Geçenlerde bir internet sitesinde bu konu ile ilgili değişik bir yazı okumuştum, tam hatırlayamıyorum ama buna benzer bir başlığı vardı.
Bir kadının mutlu olup olmadığını anlamanın bazı yolları varmış. Ben okuduklarımdan aklımda kalanları aktarıyorum. İşinize gelenleri alın, beğenmediklerinizi görmezden gelin. Teşekkür filan da istemez, beddua etmeyin yeter!
Şimdi efendim, bir kere eğer bir kadın bakımına, saçına başına, makyajına filan dikkat ediyorsa işler yolundaymış. Yani kendisiyle ve çevresiyle barışık, huzurlu ve mutluymuş. Cildine düzenli bakım yaptıran, saçına başına özen gösteren, kilosundan yakınmayan kadının keyfi yerinde demekmiş. Bir de mutlu kadın makyajını silmeyi asla unutmazmış. Bakın bu biraz ilginç geldi bana. Makyaj silmeden yatan kadın için “en fazla tembellik yüzündendir” derdim ama mutsuz olacağı hiç aklıma gelmezdi, ama öyleymiş.
Mutlu kadın yakınındaki insanların en küçük sorunları ile ilgilenir, onlara yardım edermiş. Çünkü kendi mutlu olduğu için sorunu da olmaz ve çevresindekilerin mutluluğu için çabalarmış. Bir de kadınlar mutlu iken bütün çocuklar ile uğraşmayı, onlarla yakından ilgilenmeyi severlermiş.
Geldik en önemli mutluluk ölçütlerinden birine… Mutlu bir kadın öyle cipsti, çerezdi, Nutella, çikolata vb. gibi abur cubur ve saçma sapan şeyler yemezmiş. Bırakın abur cuburu, normal yemeklerin bile aşırısına kaçmadan karnını doyuracak kadar ya da biraz daha az yemek yermiş. “halt etmişsin sen, Nutella ile kadınların mutluluğu arasında organik bağı sen nereden bileceksin” diyenleriniz olabilir ama ben yazanların yalancısıyım.
Sizi bilmem ama bana göre bu, çok doğru bir yaklaşım. Sevgilisinden ayrılmış ya da kocası ile sorunları olan mutsuz kadınlar, farkında olmadan hırsla tıkınırken aldıkları kilolarla mutsuzluk/kilo kısır döngüsü içine hapsolabilirler.
Peki kadınların kendi aralarında yaptıkları günlerde afiyetle yedikleri kısır, mantı, sarma, pasta, börek, kek ve kurabiyeler de mutsuzluk belirtisi midir onu da bilmiyorum. Sanırım o biraz “amaaan battı balık yan gider” felsefesinin dışa vurumsal bir sonucudur. Ya da “bulduk nasılsa kocayı, bundan sonra manken olacak halimiz yok ya” düşüncesinden kaynaklanabilir.
Hoş son zamanlarda artık kadınların çoğu evlerde gün yapmak yerinde dışarıda kebapçı, pideci, börekçi, cafe vs. yerlerde yiyip içip çalgılı çengili eğleniyorlar. Dışarıdan bakınca da çok mutlu göründükleri kesin.
Başka bir mutluluk kıstası ise şöyle: Bir kadın eğer mutlu ise üzerindeki aşırı merakı kaybolur ve her şeyi olduğu gibi kabullenmeye başlarmış. Sevgilisi veya kocası yalnız takılacağını söylese bile onu sorgulamazmış. Demek ki kadın mutlu ise erkekler üzerindeki baskı sıfır düzeyinde.
Yüzde yüz doğru bir saptama, katılıyorum. Hani kocalara/sevgililere makineli tüfek gibi ardı ardına cevabı beklemeden sorulan sorular vardır ya… Nereye gidiyorsun, nereden geliyorsun, kimler vardı, niye haber vermedin, niye bu kadar geç kaldın, kaç kişiydiniz, neredeydiniz, keyfin yerindeydi galiba, say say bitmez…
İşte mutlu bir kadın bu soruların hiçbirini sormazmış. Keyfi yerinde olduğu için “lay lay lom, hayat bana güzel” hesabı erkeği köşeye sıkıştırmazmış. Erkekler özellikle bu konuya çok dikkat etsin derim. Sorgulama başladı mı yandınız, bilin ki ortada mutsuzluk hakim, bir an önce kaçın kurtulun.
Buraya kadar anlatılanların ne kadarı doğrudur, ne kadarı gerçektir bilemem ama mutsuz olan her kadının yaptığı klasik bazı işleri hepiniz az çok bilirsiniz.
Eğer bir kadın ani bir kararla saçını kestiriyor ya da durup durduğu yerde saç renginde radikal bir değişiklik yapıyorsa ortada sıkıntılı bir durum var demektir.
Ayrıca son günlerde saçma sapan alışverişler yapıp anlamsızca para harcıyorsa, sürekli canının sıkıldığını, kimseyi görmek istemediğini ve artık yaşamdan bıktığını söylüyorsa o kadın pimi çekilmiş bomba gibidir. Mutsuzluğun nirvanasında geziniyor demektir, Allah yakınlarına sabır versin.
Sevgili hemcinslerim, son günlerde, eğer eşiniz/sevgiliniz sürekli olarak sizin her şeyinizi sorguluyor ve eleştiriyorsa işiniz çok zor. Hele olur olmadık zamanlarda anlamsızca hesap soruyorsa bittiniz. Tehlike geçene kadar sığınaklara…
Bu arada bazılarınız, “kadınlarla bu kadar çok uğraşma, çarpılırsın, dikkat et kendine” diyebilir. Yok yok, hem vallahi hem billahi “Nisa taifesi” ile uğraşmak kimin haddine?
Nerede görülmüştür kadınlarla uğraşanın iki yakasının bir araya geldiği? Ben haddimi bilirim. O kadar da değil…
Hem ne demişler, “dünyayı erkekler yönetir, erkekleri de kadınlar.”
Onlarsız bir hayat düşünülemez, düşünülmesi teklif dahi edilemez.
Kalın sağlıcakla…