ve çalışma arkadaşlarına söylerken bile dikkatli olmak zorunda.
Savaşın bir diğer sonucu üst düzey Rus yetkililerin disipline girmesi oldu. Ukrayna’nın işgali başladığında gözle görülür şekilde şoke olan teknokratlar şimdi ülkelerinin yenilmesini engellemek için canla başla çalışıyor. Ortaya çıkan yeni koşullarda hayatta kalabilmek için Putin’e en iyi seçenek gözüyle bakıyorlar.
Bu insanlar için Putin sonrası ya da savaş sonrası senaryoların çekici gelmesi için bir neden yok. Çünkü Ukrayna’da yaşananlar nedeniyle Rusya’nın Batı ile ilişkilerinin düzelmesinin ya da yaptırımların kalkmasının çok uzun süre mümkün olmayacağını biliyorlar.
Rusya’nın Batı’dan büyük ölçüde izole olması ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin hakkındaki tutuklama kararı Putin’in hareket alanını kısıtlıyor. Bu durumda Kuzey Kore ve İran gibi az gelişmiş ülkelerden cephane ve İHA istemek dışında fazla bir seçeneği kalmıyor.
Diğer yandan, Batı dışındaki ülkelerin çoğu Rusya’nın tümüyle izole edilmesine kesinlikle karşı çıkıyor. BRICS gibi Rusya’nın da bulunduğu örgütlere ilgi artmış durumda. Bu ilgi sembolik görünebilir ama aynı zamanda Batı’nın Moskova’yı tamamen dışlama çabalarına bir karşı çıkış anlamına geliyor.
Daha da önemlisi Rusya değişik ülkelerden ekonomik destek alıyor. Çin Rusya’nın Batı teknolojisine ulaşmasına yardım ediyor, Suudi Arabistan’ın üretimi kısması yaptırımlara karşın Moskova’nın petrol gelirlerinin yüksek kalmasını sağlıyor.
Diğer yandan, ülkenin dayanıklılığı konusunda Rusya’nın kendisinin de bazı kaygıları olduğu, bu nedenle ek risk almaktan kaçındığı görülüyor. Örneğin, savunma harcamalarını artırmış olsa da GSYİH’nin yüzde 10’undan azını orduya ayırıyor. Putin sistemi bunaltmamak için temkinli davranıyor.
Bu sayılan faktörlerin hiçbiri Rusya’da uzun dönemli siyasi istikrarı garanti etmiyor. Putin’in geçmişte olduğu gibi hatalar yapması kaçınılmaz. Rejimin şeffaf olmayan doğası, Rus sisteminin mevcut zorluklar karşısında ne kadar süre istikrarlı kalacağını tahmin etmeyi imkansız kılıyor.
Ama Batı, Putin’in beş, belki de 10 yıl daha iktidarda kalabileceği seçeneğini göz ardı etmemeli. Rusya silah üretiminde karşılaştığı dar boğazı yavaş yavaş aşabilir. Bu da, Ukrayna ve genel olarak Avrupa için tehlikeli bir durum olur.
Uzun dönemde sürekli gerginlik “Putinizm”in yakıtı. Putin ülkesinin Batı ile bir var olma mücadelesine tutuştuğunu, Ukrayna’nın muharebelerden sadece biri olduğuna inanıyor. Rusya’nın imkanı olsaydı ordusu Kiev’e yürürdü; ordusunu yeniden yapılandırınca tam olarak bunu yapacağından kuşku duymamak gerekiyor.