Pek bilmem ama şuradan buradan öğrendiğime göre, Müslümanlıkta Adem ile başlayan 30’dan fazla peygamber varken Hristiyanlıkta bu sayı 62-65 peygamberle daha fazla.
Yahudilikte Nuh ile başlayan peygamberler listesi 70’i de aşıyor. Ancak gündelik yaşamda Yahudiler listeyi bayağı kısaltmış, İsa ile birlikte sadece altı peygamberi anıyorlar. Bu konular benim ilgi alanımda değil ama “yedinci peygamber” adıyla anılan bir tıp doktoru ilgimi çekti. Çünkü daha önce hiç eğitimli bir peygamber duymamıştım.
Cyrus Reed Teed, 1839 yılının 18 Ekim’inde New York’ta doğmuş. 1869’da yani 30 yaşındayken aydınlandığını ilan ederek Koresh adını almış. Koresh İbranice “sürünün çobanı” demekmiş. Bu laf sizin de ilginizi çekti değil mi?
Koresh’i klasik tıp eğitimi almış bir doktor sanmıştım. Ancak biraz araştırınca bitkilerle tedavi yapan gelenekselci bir eğitimden geldiğini öğrendim. Amerika’da 19. yüzyılın ortalarında “Eklektik Tıp” denilen bir tıbbi akım moda oluyor. 1827’de New York’ta bu kapsamda bir tıp akademisi kuruyor, daha sonra adı değişip “Reformed Medicine” oluyor. Cyrus Reed de bu okuldan mezun bir doktor.
Cyrus, antik Orta Doğu uğraşı olan simyaya ilgi duyuyor. 1869’da bir simya deneyi yaparken yüksek doz voltaja tutulup bayılıyor ve uzun süre kendine gelemiyor. Ayıldığında, baygın kaldığı süre içinde kutsal ruhların kendisini ziyaret ettiğini ve Mesih olduğunu bildirdiklerini söylüyor. Kendisine verilen görevin din ile bilimi biraya getirmek olduğunu anlatıyor.
Bu kutsal görev yüzünden sadece vaazlarıyla ilgilenir, ailesinin hiçbir beklentisini karşılamaz olunca karısı oğlunu da alıp kız kardeşinin evine sığınıyor. Aile bir daha bir araya gelmiyor (Oğlu Douglas Arthur Teed’in babasının öğretisiyle alakası olmuyor. Estetik sanatla ilgilenen izlenimci bir ressam olarak ünleniyor)
Koresh Dünya’nın Güneş’in etrafında döndüğünü reddediyor. Ona göre bütün evren tek bir dev küreden ibaret. Buna “Hücresel Yaradılış (Celluler Cosmogony)” diyor. Bu kürenin merkezinde bitmez tükenmez bir pil olan güneş var. Yıldızlarsa Güneş’in ışığını yansıtan birer ayna. Var olan her şey bu dev hücrenin iç yüzeyine yapışık durumda. İnsanlar da sanıldığı gibi dünyanın üstünde yaşamıyorlar, tersine içindeler.
Koresh’in fikirlerine “Koreshanity” deniyor. Koresh “Celluler Cosmogony” konusunun yanı sıra, simya, reinkarnasyon, ölümsüzlük, din gereği bekâr kalmak, ortak üretip ortak yaşamak gibi pek çok konuda vaazlar veriyor. Taraftarları oluşuyor. Böylece Koreshan tarikatı doğuyor. 1886’da müritleriyle birlikte New York’tan Chicago’ya göç ediyor ve 1888’de komünal bir yaşam oluşturuyor. Gazete çıkarıyor, fikirlerini yayınlıyor.
Komününe yeni bir yurt bulmak için Florida’ya geliyorsa da arazi bulamayıp dönüyor. Ertesi yıl Florida’daki bir Alman göçmen, Gustave Damkohler, yüz yüze tanışmadığı Teed’in fikirlerini öğrenip benimsiyor. Tarikatın merkezine bir mektup yazarak davet ediyor ve sonuçta arazisinin 300 dönümünü 200 dolar karşılığında onlara satıyor. Böylece Dr. Koresh 1894 yılında 200 müridi ile Chicago’dan Florida’ya göçüyor ve eyaletin güney batı kıyısındaki Estero nehrinin kenarındaki cangıla yerleşiyor.
Niyeti bu araziyi “Yeni Kudüs” yapmak. Müritleri elbirliğiyle burada yaşanacak kulübeler, yemekhane, çamaşırhane, fırın, dükkân, enerji santralı, demir atölyesi, dikiş atölyesi, konser salonu ve de okulu olan küçük bir kasaba inşa ediyorlar. Nüfusu artık 250 olan bu kasabaya küçük dedimse de o dönemin Amerikası için oldukça büyük bir şehir aslında.
Koreshan müritleri Florida’nın vahşi doğasının içindeki cangılı temizleyip yaşam alanları ve tarım arazileri oluştururken, çok sayıda egzotik bitki de yetiştiriyorlar. Avustralya’nın futbol topu kadar tohumları olan sahte maymun ağacından, zürafaların bayıldığı Afrika’nın sosis ağacına kadar dünyanın en ilginç ağaç ve bitkilerini de arazilerine taşıyorlar.
Kendi yiyecek içeceklerini, sabunlarını, iş makinelerini hatta elektrik enerjilerini üretiyor, müzik ve sanat dalları ile de ilgileniyorlar. Kendi matbaaları bile olduğundan gazete, dergi çıkarıyor, politik yazılar basıyorlar. Çevrede yaşayanlar da okul ve sağlık hizmetleri için bu topluluğa başvuruyor çünkü etrafta başka seçenek yok. Bu şehrin 2007 yılında arazisi 6.000 dönüme erişiyor.
“The Koreshan Unity” çok çalışkan. Önceleri kendileri için yaptıkları ev eşyası, mobilya gibi şeylerin ticaretini de yapıyorlar. Arıcılık ve bal ticareti yapıyorlar. Fırınlarında günlük 600 somun ekmek pişiriyorlar. Yılın 250 günü tarım yapıyorlar. Bölgenin doğal yapısında olmayan bambuyu getirip yetiştiriyor, onun da ticaretini yapıyorlar. Florida güneşinde kış aylarında yetiştirdikleri sebze ve meyveleri ABD’nin kuzeyindeki karlar altındaki bölgelere satıyorlar. Şeker kamışı tarlaları kurup şeker şurubu üretiyorlar. Hem spor amaçlı hem de ticari balıkçılık yapıyorlar. Ayrıca kıyısında yerleştikleri su kanallarını genişletip ticareti ve gezinti alanlarını geliştirmek için planlar yapıyorlar. Her ne yapıyorlarsa hepsini Dr. Reed başkanlığında ama elbirliğiyle yapıyorlar.
1904 yılından itibaren politikaya soyunan Dr. Reed komşu kasaba Fort Myers’in politikacılarıyla karşı karşıya kalıp onlar kendisine direnç gösterince kendi partisini kurup seçimlere de katılıyor.
Estero’da kurulan bu komünal koloninin altın çağı kısa sürüyor. Her şey 13 Ekim 1906’da tepetaklak oluyor. Fort Myers tren istasyonunda bir grup Koreshan kavgaya tutuşuyor. Dr. Teed kavga edenleri ayırmaya çalışırken fena halde dayak yiyip yatağa düşüyor. Bir daha da iflah olmuyor. İyileşmeyen yaraları nedeniyle 1908 Aralık’ında ölüyor.
69 yaşında ölen Koreshan’ın müritleri onun dirilmesini bekliyor. Reinkarnasyon gerçekleşmeyince mecburen gömüyorlar. (Alttaki fotoğraf) Ölmesi ve de dirilmeyişi müritlerini hızla azaltıyor. 1921 yılında Florida’nın meşhur fırtınalarından biri türbesini parçalayıp mezarını sürükleyip sulara gömüyor. Öldüresiye dayağın politik arka planı ise hiçbir zaman açığa çıkmıyor.
Komün için çöküş başlıyorsa da kurulan ticaret ağı bir süre daha gelişimini sürdürüyor. Örneğin 1902 yılında Koreshan Birliği’nin dükkanından peşin para ile yapılan satışların tutarı 173 dolarken, 1916’da 18 bin doları aşıyor ki o zamanın parasıyla bu bir servete eş değer. Ticaretin sürmesi için nehir kenarına bir liman, yol kenarına bir benzin istasyonu falan da açılıyor ama ideologlarının eksikliği çözülmeyi engelleyemiyor.
1940’larda Alman Nazizm’inden kaçıp gelen Yahudi Hedwig Michel, komünü yeniden canlandırmak için çok uğraşıyor. Bu kadın, bir yandan komünün dükkânını ve ticari hayatını tekrar eski etkin haline getirmeye çalışırken, diğer yandan da okulu ve sanat aktivitelerini canlandırmaya çalışıyor. Kadın başkan Michel, Koreshan Birliği yeniden canlandırmayı başarmışsa da bu kalıcı bir başarıya dönüşemiyor.
1961 yılına gelindiğinde bu adanmışlar komününde sadece dört mürit kalmış durumdayken Koreshan arazileri kamulaştırılıp Ulusal park haline getiriliyor. Estero Nehrin’in kenarındaki cangılda “Yeni Kudüs” kurma hayalleri de böylece tarihe gömülüyor.
Bu parkı gezmeye giderseniz, yapacağınız rehberli turda size Koreshan Birliği kısmi de olsa tanıtılıyor. O günlerde evlenmemek gerektiğinin vaaz edildiği Koreshan State Park’da bugün bazıları evlilik töreni yapmaktan çok mutlu oluyor. Sonuç olarak bu tarikattan geriye sadece turistik bir gezinti alanı kalmış durumda. Florida eyaletinde her biri birbirinden ilginç 200 adet ulusal park var. Bu da onlardan biri.
Parklar gibi tarikatlar da çeşit çeşit. Kimi ürettiğini tüketiyor ve komünler oluşturarak artı değere bile geçiyor. Kimi de asalakça davranıp başkalarının üretiminin hırsızlığına soyunuyor. Ancak hepsinin ortak özelliği belli bir süre semirip yayıldıktan sonra kuruyarak yok oluşları. Çünkü sorun düşünce biçiminden çok çeşmenin suyunun akıp akmamasına bağlı. İktidarın en tepesi ile politik eş güdüm sağlanamadığında (ne kadar çalışkan ya da ne kadar asalak olduğuna bakılmaksızın) yerel iktidarların muslukları mutlaka kuruyor. Yeni musluklar yeni toprakları suladıkça da eski tohumlar bambaşka yerlerde yeniden boy atıyor. Buna da “tarih tekerrürden ibarettir” deniyor.
Not: Ünlü ressam Douglas Arthur Teed, babasının ölümünden birkaç yıl önce Estro’ya gelerek komünde bir süre kalıyor ve orada yaşayanların da resimlerini yapıyor. Daha sonra resimlerinin satışı yüzünden komünle davalık oluyorsa da parktaki bir binada hâlâ onun resimleri de var.