Hakkındaki “terör örgütü propagandası” suçlamasıyla açılan soruşturma kapsamında Çarşamba günü İstanbul’da gözaltına alınan Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı, Ankara’da sevk edildiği mahkeme tarafından tutuklandı.
Fincancı, 1983 yılında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden mezun olduktan adli tıp alanında uzmanlık eğitimi aldı.
1996’da profesörlük unvanını elde eden Fincancı, 1999 yılında İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi bünyesinde Adli Tıp Polikliniği’ni kurdu.
Yıllar içinde çalışmalarını, ağırlıklı olarak işkence konusunda yoğunlaştırdı.
1990’lı yıllarda ve 2000’lerin başında, sendikacı Süleyman Yeter’in öldürülmesi ve Manisalı gençlerle ilgili davalarda işkenceyi raporlarla saptadı.
1997’de İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanı oldu.
2004’te görevden alındı ancak 2005’te İdare Mahkemesi ve Yükseköğretim Kurulu (YÖK) kararı ile göreve iade edildi.
Fincancı yıllar içinde çeşitli uluslararası çalışmalara da katıldı.
Örneğin, 1996’da Birleşmiş Milletler (BM) Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi adına, Bosna’nın Kalesija bölgesinde toplu mezarlardan çıkarılan cesetlerin otopsi çalışmalarında yer aldı.
Filipinler’de, IRCT (İşkence Mağdurları için Uluslararası Rehabilitasyon Konseyi) tarafından oluşturulan Uluslararası Adli Uzman Grubu’nun bir üyesi olarak hapishanelerde yaşanan işkencelerle ilgili tıbbi değerlendirmelerde bulundu.
2012 yılında IRCT adına gittiği Bahreyn’de turist kılığına girerek, denizde cesedi bulunan ve polise göre boğularak ölen bir gencin vücudundan doku örnekleri aldı.
Örnekleri Türkiye’ye getirdi ve yaptığı otopside gencin, ailesinin de iddia ettiği gibi gözaltında işkence ile öldürüldüğü sonucuna ulaştı.
Fincancı, BM İşkencenin Etkili bir biçimde Soruşturulması ve Belgelenmesi Kılavuzu’nun (İstanbul Protokolün) oluşum sürecine katıldı.
Birçok ülkede; sağlık çalışanları, hukukçular ve insan hakları eylemcilerinin katıldığı işkencenin soruşturulması ve belgelenmesi eğitimlerinde, İstanbul Protokolü eğiticisi ve tıbbi eğitim koordinatörü olarak yer aldı.
2016’da hapse girdi
2008 yılında, yaptığı başvuru ardından Ergenekon davasına birey olarak müdahil oldu.
Yıllar içinde hakkında birçok soruşturma açıldı.
2016’da, Özgür Gündem gazetesinde Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği kampanyası çerçevesinde görev aldığı için “terör örgütü propagandası yapmak” suçlamasıyla açılan soruşturma kapsamında tutuklandı ve yaklaşık 10 gün cezaevinde kaldı.
Yine 2016’da, Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi’nin “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bildirisine imza attı.
İmza nedeniyle hakkında açılan soruşturmanın sonucunda 2018’de hapis cezası aldı.
Bu nedenle 2019’da zorunlu olarak emekli oldu.
Yeniden yargılama ardından 2020’de bu davadan beraat etti.
Fincancı, çeşitli meslek örgütü ve sivil toplum kuruluşlarında da yöneticilik yaptı.
1993-1998 yılları arasında Adli Tıp Uzmanları Derneği başkanlığını yürüten Fincancı, 2002-2006 arasında İstanbul Tabip Odası Genel sekreterliği ve 2006-2008 yılları arasında Türk Tabipler Birliği Onur Kurulu üyeliğini sürdürdü.
Onur kurulu üyeliği döneminde 2003’te TTB temsilcisi olarak Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu üyeliği de yaptı.
2009-2020 arasında Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV) başkanlığını yürüttü.
2020’da ise TTB Merkez Konsey Başkanı seçildi.
Fincancı hakkında geçen hafta, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin PKK’ya karşı operasyonlarında kimyasal silah kullandığı yönündeki iddialarla ilgili yaptığı bir açıklama ardından soruşturma başlatıldı.
Soruşturma kapsamında Çarşamba sabahı İstanbul’daki evinde gözaltına alınıp Ankara’ya getirilen Fincancı, sevk edildiği mahkeme tarafından tutuklandı.
Fincancı, tutuklanmadan önce yazdığı bir notta kendisine karşı bir karalama kampanyası yürütüldüğünü belirtti:
“Sevgili yol arkadaşlarım. Bu gerçek dışı durum ile karşı karşıya kaldığınız için üzgünüm. Ancak dayanışma ile bu gerçek dışı süreci aşacağımızı biliyorum. Sizlere kaynaklarıyla bilimsel görüş sürecini aktaracaktım, fırsat olmadı. Bu süreç bitince delillendirme üzerine bir toplantı yapalım.
“Sizlerin kesinlikle çok yoğunluğunuz vardır, bu yoğunluğa maalesef ben de katkı sunmuş oldum. Bu karalama kampanyasını da aşıp birlikte mücadele edeceğiz. İnsanca bir sağlık sistemini hep birlikte kuracağımız günlere dayanışmayla.”
(BBC Türkçe)