Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, Ukrayna’daki çatışmaların küresel nitelik kazandığı yolundaki açıklaması kaçınılmaz olarak büyük yankı yarattı.
Putin’in dün gece kamuoyuna önceden duyurulmayan bir açıklama yapmasının nedeni, Ukrayna’nın 19 ve 21 Kasım tarihlerinde ATACMS ve Storm Shadow füzeleriyle Rusya’nın içlerini vurmasıydı. Amerikan ve İngiliz üretimi olan bu sistemler Rusya’ya karşı ilk kez kullanılmıştı. Bu nedenle Putin’in önceden duyurulmasa da açıklama yapması sürpriz olmadı.
Açıklamanın önemli unsurlarından biri Putin’in, Rusya’nın kendisine karşı silah kullanan ülkelerin askeri tesislerine karşı silah kullanma hakkına sahip olduğunu düşündüğünü söylemesiydi, belli ki sadece Ukrayna’yı kastetmiyordu.
Rusya lideri ayrıca, Ukrayna’nın saldırılarına misilleme olarak Yujmaş’a düzenledikleri saldırıda nükleer başlıksız hipersonik balistik füze kullanıldığını söyledi ve “Düşmanın eylemlerine bağlı olarak orta ve kısa menzilli füzelerin daha sonraki konuşlandırılmasına karar vereceğiz. Şu anda Oreşnik füzelerine karşı koymanın bir yolu yok” dedi.
Son birkaç güne sığan gelişmelerin merkezinde ise, Rusya’nın nükleer doktrinini güncellemesi bulunuyor. Eski doktrinde Rusya’nın devlet olarak varlığının tehlikeye düşmesi durumunda nükleer silah kullanılabileceği belirtiyordu. Yeni doktrinde tanım genişletiliyor ve klasik silahlarla düzenlenecek saldırılara bile nükleer karşılık verilebileceği belirtiliyor ki Ukrayna’nın son saldırıları bu tanıma giriyor. Hem de iki kere çünkü doktrinde bu saldırıların başka bir devletin desteğiyle düzenlemesiyle ilgili bir bölüm de var.
Rusya’nın nükleer silaha başvurup başvurmayacağı üç yıla yakın süredir devam eden savaşta birçok kez gündeme geldi. Son olarak Putin 17 Mart’taki başkanlık seçimleri öncesinde “teknik olarak nükleer savaşa hazırız” demiş ve şunları söylemişti:
“Silah, onu kullanmak için var. Kendi ilkelerimiz var. Söz konusu olan Rusya devletinin varoluşu, egemenliğimize ve bağımsızlığımıza zarar vermek ise nükleer dahil silahımızı kullanmaya hazırız. Stratejimizde her şey yazıyor, onu değiştirmedik.”
15 Mart 2024 tarihli “Putin blöf mü yapıyor” başlıklı değerlendirmede şunları yazmıştık:
“… Aslında Putin’in söylediklerinde şimdiye kadar söylenmemiş yeni bir unsur yok ama söz konusu nükleer silahlar olunca ister istemez durup düşünmek gerekiyor.
Peki, Putin blöf mü yapıyor?
Yukarda aktarılan sözleri her ne kadar tehdit ya da yıldırma amaçlı gibi görünse de Putin büyük olasılıkla blöf yapmıyor.
Neden blöf yapmadığını anlamak için Rusya’nın Ukrayna’daki savaşı başlatmasının nedenlerine bakılmalı.
Batı, 2014 yılından başlayarak Ukrayna aracılığıyla Rusya’nın üzerine oynadı ve tuzak hazırladı. Yani aslında Moskova’nın 24 Şubat 2022’de savaş kararı alması ABD ve müttefiklerinin tam da istediği şeydi. Bunun için NATO kartını ileri sürerek Rusların sinir uçlarıyla oynadılar; zaten yıllardır Batı tarafından çembere alındığı için sırtının duvara dayandığı hissine kapılan Rusya bir “ölüm kalım” sorunuyla karşıya bulunduğunu düşünmeye başladı. Böylece bütün gücünü, enerjisini ve konsantrasyonunu savaşa vermek zorunda kaldı.
Putin’in ve Moskova’nın resmi açıklamalarda sık sık ısrarla iddia ettiği gibi Batı’nın amacı Rusya’yı yok etmek ya da parçalara ayırmak değil, kolunu kanadını kırarak güçsüzleştirmek ve küresel rekabette zayıf düşmesini sağlamak. Çünkü Rusya’nın yok almasının ya da parçalanmasının yaratacağı kaos Batı’nın işine gelmiyor. Bu açıdan bakıldığında Batı dünyası Rusya’nın savaş alanında yenilmesini de istemiyor. Zaten bu nedenle Ukrayna’ya sadece savaşı sürdürebileceği ama kazanmasına yetmeyecek kadar yardım yapıyor.
Yeniden Putin’in nükleer silah kullanımı ile ilgili sözlerine dönersek…
Eğer Rusya devlet olarak varlığını tehdit altında hissederse nükleer silah kullanmaktan kesinlikle kaçınmayacaktır.
Gürcistan’la savaş, Suriye’ye müdahale, Kırım’ın ilhakı ve Ukrayna’nın işgali Rusya’nın tehdit altında kaldığı duygusuyla, biraz da panik içinde yaptığı hamlelerdi.
Bu açıdan bakıldığında Putin’in elbette gözdağı vermeye çalıştığı ama aynı zamanda blöf de yapmadığı sonucu çıkıyor.”
15 Mart’ta yayınlanan değerlendirme böyleydi. Görüşümüzde bir değişiklik yok: Evet, Putin kesinlikle blöf yapmıyor.
Fotoğraf: kremlin.ru
İlgili yazılar: