Konu futbol ve hepimiz neden futbolun bu denli kirlendiğini ve aşağılık bir spor haline geldiğini merak ediyoruz ama merak etmeyin hiçbiri bir günde olmadı.
Aslında her şey 12 Eylül 1980 darbesi ile başladı, milliyetçi ordu kadrolarının Amerikancı subaylarca tasfiye edilmesi ve sonrasında da toplumu dizayn edecek tüm gücü ele geçirmeleri futboldaki kirlenmenin de başlangıcıdır.
O gücü ele geçirmelerine engel olacak eğitimli sosyal muhalefeti de sağ-sol çatışması diye tezgahladıkları kanlı olayları bahane edip hapislere tıktılar ve 12 Eylül öncesinde can düşmanı olanlar darağacında ölüme kardeş oldular.
Amaç Türkiye’yi yeşil kuşağın bir parçası yapmaktı.
Futbol da bunun dışında kalamazdı ve bu toplumsal dönüşümün temsilcisi olmalıydı. Ancak bu Fenerbahçe olamazdı çünkü Fenerbahçe Cumhuriyetle gelişmiş, temel tabanı kentli, modern, laik, milliyetçi kesim olan bir takımdı ve darbe öncesi bağımsız sadece Türkiye çıkarları için hareket edilmesi gereken Prusya ekolü ile de oldukça yakındı.
Oysa yeni sisteme “daha yeşil bir model” gerekiyordu.
Toplumdaki mühendislik sonucu hızla dejenere olup bireysel çıkara yönelen insanların manevi değerleri de yıpranarak yeşil siyaseti, o da yeşil kapitalizmi üretti. Aslında öteki dünya için yola çıkan insanlar bu dünya için de yaşamaya başladılar.
Bu bozulma içinde sırasıyla futbola Özal, Yılmaz, Ağar ve Fetö girdi, istenilen sonuçları almak için manipülasyon, algı, hile dönemi başladı ve sonrasında futbol futbol olmaktan çıkıp bugünkü halini alıp kirlendi.
Bu kirlilik tesadüfi olan bir şey değil, yıllar boyu organize edilmiş desteklenmiş bir süreç.
Hani söyleniyor ya, eskiden Fenerbahçe taraftarı bizim 10 katımızdı diye öyleydi ama aksi durum tesadüfen oluşmadı, bir takım dinamikler kullanılarak “taraftar” yaratıldı çünkü Fenerbahçe yeni toplumun rol modeli olamazdı.
Daha kaypak, daha manipülatif, daha her renge giren daha kontrol edilebilir bir rol model gerekiyordu ve futbol giderek artan ölçüde bu rol modeli yaratmak için manipüle edildi.
Elbette bu süreci anlamayan ve bu dönemde gerekli radikal önlemleri alamayan eski ve yeni Fenerbahçe yöneticileri de sistem içinde kalma çabaları ile bu sürece katkıda bulundu.
Bu futbol değil ve yakın zamanda da olmayacak; bu toplum mühendisliği ve başarıya ulaşması için Fenerbahçe’nin güçlü olmaması gerekiyor.
En iyi adamını da atacaklar, rakibini de kollayacaklar, evindeki maçta hakem süreden de çalacak, kumpas da kuracaklar.
Sen de rakibime penaltı vermediler evet haklılar, Fred’i attılar çünkü kötü söz söyledi diye sosyal medyada itiraf yazdırıp bu kirliliğin içinde aman ne sempatik yönetim diyeceklerini sanarak Polyannacılık oynayacaksın.
Bize radikal kararlar lazım ama onu alacak yüreği olan kimse yok, çıkacak gibi de görünmüyor.
Cuma günü oynanacak maçta Fenerbahçe aleyhine ilk sarı, sonra kırmızı ve penaltı için bahis oynayın, çuvalla para kazanırsınız.
Fenerbahçe’ye 12 Eylül öncesinin en kötü mirası Kadıköy cuntasıdır, Fenerbahçe büyük milliyetçi (muhafazakar değil) kitlelere hitap ederken yönetimleri toplumdaki gelişmeler nedeniyle üst yapıda tabanını şaşırıp elitist-laikçi (laik değil) kitlere yönelmesi ve 3 Temmuz’da bunun ayyuka çıkması tezgahın daha hızla başarıya ulaşmasını sağlamıştır.
Oysa Fenerbahçe’nin geleneksel taraftarı milliyetçi-laik kesimdir. Ben İYİP’li veya MHP’li değilim ama aptal da değilim, Fenerbahçe’nin geleneksel tabanı İYİP ve MHP’ye oy veren insanlardır ve bu ülkenin en milliyetçi organizasyonu Fenerbahçe’dir.