KKTC’de yaşadığıma göre Pile’ye yapılmak istenen yol yüzünden yaşanan olaylar konusunda yazmak zorunda olduğumu düşünüyorum ama neresinden tutacağıma bir türlü karar veremiyorum.
Akif Çağatay Kılıç’a bakarsak, Pile’de mahsur kalmış, susuzluktan veya hastalıktan ölmek üzere olan KKTC yurttaşlarına hizmet ulaştırmaya çalışıyoruz. Ömer Çelik ise, “KKTC’nin egemenlik haklarını” çiğnetmemeye çalıştığımızı duyurdu. Bizimkilere bakarsanız, bütünüyle “insancıl bir proje” üstünde çalışıyor ve bunun için BM araçlarını dozer kepçesi ile kaldırıp kenara atmanın risklerini almaktan bile çekinmiyoruz.
Yiğitler-Pile yolu, 25 yıldır gündemdeymiş… Bu süre içinde Pile’de yaşayan ve kendisini “Türk” olarak tanımlayan insanların hiçbirinin susuzluktan veya bakımsızlıktan öldüğünü duymadık. Tam tersine KKTC’nin “daha fazla egemen” olduğu sınırlar içinde yaşayan pek çok yurttaşımızın özendiği olanaklara sahip bulunuyorlar. İster Kuzey’den, isterlerse Güney’den alışveriş yapıyorlar. Satın aldıklarını değiş-tokuş bile yapıyorlar. Kuzey’den giderek Pile’de iş kuran KKTC yurttaşları da var. Sağlık hizmeti için Güney Kıbrıs’taki hastanelerden veya Güney’deki olanaklardan yararlanmalarına da bir engel bulunmuyor.
Pile’nin, “iki ayrı devletçilerimizin” tanımladığı “egemenlik sınırlarımız” içinde olduğuna dair bir görüş de işitmedik şimdiye kadar…
“Ara bölge” nedir; ne değildir?
Pile’de yaşayan Kıbrıslı Türkler bu yolun yapılmasını yine de istiyorlar tabii. Böylece KKTC içindeki diğer yerleşim yerlerine erişmeleri kolaylaşmış olacak. Yol, yaşamsal değilse bile onların refahını artırmayı vaat ediyor. Bu nedenle, gelmiş geçmiş KKTC cumhurbaşkanları, Rum tarafı ve BM yetkilileri ile sürdürdükleri ilişkilerde bu sorunu daima gündemde tuttular.
Kıbrıs’ta buna benzer başka sorunlar da var. ‘Ara bölge’ olarak tanımlanan kesimde yaşamlarını sürdüren çok sayıda Kıbrıslı Rum ve bu bölgede arazileri bulunan Kıbrıslı Türk ve Rumlar var…
Bu bölgenin kimin kontrolünde olması gerektiği üzerinde de anlaşılmış değildir zaten. 1974’te oluşan ama zaman zaman yaşanan oldu bittiler ile az da olsa değişen bir statüko söz konusu. Birleşmiş Milletler Barış Gücü, bu anlamsız statükoyu korumaya veya kavga gürültü olmadan güncellemeye çalışıyor. Sizin anlayacağınız; gerek bizimkiler, gerekse Rum tarafı, madara çıkarmak istedikleri zamanlarda, “haklarından” veya “insani ihtiyaçlardan” söz ederek olay çıkarma potansiyeline sahiptirler. Aslında, resmen kabul edilmemiş bir “ateş-kes hattından” söz ediyoruz…
Bütün bunlar Pile için de geçerlidir. 1974 öncesinden beri Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türklerin birlikte yaşadığı bir yerleşim yeri olan Pile, Birleşik Krallık Egemen Üs Bölgesi’ne (Dikelia üs bölgesi) tam anlamı ile sınır olduğu için çatışmalardan görece olarak az etkilenmiş; 1974 Barış Harekatı sonrasında ise “kendine özgü bir statükoya” sahip olabilmiştir.
Türk tarafı ne yapmaya çalışıyor?
Öyle anlaşılıyor ki Türk tarafı Ada’da sürüp giden statükodan memnun değildir. Sadece Pile ve çevresinde değil, daha başka bölgelerde de statükoyu değişime zorlamaktadır. Kapalı Maraş’ın ziyarete açılması bu zorlamanın en güzel örneğidir. Şimdi Rumlarla olan sınıra çok yakın bir bölgede TOKİ konutları; ziyarete açtığımız Maraş’a ise yat limanı yapmaya hazırlanıyoruz.
Bu zorlamanın nedeni, Kuzey Kıbrıs’taki inkişafı ve gelişmeleri büyük bir başarı ile tamamlamış olmamız ve kabuğumuzu kırmak zorunda kalmamız değildir tabii. Sanırım bütün bunların nedeni, Kıbrıs sorununun bu şekilde sürüp gitmesinin lehimize olmayacağını, başka bir deyişle “zamanın aleyhimize çalıştığını” fark etmemizdir. Bu durgunluğu, küçük provokasyonlar ile kırmaya çalıştığımızı söyleyen olursa haksızlık yapmış olmaz diye düşünüyorum.
Peki ama Türk tarafı bu provokasyonlar sonunda yaşanacak gelişmeleri kontrol etme veya yönlendirme kabiliyetine sahip mi?
Bu soruya yanıt vermesi gereken makam, Türkiye Dışişleri Bakanlığı olmalı… Rusya, BM Güvenlik Konseyi’nin bizim tarafı kınamasını engellemiş görünüyor. Bu, anlaşılmış bir şey mi; onlar biliyor! Pile yüzünden İngilizler ile olan yakınlığımızı bozacak mıyız; onlar karar verecek! Amerikalıların bu olaya F-16 kullanarak müdahale etmemize izin vermeyeceklerini de en iyi onlar bilir zaten!
Belki de asıl istekleri, bu adımları geri almamız karşılığında daha başka bazı menfaatler elde etmektir… AB üyeliğini elinde bulunduran Kıbrıs Rum tarafını bu şekilde zorlamayı ve AB-Türkiye ilişkilerindeki muhtemel vetoları daha pazarlığa başlamadan yok etmeyi düşünmüşlerdir. Bu da onların hesabı olmalı!
Yiğitler-Pile yolu, sadece Pile’ye gitmek için kullanılan bir yol değildir yani! Bu yol, bizi başka yerlere taşımak için de kullanılmak isteniyor; bu çok açık! Bunun sonunda, politika planlayıcılarımızın düşündükleri yere mi gideriz; yoksa yoldan çıkıp uçuruma mı yuvarlanırız onu da zaman gösterecek tabii…