Mustafa Kemal Atatürk’e doğumunun 100. yılında Başöğretmenlik unvanının veriliş yıl dönümünde yani 24 Kasım 1981 tarihinde bu günün her yıl 24 Kasım’ın Öğretmenler Günü olarak kutlanmasına karar verildi.
24 Kasım 1981 yılından beri de ülkemizde her yıl “Öğretmenler Günü” olarak kutlanmaktadır. Açık söylemek gerekirse 24 Kasım, 12 Eylül rejiminin bir uydurması ve dayatmasıdır.
Birçok ülkede ise 5 Ekim 1994 tarihinden beri her yıl, 5 Ekim “Dünya Öğretmenler Günü” olarak kutlanır. Bazı ülkelerde ise o ülkelerin tarihi değerlerine göre değişebilmektedir.
Öğretmenler Günü’nün ne zaman kutlandığından çok, gerçekten amacına uygun olarak mı kutlanıyor onu iyi irdelemek gerekir. Her 24 kasımlarda yapılan klasik ve amacına uygun olmayan törenlerden artık birçok öğretmen de bıkmış durumda. Hatta bazı öğretmenler 24 Kasım’ı hiç sevmez.
Çünkü 24 Kasım bir aldatmacadır.
Sanki öğretmenlerin hiçbir sorunu yokmuş gibi, her şeyin toz pembe gösterildiği ve kutsal meslek vurgusunun abartılarak yapıldığı gündür 24 Kasım. Okullarda yapılan törenler 2-3 öğrencinin şiiri ve bir emekli öğretmenin konuşması sonrası topluca yenilen yemekten öteye geçmez.
Öğretmenler Günü’nü klasik ve bıktıran törenlerle kutlamak yerine, öğretmenlerin sorunlarını, çalışma şartlarını, geçim sıkıntısı yüzünden işportacılık, taksicilik vb. ek işlerde neden çalışma zorunda kaldığını, binlerce mezun öğretmen adayının neden halen atamalarının yapılmadığını konuşmak ve bunlara çözüm yolları üretmek daha doğru olurdu.
“Okulsuz köy, öğretmensiz okul kalmayacak” diye demeçler verenlerin bu konuda ne kadar inandırıcı ve ciddi olduklarını görememek de işin başka bir boyutu…
Öğretmen toplumu eğitirken, ay başında ödeyeceği kirayı, çocuklarının okul masrafını, evinin bütçesini nasıl denkleştireceğini düşünürken yılda bir defa öğretmenler günü kutlanmış ne yazar…
Günümüzde öğretmene verilen değeri herkes biliyor… Söylenen ve yazılan güzel sözler sadece kağıt üzerinde kalıyor… Artık her alanda olduğu gibi yandaş olanlar bir yerlere getirilirken, taraf olmayanlar bertaraf edilmeye çalışılıyor. Siyasetin asla bulaşmaması gereken eğitim sektörü, her geçen gün daha çok siyasetin içine çekiliyor.
Geçen yıllarda 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla,16 bin 723 kişinin katılımıyla yapılan bir anketten işte size bazı çarpıcı sonuçlar;
Öğretmen, müdür, müdür yardımcıları, memurların dâhil olduğu eğitim görevlileri arasında yapılan ankette ekonomik ve sosyal sorunların öne çıktığı görülüyor.
Anket sonuçlarına göre Türkiye’de “en prestijli mesleğin öğretmenlik olduğunu” düşünenlerin oranı sadece yüzde 4,7.
Devlet okullarının itibar kaybettiği görüşünde olanların oranı da yüzde 90,9.
Katılanlardan yüzde 96,5’i de öğretmenlerin toplumsal itibar kaybettiğini düşünüyor.
Ankete katılanların:
Yüzde 89,2’sinin borcu var. Kredi kartı olanların yüzde 42,2’si aylık borcunun tamamını düzenli ödeyemiyor. Yüzde 82,9’u son 11 yıl içinde banka kredisi çekti.
Yüzde 66,9’u ‘Tükenmişlik sendromuna’ yakalandığını söylüyor. Bu sendrom, ‘çalışanlarda yorgunluk, hayal kırıklığı, motivasyon ve enerji kaybı, isteksizlik, işinden soğuma ya da işi bırakma’ şeklinde kendini gösteren bir sendromdur.
Yüzde 37’sinde işe bağlı olarak stres ve sinirlilik hali var.
Yüzde 77,7’si toplu sözleşmelerde öğretmenlere yönelik kayda değer bir kazanım olmadığını söylüyor.
Yüzde 78,9’u yönetici atamalarındaki sözlü sınavların adil yapılmadığı görüşünde. Katılanlar, “yandaşlar kayrılarak kul hakkı yeniyor” diyor.
Yüzde 31,9’u öğrenci, veli şiddetine maruz kalmış.
Yüzde 48,3’ü siyasette yandaş atamalarının kendisini rahatsız ettiğini söylüyor.
Yüzde 59’u iş güvencelerinin ellerinden alınacağına dair endişe taşıyor.
Öğretmenlerin önemli gördükleri ve kamuoyuna iletmek istedikleri sorunlara gelince;
– Öğretmenler kendilerini üvey evlat gibi hissediyorlar.
– Özür grubu tayinlerine yılda bir kez yaz aylarında yapılma hükmü getirildi. Şu anda eşinden ve çocuğundan ayrı görev yapan öğretmenler mutsuz ve huzursuz,
– Türkiye genelinde öğretmen başına düşen öğrenci sayısı çok fazla,
– Hala tezekle ısıtılan sınıflar var ve birleştirilmiş sınıf uygulaması devam ediyor,
– Atanamayan öğretmen sayısı 300 bini geçmiş durumda. Bu sorun kangren haline geldi,
– Avrupa Birliği’ne üye, hatta aday ülkelerde öğretmenlerin siyaset hakkı var. Gelişmiş, çağdaş demokrasi ve siyaset için öğretmenlere siyaset ve grev hakkı verilmeli,
– Ücretli öğretmenler çok düşük maaşlarla çalışıyor. Sosyal güvenceleri yok, sendikalı olamıyorlar,
– Okullarda öğretmenlerin sadece bir odası var. Her birinin ayrı çalışma ofisi ve bilgisayarı, interneti olmalı,
– Okullar engelli öğretmen ve öğrenciler dikkate alınarak planlanmıyor, bu durum eğitim ve öğretimi olumsuz etkiliyor.
Bütün bunların dışında 24 Kasım Öğretmenler Günü’nün; bankalardan telefon operatörlerine, çiçekçilerden ekonominin aklınıza gelebilecek her türlü aktörlerine kadar kendi reklamlarını yaptıkları ve bu günde hiç de küçümsenmeyecek miktarda büyük paraların döndüğü bir tüketim günü olduğunu söylemek de yanlış olmaz.
Yine de tüm öğretmenlerin “Öğretmenler Günü Kutlu Olsun” diyelim…
Not: Bu yazı Medya Günlüğü’nde daha önce yayınlanmıştır.