İngiltere’nin eski Belarus Büyükelçisi Nigel Gould-Davies’in Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü için kaleme aldığı makalenin özet çevirisi:
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Ukrayna’yı işgal ettiğinde hızlıca zafer kazanacağını umuyordu.
Başarısız olması Kremlin’in 2024 seçimlerinde Putin’in yeniden seçilmesini sağlamak için Rusya’nın insani ve maddi kaynaklarını savaşı kazanmak için seferber etme görevinde değişikliğe yol açtı. Bu değişiklik sonucu Kremlin’in toplumla ve elitlerle uzun süre önce vardığı anlaşma çiğnenmiş oldu. Savaş iç kontrolü sağlamak için gereken kaynakları da zorlamaya başladı.
Savaştan önce rejim toplumla otoriter bir pazarlık yapmış ve “Siyasetten uzak durmazsanız devlet sizi yalnız bırakır” demişti.
Son 10 yıldır halkın gelirlerindeki düşüşle birlikte baskı artınca bu uzlaşma daha zorlayıcı bir hal almaya başladı.
Savaşla birlikte baskı iyice arttı, muhalif politikacılar ve bağımsız medya yasadışı ilan edildi. “Savaş” sözünü kullanmanın bile cezası 15 yıla kadar hapis.
Asıl önemli değişiklik iktidarın halkı siyasetten uzak tutma seferberliğinin yerini savaşı desteklemeleri için seferber etmeye çalışması oldu. Böylece otoriterizmden totalitarizme kayış başladı.
Devlet medyası ve Ortodoks Kilisesi histerik bir savaş propagandası yapıyor, okullar da bu mesajları gençliğe aşılıyor. Rus toplumunun militarizasyonu devam ediyor.
Ancak, kamuoyundaki destek ifadelerine rağmen, savaşa yönelik gerçek kitle coşkusunun çok az işareti var. Baskının artması, Kremlin’in toplumda savaşın popüler kalmaya devam edeceğine güvenmediğini gösteriyor.
İktidarın eylül ayındaki seferberliği sınırlı tutması devletin kamuoyundaki endişeye karşı hassas olduğunun kanıtı. Bu baskı ortamında bile devletin yaptırdığı anketler halkın çoğunun Ukrayna ile artık barış görüşmeleri yapılmasından yana olduğunu gösteriyor.
Rusya’da elit kesimin görüşü kamuoyunun görüşünden daha önemlidir.
Rejim, temel işlevleri yerine getirmek için elitlere ihtiyaç duyar, buna karşılık elitlerin çıkarları sıradan vatandaşlara göre daha iyi korunur. Savaş öncesinde elitlerin görevi zenginliklerini koruma, Batı’ya seyahat etme ve paralarını ve ailelerini Batı’ya gönderme karşılığında devlete itaat etmekti.
Savaş bu anlaşmayı da parçaladı.
Ekonomi üzerindeki devlet kontrolü gittikçe artıyor ve iş dünyası savaş için üretim yapmak için baskı altında tutuluyor. Yaptırımlar ekonomik büyümeye zarar veriyor, tedarik zincirini bozuyor ve Rus elitlerini Batı’dan koparıyor.
Cepheye gidip savaşa destek yapan politikacılar olsa da elit kesimin büyük çoğunluğu ilk andan beri savaş nedeniyle mutsuz. Korktukları için devlete çalışıyorlar.
Rejim iç istikrarsızlıktan çok Ukrayna’daki yenilgiyle ilgilendiğinden, halkından daha fazlasını talep ederken onlara sürekli olarak daha azını sunarak savaşmaya devam edecek. Ancak tehlikeli bir ters tepkiyi kışkırtmaktan kaçınmak için de, mümkün olan yerlerde kaynak seferberliğini ayarlayarak halkı savaşa alıştıracak.
Savaş Rusya’yı daha baskıcı, daha müdahaleci, daha gizli, daha yoksul yaptı ve Batı’dan izole etti. Bu durum da giderek Sovyetler Birliği’ni hatırlatıyor ama bazı temel farklar var.
Birincisi, Rus devletinin kontrol gücü Sovyet dönemine göre zayıf. Her ne kadar devletin rolü artsa da ekonominin temeli özel mülkiyete dayanıyor.
İkincisi, izole edilmiş olsa da Rusya Sovyetler Birliği’ne kıyasla dış dünyaya daha açık. Örneğin VPN’le yasaklanan sitelere girilebiliyor. Ayrıca, belirli sınırlar içinde kalsa da savaş bir iç mücadele başlattı. Devlet kanalları bile zaman zaman savaş karşıtı görüşleri yayınlıyor.
Üçüncüsü, Sovyetler Birliği ile kıyaslandığında günümüzde Rusya Batı ile ilişkilerinde çok daha zayıf bir ülke. Eski Maliye Bakanı Mihail Zadornov’un söylediği gibi, Rusya ile Batı’nın kaynakları karşılaştırılamayacak durumda.
Kremlin’in halkla ve elitlerle imzaladığı toplumsal sözleşmeleri bozmasının sistemi krize yaklaştırdığına dair henüz bir işaret yok. Ancak karşılaştığı sorunlar büyüyecek.
***
Otoriterlik: Bir kişinin veya bir grubun sahip olduğu ve diğeri üzerinde uyguladığı meşru veya sosyal olarak onaylanmış güç.
Totaliterlik: Tüm yetkilerin merkezîleştirildiği, devlete mutlak itaat beklenen, diktatörlük benzeri yönetim.