Devletler arası ilişkilerde “denge“ unsuru modern devletin ortaya çıkışıyla meydana gelmiş bir durum değildir.
Sümer’de, antik Yunan şehir devletleri döneminde ve imparatorluklar çağında da var olan bir durumdu. “Denge unsuru“ veya var olan denge durumunun korunması, hemen hemen her dönemde devletlerin birinci öncelikleri arasında yer almaktaydı. Zira denge durumunun bozulması, bazı devletlerin lehine bir durum yaratırken, diğer bazı devletlerin aleyhine ciddi sonuçlar doğurabilmektedir.
Geçmişte olduğu gibi, bugün de dünyadaki pek çok savaş ve çatışma, uluslararası güç dengesindeki değişim veya değişim baskısından kaynaklanmaktadır. Denge unsuru sadece savaşları değil, devletlerin bölgesel ve küresel ölçeklerde iş birliği yapmalarına olanak sağlayabilmektedir.
Türkiye’nin Körfez bölgesinde siyasi, ekonomik ve askeri alanlarda iş birliği yapmasının çok önemli bir zemini bulunmaktadır. Türkiye’yi Körfez bölgesinde önemli bir aktör durumuna taşıyan bölgesel ve küresel dengelerin başında İran’ın Orta Doğu ve Körfez bölgesine yönelik hesapları ve giderek belirginleşen yayılmacı politikalarıdır.
Kuşkusuz ABD ve Batılı güçler de İran’ın bölgeye yönelik politikalarında ciddi anlamda rahatsızlık duymaktadırlar, ancak buna rağmen tek başlarına İran’ı dengeleyecek bir güce sahip değiller. Bölge ülkelerinin desteği ve Türkiye gibi bölgesel bir gücün sürece dahil olması, İran’ı dengeleme politikalarının başarılı olmasını sağlayabilir.
İran 1979 Devrimi ve özellikle Irak’la yaşadığı 8 yıllık savaştan sonra, bölgede Neo- Pers bir siyaseti hayata geçirmek amacıyla tüm gücü ve imkanlarıyla mücadele etmektedir.
İran’ın Neo-Pers siyaseti, ülkenin tarihindeki geleneksel Pers kimliğini vurgulayan ve İran’ı bölgesel ve hatta uluslararası bir güç olarak restore etmeyi amaçlayan bir politika ve ideolojidir. Bu siyaset, İran’ın coğrafi sınırlarının ötesinde bir etki ve nüfuz alanı oluşturma amacı taşımaktadır. Neo-Pers siyaseti, İran’ın tarihi ve kültürel kimliğini vurgular. Pers İmparatorluğu’nun büyüklüğünü ve ihtişamını hatırlatır.
Bu kimlik, İran’ın geçmişte, büyük medeniyetlerin mirasını taşıdığına vurgu yapar. Neo-Pers siyaseti, İran’ın Orta Doğu’da bölgesel bir güç olarak konumunu güçlendirmeyi hedeflemektedir. Bu politika çerçevesinde İran, tarihsel olarak sahip olduğu toprakları ve nüfuz alanlarını yeniden kazanmayı amaçlamaktadır.
Neo-Pers siyaseti, İran’ın komşu ülkelerde ve bölgesel meselelerde daha fazla etki sahibi olmasını amaçlar. İran bu amaca diplomatik, askeri ve ekonomik araçlarla ulaşmaya çalışmaktadır. Neo-Pers siyaseti, dış politikada yabancı ülkelerin İran’ın içişlerine müdahalesine karşı bir direnç gösterisi olarak da karşımıza çıkar.
Neo-Pers siyasetiyle İran, mezhepçi bir zeminde örgütlenmiş olan İslam Cumhuriyeti kurallarıyla uyumlu olmayı hedeflerken, İslam Cumhuriyeti’nin ideolojisi ile geleneksel Pers kimliği arasında bir denge kurmaya çalışmaktadır. İran, diplomasi ve jeopolitik stratejileri kullanarak, Neo-Pers siyasetiyle bölgesel ve uluslararası ilişkilerini yeniden şekillendirmeye çabalamaktadır.
Geçmişte yaşanan İran-Osmanlı savaşlarının temelinde Orta Doğu’daki güç dengesinin belirleyici olduğunu unutmamak gerekir.
(Prof. Dr. Abdullah Kıran, tasam.org)
Makalenin tamamını okumak için tıklayın