Bir dilin zenginliği söz konusu olunca, onun düşünceleri, olayları ve duyguları ifade ediş biçimlerinin çeşitliliği de gündeme gelmektedir. Bazen bir kelime cümledeki kullanılış bakımından farklı anlamlar taşıyabileceği gibi, bazen da değişik kelimeler eş değer anlamlara gelebilir.
Zenginliği gösteren ve sık kullanılan bir yol ise aynı kelimenin tekrarıdır. Yanına eş sesli başka bir kelimenin de getirildiği olur. İkileme adı verilen bu kavram konusunda Türkçedeki durumla ilgili bir çok çalışma yapılmıştır. Ancak konuyu ilk olarak etraflıca işleyen Prof. Dr. Osman Nedim Tuna ile Prof. Dr. Vecihe Hatiboğlu’dur.
Yazımızı uzatmamak için Türkçe Sözlük’teki ikileme teriminin tanımını aktarmak isterim: “Anlamı güçlendirmek için aynı kelimenin tekrarlanması, anlamları birbirine yakın, karşıt olan veya sesleri birbirini andıran kelimelerin yan yana kullanılması.”
Konuyla ilgili kaynaklarda uzun uzun tanımların yapıldığı, sınıflara bölündüğü ikilemeleri yazarlarımızın hemen hepsi yazı ve kitaplarında kullanmıştır. Böylece Türk dili hem zenginlik kazanmış hem de anlatılmak isteneni yazarlarımız farklı biçimlerde ifade ederek renklendirmeyi başarmışlardır.
Türkçe Sözlük içindeki maddelerde bunlardan yüzlerce örneği sergilenmiştir. Ancak yine de bir hayli ikilemenin eksikliğini tespit edince, bunların bazılarını burada örneklerle belirtmek istedim. Örnek cümlelerdeki yazarlarımızın yazımları aynen korunmuştur.
Seçilen ikilemelerin büyük bir çoğunluğu Türkçe Sözlük’te bulunmamaktadır. Olanların ise farklı kullanılışları ve anlamları vardır.
Bazı örnekler:
Açık açık: Hiçbir şey gizlemeden, apaçık olarak anlamındadır, “Bunları açık açık anlattıktan sonra, insan zaafını ve dramını aradan çekiyordu.”
Açık koyu: Renk farklılığındaki tonları belirtir. “İrili ufaklı, işlenmiş işlenmemiş, açık koyu, hareli haresiz, mat parlak onlarca firuze…”
Afir tafır: Yüksekten bakarak, hava atarak anlamındadır. “Şunun bunun meyhanesinden beş kuruş para ödemeden afir tafırla ayrıl.” (Sİ/DD, 55)
Alacalı bulacalı: TS’de buradaki anlamı verilmemiş. Değişken, farklı olan anlamına geliyor. “Bu alacalı bulacalı havalarda düz olan denizin yüzü tüllenmişti.”
Biçim biçim: ‘Değişik biçimlerde’ anlamındadır. “Fırtınaların kayalara attığı, parçalanmış boy boy, biçim biçim, garip, kapkara gemiler.”
Birike birike: ‘Sürekli birikerek, toplanarak’ anlamına geliyor. “Hah, bir bu eksikti sözünde uzun zamanlardan beri birike birike nihayet isyan hâlinde taşmaya hazır bir yakınmanın tehditli acılığı vardı.”
Buğulana buğulana: “Karın altından çıkan toprak buğulana buğulana nemini kaybetmiş, kurumaya dönmüştü.” Anlamı ‘sürekli buğusunu yitirdiğinden’ olmalıdır.
But but: “Sonra eve but but taşınan et, kilo kilo domates, elma, armut, muz…” Anlamı ‘bütün butlar’ hâlinde olmalıdır
Duman duman: “İstanbul toz toz, duman duman yıkılıyor, yapılıyordu.” ve “Giderlerdi işte bir yerlere deniz deniz, vapur vapur, duman duman.” Birinci örnekte ‘toz toprak içinde, tozdan dumanlar içinde’ anlamında ama ikinci örnekte ise ‘dumanlar içinde, vapurun saldığı dumanlarda’ anlamındadır.
