Moscow Times gazetesinde, Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın nasıl bitebileceğine ilişkin Robert Jenkins imzasıyla yayımlanan yazının özet çevirisi:
Ukrayna’daki acımasız çatışmalar biri yılı aşkın süredir devam ediyor ve ne zaman bitebileceği bilinmiyor.
Çatışmaların yayılması hatta nükleer bir savaş çıkması tehlikesi bile var. Rusya ya da Ukrayna’dan birinin kesin yenilgisi ya da çıkmaza girildiği için varılacak bir ateşkes Rusya ile uzun dönemli sorunların sürmesi ve kalıcı bir çözüme varılamaması anlamını taşır. Bunun uzun vadeli olumsuz sonuçlarının başında ise, 21. yüzyılda uluslararası jeopolitik istikrarın bozulması gelir. Rusya ile Batı arasında Ukrayna sorununa çözüm getirme amaçlı temasların olmaması da alarm verici bir durum.
Barışa giden yol, kapsamlı bir Avrupa güvenlik anlaşmasıyla hem Rusya’ya hem de Ukrayna’ya güvenlik garantileri verilmesinde yatıyor olabilir. Sadece bu şekilde Ukrayna ile Rusya’nın aralarındaki sorunu görüşmeler yoluyla çözmesi için koşullar yaratılabilir. Varılacak bir anlaşma Ukrayna’nın egemenliğini ve toprak bütünlüğünü garanti etmeli, aynı zamanda Rusya’nın haklı güvenlik endişelerini gidermelidir.
Bunun için de Batı’nın ortak bir girişimde bulunması şart. Ancak çatışmaların nedenleri iki ülkenin temel taleplerinin nasıl karşılanabileceği konusu zorlaştırıyor. Bu nedenle varılacak anlaşma Rusya’nın Ukrayna’daki tek taraflı askeri eyleminin nedenleri ve sonuçlarına da değinmeli.
Sorunun ana nedenlerinden biri NATO’nun 1990’lardan sonraki yayılmasıdır. “Soğuk Savaş” sonrasında uluslararası ilişkilerin yönetilmesinde temel hatalar yapıldığını kabul etmek bir başlangıç olabilir. Sovyetler Birliği’nin hegemonyasından kurtulan Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri NATO’ya katıldı ama bu onların güvenlik gereksinimleri için kesin bir çözüm değildi. Tek amacı üye bir devletin saldırıya uğraması durumunda ortak askeri karşılık vermek olan NATO 1945’ten beri kapsamlı bir güvenlik mimarisi oluşturamadı.
Aslında Batı ve NATO Sovyetlerin dağılmasının ardından Rusya ile etkin şekilde etkileşime girdi. “Soğuk Savaş”ı bitiren 1990 Paris Anlaşması ile Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) kuruldu. Ardından 1994’de oluşturan NATO’nun Barış İçin Ortaklık Programı’na Rusya kurucu üye olarak katıldı. 1997’de NATO ile Rusya arasında Avrupa-Atlantik bölgesinde kalıcı barış sağlanmasına yönelik anlaşma imzalandı. 2002’de NATO-Rusya Konseyi kuruldu.
Ancak tüm bunlara paralel olarak NATO’nun genişlemeye devam etmesi, Doğu Avrupa ve Baltık ülkelerini üye yapması süreci olumsuz etkiledi.
Rusya’nın penceresinden bakıldığında, NATO’nun doğuya devam eden yayılmasının, Polonya ve Romanya’ya nükleer silah yerleştirilmesinin neden tehdit olarak algılandığını anlamak zor değil. Bu yayılma sonucu St. Petersburg’dan sadece 150 kilometre uzaklıkta füzeler konuşlandırıldı. Bu durumu potansiyel tehdit olarak görmeyen bir Rus hükümeti sorumsuzluktan başka bir şeyle suçlanamaz.
Rusya’nın Ukrayna harekatına giden yolda Ukrayna ile Gürcistan’ın nihai üyeliğinden söz eden 2008 Bükreş Deklarasyonu Rusya tarafından son derece kışkırtıcı olarak algılandı.
Kiev giderek yüzünü Batı’ya çevirirken, NATO’nun yayılması ve buna ek olarak Ukrayna’daki etkinliğinin kaybolması Rusya’nın tedirginliğini artırdı. 2004-2005’teki “Turuncu Devrim”le Ukrayna’nın hem NATO’ya hem de Avrupa Birliği’ne üyeliği olasılığını güçlendirdi.
Bütün bunlar Rus hükümeti ve muhtemelen çoğu Rus için duygusal yönü ağır basan gelişmelerdi. İki ülke arasında son derece yakın etnik, ekonomik ve tarihsel ilişkiler vardı. Ukrayna nüfusunun neredeyse üçte birinin ana dili Rusçaydı. Ukrayna hükümetinin 2004 yılından sonra Rusça eğitimi fiili olarak yasaklaması gereksiz bir provokasyondu.
