Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Faiz sebep, enflasyon sonuçtur” iddiası doğrultusunda 27 aydır yükseltmediği politika faizini bugün 650 baz puan artırdı. Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan başkanlığındaki ilk Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında politika faizi yüzde 8,5’ten yüzde 15’e yükseltildi.
Mart 2021’den bu yana ilk kez faiz artırımına gidilmesinin ardından Dolar/TL kuru yeni bir rekor kırarak 24’ü aştı.
Merkez Bankası, faiz artışının piyasadaki etkisini takip ederek önümüzdeki aylarda parasal sıkılaştırma adımlarına devam edeceğini söylüyor.
Faiz artırarak piyasada borçlanmayı zorlaştıran Merkez Bankası’nın kararı milyonlarca insanın hayatını doğrudan etkileyecek.
Kredi kartı kullanıcıları ve kredili mevduat hesapları olan banka müşterilerinin ödediği faiz oranları doğrudan Merkez Bankası’nın faiz kararına göre belirleniyor.
BBC Türkçe’ye konuşan Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İşletme Bölümü’nden Prof. Dr. Yalçın Karatepe, artış kararının aylık faiz oranlarını yaklaşık iki katına çıkaracağını söylüyor.
Bankaların Türk Lirası cinsinden kredi kartı işlemlerinde uygulanacak aylık azami akdi faiz oranı, Merkez Bankası’nın politika faizi esas alınarak belirleniyor.
Kredi kartı faiz oranları her ayın son 5 iş gününden önce açıklanıyor.
Yalçın Karatepe, Haziran ayındaki faiz artışının etkisinin Kurban Bayramı tatili nedeniyle Ağustos’ta hissedilmeye başlanacağını tahmin ediyor.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) verilerine göre Türkiye’de bireysel kredi kartı borçlarının 16 Haziran itibarıyla miktarı 740 milyar TL’ye ulaştı.
Bu borcun 385 milyar TL’lik bölümünü taksitli, 353 milyar TL’lik kısmını taksitsiz borçlar oluşturdu.
Bu dönemde tüketicilerin kredili mevduat hesaplarındaki TL borcu 116 milyarı geçti.
Kıyas için Mayıs ortasında bireysel kredi kartı borçları 670 milyar TL, 2023 başında 450 milyar TL idi.
Yalçın Karatepe, “İnsanların gelirleri ihtiyaçlarını karşılamaya yetmediği için nakit çekerek ayı geçiriyorlar. Artan faiz oranları bu maliyetlerinin katlanması anlamına geliyor. ” diyor.
Konut, tüketici, ihtiyaç gibi kredilerde faiz oranları halen yüksek seyrettiği için Merkez Bankası’nın faiz artırımından etkilenmeyecekleri düşünülüyor.
Türkiye’de yaklaşık 2,5 senedir devam eden düşük faiz politikası iç tüketimin canlı tutulmasını sağladı.
Ancak faizin artmaya başlaması iç talebin düşmeye başlayabileceği anlamına geliyor.
BBC Türkçe’ye konuşan Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, “Seçimlerden önce talebi güçlü tutmak için faizlerin suni olarak düşük bırakılması, kredi kartı vade farkının yüzde 1,36’da sabitlenmesi insanları kredi kartı harcamalarına, olabildiğince tüketici ve ihtiyaç kredilerine yönelmeye teşvik etti” diyor.
Artan faizlerle birlikte bu borçların maliyetlerinin yükselmesi ve bireylerin daha zor borçlanması bekleniyor.
Kozanoğlu benzer bir tablonun küçük ve orta ölçekli işletmeler için de geçerli olduğunu söylüyor:
“Bankaların bu işletmeler için düşük maliyetle fon sağlaması mümkündü. Ama artık şirketleri finanse etmenin de maliyeti yükselecek. Talep hız kesince cirolar düşecek.
“Şirketlerin çalışan alırken daha tereddütlü davranmasına, ücret artışlarına karşı mesafeli davranmasına neden olacak.”
Merkez Bankası’nın kararında piyasanın beklentisi ise politika faizinin yüzde 17-30 aralığında bir seviyeye çıkacağı yönündeydi.
Politika faizinin yüzde 15’e çıkarması bu beklentileri karşılamadı.
BBC Türkçe’ye konuşan uzmanlara göre Merkez Bankası’nın bu kararında ekonominin hızlı bir şekilde durgunluğa sürüklenmesinin engellenmesi amaçlandı.
Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, “Keskin bir faiz artışı, talebi daha kısa sürede keserdi ve ekonomide durgunluğun hızla tetiklenmesini getirebilirdi. Bu konuda daha dikkatli davranılacağı izlenimini veriyor” diyor.
Yalçın Karatepe ise “Hızlı faiz artışının ekonomiyi hızlı soğutma riski var. Diğer yandan Erdoğan’ın bu konuya özen gösterdiği ne pahasına olursa olsun büyüme ve ekonomik aktivitenin devam etmesini istediği biliniyor” diye konuşuyor.
Faizin beklentilerin altında gelmesi sonrası Dolar/TL kurunun ilk kez 24’ü aşmasını da değerlendiren Kozanoğlu, bu durumda enflasyondaki artışın devam edeceği görüşünde:
“Dövizin geçirgenlik etkisiyle önümüzdeki dönemde enflasyonun yüzde 40’ın üzerinde gerçekleşmesi neredeyse kesin gibi görünüyor.
“Bu da insanların satın alma gücünü etkileyecek. Resmi enflasyon yüzde 40’a inmesine rağmen, enflasyonda son 12 ayın ortalaması çok daha yüksek düzeyde.
“Gıda ve konut fiyatları manşet enflasyonun üzerinde. TÜİK’in hane halkı bütçe istatistiklerine göre alt gelir gruplarındakiler gelirlerinin yüzde 35’ini gıda, 30’unu kira yada konut için harcıyor. Bu gruplar enflasyondan daha olumsuz etkilenir.”