Dura dura: ‘Ara sıra duraklayarak’ anlamına geliyor. “Basamakları dura dura, nefes ala ala, dinlene dinlene tırmanıyoruz.”
Dükkân dükkân: ‘Dükkândan dükkâna’ anlamındadır. “Dükkân dükkân dolaşırken aklına gelmiş.”
Dünsüz bugünsüz: “Yüzünde dünsüz bugünsüz rahat, sakin, mesut bir ifade var.” Anlamının ‘dünü ve bugünü umursamayan’ olduğunu düşünüyorum.
Fıştıki fıştıki: “Kıyıda, başlarında ipek eşarplar, fıştıki fıştıki gülüyor, kırıtıyorlardı.” (SB/BŞM, 336). TS’de ‘fistekle-’ maddesinde benzer bir açıklama var. Burada ‘kışkırtıcı bir şekilde’ anlamı verilmiştir
Güneş güneş: “Bir büyük şehir…Güneş güneş, muz muz, yağmur yağmur, yeşil yeşil..,” Yazarımız buradak ikilemelerle şehrin bir tür tasvirini yapmakta, ‘güneşler içinde’ olduğunu belirtmektedir.
Gürp gürp: “Işığın yanında yüreği gürp gürp ederek durdu.” Anlamının ‘kalbi hızla çarparak’ olması gerekir.
Hepi topu: “Satın alacakları hepi topu birkaç arşın poplin kumaştı.” ve “Hepi topu otuz beş, otuz altı yaşlarında olmalı.” (Sİ/DD, 13). Örnekteki anlamı ‘hepsi’dir.
Hıçkıra hıçkıra: ‘Sürekli hıçkırarak’ anlamındadır. “Durup dururken hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlıyordu.
Hıkır hıkır: “İki pehlivanın lafları, kimi zaman vıcık vıcık gözyaşları, kimi zaman da hıkır hıkır gülmeler arasında gidip gelir.” Buradaki anlamın ‘gizlice fıkırdayarak’ olduğunu düşünüyorum. TS’de ‘hıkır’ madde başı yok, ses taklidi bir sözdür.
İtile sövüle: “Dükkâncılar tarafından kovularak, itile sövüle bir müddet de böyle dolaştı.” Buradaki anlamın ‘itilip kakılmak ve küfür yiyerek’ olması gerekiyor
Kahırlı kahırlı: “Şurda oturur, kahırlı kahırlı konuşur.” ‘Üzüntü, sıkıntı dolu olarak’ anlamını taşır.
Mavi mavi: “Bacağında, laciverdini mavi mavi atmış ütüsüz, daracık bir pantolon.” ‘Yer yer maviye dönmüş, mavileşmeye yüz tutmuş’ anlamında kullanılmıştır.
Sicim sicim: ‘İnce sicimler hâlinde’ anlamını taşıyor. “Karlar lapa lapa, yağmurlar sicim sicim, soğuktan herkes evlerine, sobalarının başlarına sokuluyorlarmış.”
Siyahlı beyazlı: “Her birinin özellikleri ayrıydı; kavisli yolları, yollara kakılmış siyahlı beyazlı yuvarlacık taşları.” Siyah ve beyaz renklere boyanmış’ anlamını taşır.
Sömür sömür: ‘Sürekli sömürerek’tir. “Hepsi sömür sömür, kanını emen bir hayat sürdü.”
Tapatap: “Bende keyfi sorma Hafız hanım içeri girince tapatap söyledim.” Anlamı ‘apaçık olarak, saklamadan’ olduğunu metnin öncesine bakarak söylememiz mümkündür.
Taşırıla taşırıla: Anlamı ‘taşırılmış bir şekilde’ olmalı. “Dudaklar taşırıla taşırıla ateş kırmızısına boyanmış.”
Nevzat Gözaydın
Yazının tamamını okumak için tıklayın