Ukrayna’yı kaybetme riski üzerine Rusya komşu ülkedeki istikrarı bozmaya çalıştı ama başarılı olamadı. Rus yönetimi, 2013-2014 Meydan (Maydan) Devrimi’ni ve Moskova yanlısı lider Yakukoviç’in devrilmesini Batı’nın müdahalesiyle gerçekleşen anayasa karşıtı eylemler olarak gördü. 2014 yılında Kırım’ın ilhak edilmesi Ukrayna’da milliyetçiliği ve bağımsızlık arzusunu güçlendirdi, böylece Moskova’nın hem Kiev’le hem de Batı ile ilişkileri bozuldu.
2022 yılındaki askeri harekat konusunda Kremlin’in açıkladığı gerekçeler hem durmadan değişiyor hem de tutarlı görünmüyor. Önce Ukrayna’yı silahlardan ve Nazilerden arındırmak amacıyla başladığı açıklanan harekat sonradan NATO ve Batı’ya karşı hibrit bir savaşa dönüştü.
ABD’nin öncülüğündeki tek kutuplu dünya düzenine karşı yürütüldüğü iddia edilen mücadele ve propaganda bir uzlaşma sağlanmasına yardım etmiyor.
Barışa giden yol
Batı tereddüt bırakmayacak şekilde Ukrayna’ya desteğinin sürekli devam edeceğini açıklamalı, aynı anda yeni ve kapsamlı bir Avrupa güvenlik mimarisi oluşturulması için çözüm önerilerinde bulunmalı.
Ukrayna’nın egemenliği ve toprak bütünlüğünün garanti edilmesi NATO’nun daha fazla yayılmaması, Rusya’nın uzun süredir devam endişelerinin giderilmesi anlamına gelecektir. Böylece Ukrayna ile Rusya arasında uzlaşmaya varılması için gereken koşulların oluşması sağlanabilir.
Rusya’nın katılım sürecinde başından itibaren yer alacağı bir Avrupa güvenlik anlaşması barışın temelini oluşturabilir. Bu anlaşma, katılan bütün ülkelerin kendi geleceklerini belirleme hakkını, egemenliğini ve toprak bütünlüğünü, ayrıca dış müdahalelere karşı korunma sağlanacağını garanti etmelidir.
Varılacak anlaşmanın Kırım’la Donbas’ın siyasi statüsü konusunda uzlaşma içermesi gerekir.
Rus azınlık dahil bütün Ukrayna vatandaşlarının haklarının korunması için anayasal düzenlemeler yapılabilir.
Rusya, büyük yıkıma yol açan harekatı nedeniyle Ukrayna’nın yeniden inşasına önemli maddi katkıda bulunabilir.
Ukrayna konusunda varılacak anlaşma NATO’nun daha fazla genişlemeyeceği konusunda uluslararası hukuk açısından bağlayıcı hükümler içerebilir.
Batı böyle bir girişimde bulunursa Rusya olumlu tepki verebilir mi? Rusya’nın meşru güvenlik endişelerinin karşılanması bunu sağlayabilir.
Rusya’nın Ukrayna’daki harekatı açıkladığı hedeflerin tam tersi sonuçlara yol açtı. Ukrayna’nın ulusal kimliği güçlendi. Uzun süredir tarafsız olan Finlandiya ve İsveç’in katılımıyla NATO içindeki birlik ve uyum arttı. Harekat Rusya’yı içeride zayıflatmakla kalmadı, ülkeyi uluslararası alanda ekonomik ve siyasi tecride sürükledi.
Rusya Ukrayna’nın bağımsız bir devlet olma ve kendi geleceğini belirleme hakkını kabul etmeli.
Kırım ve Donbas’ın statüsü netleştirilmeli, Rusya’nın, Sivastopol’deki deniz üssü dahil Karadeniz’de stratejik çıkarları bulunduğu kabul edilmeli.
Egemenliğine müdahale edilmemesi ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi koşullarıyla Ukrayna tarafsız bir statüye sahip olabilir.
Ukrayna sorununun, Rusya’nın haklı güvenlik endişelerini giderecek temelde sağlanacak bir Avrupa güvenlik anlaşması çerçevesinde çözülmesi Moskova’nın stratejik çıkarlarına uygun olacaktır.
Çok kutuplu bir dünyada başaktörler arasında yer almak Rusya için bir ödül olacaktır.
Bu fırsatı kullanıp kullanmayacağı, her şeyden önce Rusya’nın iç politikasına ve halkının ülkenin en iyi ve gerçek çıkarına neyin uygun olduğuna karar vermesine bağlı olacaktır.