Son Mali Genel Kurul gösterdi ki artık Fenerbahçe eski Fenerbahçe değil, hatta Fenerbahçe bile değil…
Ben 3 Temmuz nedeniyle sade taraftar kimliğini terk edip katılımcı taraftar olmuş biriyim. O hengamede bile resim kolayca görünüyordu: Fenerbahçe gündemini belirleyen bir avuç insan vardı, bunlar ülkenin genel yapısına kıro, cahil, kaba, görgüsüz gözüyle bakan, kendilerinin ise o “avam tabaka”dan üstün olduğuna inanan seçkinci insanlardı. Elbette Fenerbahçe taraftarına karşı da aşağılayıcı fikirleri vardı. Onlara göre Fenerbahçe “Kongre” denilen ve üyeliği para ile satın alınan bir grup tarafından yönetilmeli ve üstün haklara sahip olmalıydı. “Çünkü taraftar cahil ve yetersizdi.”
Aslında Fenerbahçe’nin halktan kopup bir avuç “seçkin”in eline geçmesi Aziz Yıldırım dönemindeki “paralı kulüp” politikası, pahalı ürün, stat, salon vs. ile başladı. Bu süreç 3 Temmuz olduğunda henüz su yüzüne çıkmamıştı ve taraftar bağlılığını hâlâ koruyordu.
3 Temmuz bu insanlar için büyük bir fırsat yarattı, arkasına iktidar gücü almış Fetö’nün Fenerbahçe’ye kumpas düzenlemesi bu statükocu, seçkinci tarikat için büyük fırsattı ve Fenerbahçe’yi tamamen ele geçirip politize ettiler.
Bunlar dogmatik, statükocu, kendine benzemeyen herkesi cahil, yetersiz ve düşman gören, hoşgörü ve uzlaşmadan yoksun faşist insanlar; Fenerbahçe’yi halktan kopardılar.
3 Temmuz da onca hamaset içinde asla doğru analiz edilmedi. 3 Temmuz’da Fenerbahçe hedef değil kurbandı, asıl hedef vesayet düzeni askeri bürokrasisi ile karışık ilişkileri olan Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe’nin arkasına saklanan bu darbe bağımlıları idi. Fetö onları tasfiye edip sistemin yeni vesayet makamı olmak istiyordu, bu arada Fenerbahçe çapraz ateş altında kaldı.
Zaten Fetö sonra gücünü pekiştirip darbe yaptı ama başarılı olamadı.
Recep Tayyip Erdoğan-Fenerbahçe ilişkisi de her iki taraf tarafından doğru okunmamış bir ilişki. Aslında her ikisi de Fetö’nün mağduru olmuş ve Aziz Yıldırım’ın son dönemlerinde yakınlaşmış iki kurbandı ama Fenerbahçe’nin “beyazları” buna asla izin vermeyeceği gibi bürokrasi ve AKP içinde güçlü olan Trabzon ve tarikat iltisaklı takımların taraftarları da buna izin vermezdi. Çünkü onlar birbirine düşmandı ve Fenerbahçe’yi kullanıp bundan siyasal çıkar elde ediyorlardı. Açıkçası Recep Tayyip Erdoğan da hiçbir zaman Fenerbahçe’yi anlamaya çalışmadı, etrafındaki halka onu Fenerbahçe’nin düşman olduğuna inandırdı, o da düşman olarak gördü.
Nitekim Ali Koç başkan seçildi…
Ali Koç ne yaparsa yapsın taşıdığı misyon muhaliflikti, yetmedi onun üzerine Uğur Dündar resti ile “beyazlar” güzelim Fenerbahçe’yi halktan koparıp CHP’nin Kadıköy Şubesi yaptılar. Zaten sonrası malum.
Bu arada, ben cumhurbaşkanı olsam Fenerbahçe’nin açık ve sistemli olarak siyasal iktidara tavır almasını kabullenmezdim, çok daha sert tavır alırdım. Fenerbahçe bir siyasal görüşün tekelinde değil ki AKP’li, MHP’li olanlar var hatta çoğunluktalar. Kaldı ki ülkenin kompozisyonu da öyle, seçimlerde Kemal Kılıçdaroğlu’na oy vermiş biri olarak söylüyorum, bu utanmazca bir hırsızlıktır ve Fenerbahçe’yi köklerinden koparmaktır.
Fenerbahçe’nin en büyük sorunu iktidar değil, taraftarından uzaklaştırılması, koparılması, bir avuç seçkinci tarikat mensubunun eline geçmesidir. Çünkü taraftar artık Fenerbahçe’de Fenerbahçe’ye ait bir şey görmüyor, gördüğü şey bir avuç faşistin Fenerbahçe’yi kendi siyasi piyonu olarak kullanması.
Mali Genel Kurul’u izledik, ne Ali Koç ne Uğur Dündar ne de Bedri Baykam Fenerbahçe’yi temsil ediyor. Zaten Fenerbahçe’ye ilişkin bir şey de konuşulmadı, Cumhuriyet, asker vs. her zamanki klişe zırvalar, bunlar Atatürk’e değer veren insanlar falan da değiller. Atatürk tarikatı bunlar, onu kullanıp çıkar sağlayan, faşist egolarını tatmin eden adamlar.
Sonuç, artık Fenerbahçe taraftarı olmayan bir sosyete kulübüdür ve artık taraftarla bağı tamamen kopmuş durumdadır.
Ne Fenerbahçe taraftarın onu korumasını istiyor ne de taraftar Fenerbahçe’de kendine ait bir şey bulabiliyor.
Fenerbahçe’ye bakınca göreceğiniz şey pahalı bilet, pahalı ürünler, zengin sporlarına yapılan yatırımlar ve finansmanı sadece futbol seven sıradan Fenerbahçelilerin sırtından karşılanan sosyetiklik, o kadar.
Ben Fenerbahçe’den vazgeçemem artık, benim için vazgeçilmez ama kendimi hiçbir şekilde o Mali Genel Kurul’a ait hissetmiyorum. Orada benim endişelerim, benim beklentilerim, benim üzüntülerim yoktu.
Bu bataklıktan kurtulmanın yolu Bayern Münih gibi halka açılmaktır. Bir yıllık üyelik en fazla 60 euro olur, o yıl üye olan herkes gider oy kullanır. Üye sayısı çok ve katılım ucuz olunca bu “beyaz diktatörlüğü” de kendiliğinden sona erer.
Ama ne Fenerbahçe taraftarının Fenerbahçe’yi kurtarmaya niyeti var ne de Fenerbahçe bu işgalci faşistler tarafından serbest bırakılır.
Sona yaklaşmış olmaktan endişeliyim.
Konu şampiyonluk değil, zaten şimdi olanlar gibi şampiyonluk istemem utanırım. Ben 2010-2011 şampiyonluğu gibi söke söke, yedi düvele karşı alınan şampiyonluk isterim. Ben Fenerbahçeliyim ve siyaset sesli düdüklerle kazanılan şampiyonluklar beni utandırır ama o şampiyonluğu alan taraftar artık Fenerbahçe için bir değer değil.