Türkiye, dünyada gıda enflasyonunun çok yüksek olduğu ülkelerden. 38 üyeli Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nde (OECD) en yüksek gıda enflasyonunun olduğu ülke konumunda. OECD’nin paylaştığı verilere göre, Türkiye’nin Mayıs 2023’te yüzde 52,5 olan gıda enflasyonu oranı, OECD ortalamasının yüzde 400 üzerinde.
Çevre ve iklim ekonomisti Dr. Oğuz Tutal, gerekli önlemler alınmadığı takdirde Türkiye’de yüzde 60’ı aşan gıda enflasyonunun daha da şiddetlenebileceği uyarısında bulunuyor.
Tutal, Avrupa İklim ve Çevre Derneği (CERA Europe) ve Avrupa Kalkınma Enstitüsü’nün (EDI) kıdemli uzmanı, iklim değişikliğinin tarımsal üretime etkileri ile ilgili çalışmalar yürütüyor. DW Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Tutal, gıda fiyatlarındaki tırmanışta para politikası ve girdi fiyatlarındaki artışın etkilerinin göz ardı edilemeyeceğini söylemekle birlikte “Aynı zamanda, iklim değişikliğinin gıda üretimi ve arzını şimdiden etkilemeye başladığını görüyoruz. Ve bu etkilerin daha da şiddetlenmesi bekleniyor” dedi.
Gıda güveliğini tehdit eden iklim değişikliği pek çok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de bir güvenlik sorunu olarak görülüyor. Geçen hafta yapılan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısı sonrasında yayımlanan bildiride iklim değişikliğinin “küresel bir kriz halini almaya başladığı” belirtildi. Toplantıda iklim değişikliğinin, düzensiz göçlerden sosyal buhranlara, iç karışıklıklardan devletler arası çatışmalara kadar pek çok sorunu tetikleyebilecek etkileri üzerinde durulduğu bilgisi paylaşıldı. Bildiride, “İnsanlığın bu müşterek meselesine ancak uluslararası toplumun adil ve samimi gayreti ile işbirliğinin çözüm getirebileceği vurgulandı” ifadeleri yer aldı.
Bildirinin iklim değişikliği ile ilgili maddesi için “Gayet güzel özetlenmiş” diyen ekonomist Tutal, iklim değişikliğinin Türkiye’nin gıda güvenliğini olduğu kadar, bölgesindeki istikrarı da etkilediğine dikkat çekti.
Türkiye’nin su fakiri bir ülke olduğuna işaret eden Oğuz Tutal, Fırat ve Dicle havzası başta olmak üzere Akdeniz, Ege ve Güneydoğu Anadolu bölgesinin önemli bir kısmında önümüzdeki yıllarda ciddi bir kuraklık riskinin bulunduğuna, su krizinin yaşanacağına işaret etti.
Birleşmiş Milletler’in Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin yayımladığı özel raporda, Türkiye’nin topraklarının yüzde 60’ının çölleşmeye eğilimli olduğuna dikkat çekilmişti. Ekonomist Tutal ise hem Türkiye hem bölgedeki su stresinin, yani ihtiyaç duyulan su miktarının mevcut kaynaklardan temin edilememesinin, jeopolitik riskleri de beraberinde getirdiğine vurgu yaptı. Güney Avrupa’da ve özellikle de Arap yarımadasında ciddi bir su kıtlığı olduğunu söyleyen Tutal, “Gelecek 20 yılda su kaynaklı bölgesel anlaşmazlıklar ve çatışmalar riski de var” tespitinde bulundu.
İklim göçleri de bölgesel istikrarı etkileyecek faktörler arasında yer alıyor. İklim değişikliğinin etkilerinin en şiddetli görüleceği Afrika ve Asya’dan daha ılıman bölgelere, refahın daha yüksek olduğu ülkelere, ciddi bir göç dalgasının beklendiğini aktaran Tutal, Suriye krizinin patlak vermesinde kuraklığın da etkili olduğunu gözler önüne seren bir akademik araştırmaya dikkat çekti.
Oğuz Tutal, “Uydu üzerinden geçmişe yönelik kuraklık haritaları çıkartılmış ve orada aslında savaşın geliyorum dediğini görüyorsunuz. Önce su kıtlığı, kuraklık başlıyor, bu insanların temel gıda ihtiyaçlarını karşılayamamasına yol açıyor. Başlayan ekonomik ve sosyal buhran ve toplumsal patlamanın ardından yaşananları ne yazık ki hepimiz biliyoruz” dedi.
Uzmanlar önlem alınmadığı takdirde iklim değişikliğinin Türkiye’deki mevcut ekonomik sorunları daha da derinleştirebileceği, gıda güvenliğini de tehlikeye sokabileceği konusunda uyarılarda bulunuyor.
Bu uzmanlardan biri de Akdeniz ve Ortadoğu ile ilgili çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. Michaël Tanchum. Avusturya Avrupa ve Güvenlik Politikaları Enstitüsü (AIES) kıdemli uzmanı ve Navarra Üniversitesi öğretim üyesi Tanchum, iklim değişikliğinin Türkiye’nin gıda güvenliğine etkilerini mercek altına aldığı analizinde, çarpıcı tespit ve çözüm önerilerine yer veriyor.
Tanchum, Türkiye’deki yüksek gıda enflasyonuna dikkat çekerken, gıda üretimindeki kırılganlığın kronik ve yapısal olduğunu, “Bu aynı zamanda şiddetli su stresi ve kuraklığa yanıt verme kapasitesindeki yetersizliğin bir sonucu” sözleriyle ifade ediyor.
“İklim değişikliği Türkiye’nin Avrupa ve Orta Doğu için gıda tedarikçisi olma rolünü de tehdit ediyor” uyarısını yapan Michaël Tanchum, Türkiye’deki gıda üretiminin azalması sonucunda bölgesel gıda tedarik zincirlerinde yaşanacak kesintilerin, Avrupa ve Orta Doğu’yu olumsuz etkileyeceğinin de altını çiziyor.