Rusya’daki bağımsız Levada Merkezi’nin Sosyokültürel Araştırma Bölümü Başkanı Aleksey Levinson’ın Moscow Times gazetesinde yayımlanan makalesinin özet çevirisi:
“Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın siyasetle ilgilenen Ruslar arasında hayranı çoktu. Trump’ın 2017 yılındaki ant içme töreni öncesinde yaptığımız ankette hayranları, dünyanın iki büyük gücü olarak ABD ile Rusya’nın dünyayı paylaşacağını ve birbirlerinin çıkar alanlarına müdahale etmeyeceklerini umduklarını söylemişti. Hatta parlamenterlerimiz Trump’ın zaferini kutlamak için kadeh kaldırmıştı.
Ama sonradan Trump’ın gücünün her şeye yetmediği ortaya çıktı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in parlamentoya söz geçirebildiği gibi Kongre’ye söz geçiremiyordu. Ardından Rusya’ya en önemli dünya gücü gözüyle bakmadığı ve Moskova ile pazarlığı gereksiz bulduğu ortaya çıktı.
Ama dünyayı ABD ile paylaşma hayali Trump’ın 2020 seçimlerinde yenilmesiyle kaybolmadı. Aralık 2021’de Rusya, NATO’nun yayılmasından korunmak amacıyla güvenlik garantilerini içeren bir anlaşma taslağını Washington’a gönderdi.
O zaman gözlemciler bunu, Ukrayna’yı işgalden kaçınmak için Putin’in Batı’ya verdiği bir ültimatom olarak nitelemişti.
ABD’ye gönderilen taslak, 1945 yılında Yalta’da varılan anlaşmalara dönülmesini istiyordu. Stalin’in yerinde artık Putin, Franklin D. Roosevelt’in yerinde Joe Biden vardı ama 1945’in tersine Rusya Churchill gibi üçüncü bir lidere artık gerek olmadığını düşünüyordu.
Bu büyük olasılıkla Putin’in kişisel hırslarından kaynaklanıyordu. Farklı nedenlerle de olsa Gorbaçov’un ağırlığına sahip bir dünya figürü olmayı arzuluyordu.
Fakat araştırmalarımız bir kişinin düşüncelerinden çok Rus toplumunun bakış açısını öğrenmeye yönelik. Her şeye rağmen bu iki konu bağlantılı. Putin’in hamleleri pek çok Rus’un ülkelerini dünyada görmek istedikleri yerle uyumlu.
Rus halkı çatışma istemiyor. Rus ordusunun Ukrayna sınırını geçmesi bile pek çokları için sürpriz oldu. Putin’in bu emri verirken aklında tam olarak ne vardı bilemeyiz. Ama onun ve destekçileri arasında paralellikler bulunduğu varsayımına devam edecek olursak Kırım ya da Gürcistan’daki gibi hızlı bir zafer umduğunu söyleyebiliriz.
Bu durum anketlere de yansıdı ve Putin’e destek yüzde 80-83 arasında dolaşmaya başladı. Ama yukarıdaki Kırım ve Gürcistan örneklerindeki yüzde 88’lik orana ulaşamadı.
Son zamanlarda Putin’in reytingini düşüren iki olay yaşandı.
Birincisi, yüzde yedilik bir düşüşe neden olan geçen yılkı kısmi seferberlik ilanı.
Diğeri ise, Yevgeniy Prigojin’ın başlattığı isyan. Gerçi düşüş bu sefer sadece üç puandı ve etkisi sadece iki gün sürdü.
Halkın bakış açısıyla Putin’in isyana karşı tutumu çelişkiliydi. Önce onları hain olarak niteledi, cezalandırma sözü verdi, sonra Prigojin’in el konulan servetini iade etti, ölümünden sonra ailesine başsağlığı dileğinde bulundu.
Putin’i desteklemeyenlerin yüzde 46’sı Prigojin’in uçağının düşmesini devletin intikam alması olarak yorumladı. Destekleyenlerin yüzde 29’u ise bunu trajik bir kaza olarak gördü. Yüzde 16’lık kesime göre perde arkasında yabancı gizli servisler vardı, aynı oranda bir kesim de bunun sahte bir kaza olduğunu ve Prigojin’in yaşadığını düşünüyordu.
Cephede fazla bir değişiklik yaşanmada da kamuoyu savaşı kazanılmış oldu. Ama Rus halkı Ukrayna krizi nasıl biterse bitsin dünyanın bir daha eskisi gibi, hele hele Aralık 2021’deki ültimatomda önerildiği gibi olmayacağını anlıyor.
Dünyayı ABD ile bölme planı işe yaramadı. Rusya bunun Batı’nın suçu olduğunu düşünerek yüzünü doğuya, Çin’e çevirdi.
Peki, dünyanın en büyük güçleri hangi ülkeler?
Putin’i ve Rus ordusunun Ukrayna’daki harekatını destekleyenlerin yüzde 80’i bu soruya “Rusya” diye cevap veriyor.
İkinci sırada yüzde 63’le Çin yer alıyor; ABD yüzde 30’la çok geride kalıyor.
Rusların ABD ve Çin’e bakışındaki farklılık sadece niceliksel değil.
2021’de ABD ile varılamayan anlaşmanın Çin’le yapılması söz konusu olamaz. İktidar koridorlarındakilerin Çin hakkında ne düşündüğünü bilemeyiz ama kamuoyunun yüzde 85’lik kesimi Rusya ile Çin’in dünyayı paylaşacağı yönünde bir beklenti içinde değil.
Rus halkı Çin’in Rusya’nın komşu ülkelerdeki çıkarlarına saygı duyacağını da düşünmüyor. Çünkü Çin’de kimi Rus toprakları üzerinde hak iddia eden resmi haritalar yayınlandığı biliyor. Dolayısıyla “yeni dost”a karşı nasıl davranması gerektiğini tam kestiremiyor.
Ukrayna’daki özel askeri operasyonun başladığı 24 Şubat’tan bu yana ülkelerin birbirlerine bakışları önemli ölçüde değişti. Operasyon sürdükçe de bu durum değişmeyecek.
Sonucuna bağlı olarak belki Rusların ülkelerine bakışı değişebilir.”