İnsanlığın uzak geçmişinde, ta Antik Çağ’da temelleri atılmış ve köşe taşları döşenmiş olan siyaset ve devlet felsefesinin kurucu babaları ve özellikle Antik Yunan filozofları, felsefelerini ortaya koyarken bazı alegorilere (*) ve mecazlara başvurmuşlardı.
Bu alegorilerin en ünlü ve çarpıcı olanlarından biri Platon’un (Eflatun) dokumacı alegorisidir. Platon, iyi bir devlet yöneticisini tarif ederken şöyle der:
“Nasıl ki usta bir dokumacı iyi bir kumaş dokumak için, iyi eğirilmiş ve taranmış kaliteli bir yünden yapılan ipliği kullanıyorsa, iyi bir devlet yöneticisi ya da kral da, parlak bir devlet idaresi oluşturabilmek için görevlendireceği insanları seçerken alanında en yetkin, en bilgili ve en tecrübeli olanları seçmelidir.”
Dokumacı yönetici böylece, tıpkı en iyi malzemeleri bir araya getirerek enfes bir kumaş dokuyan dokumacı gibi, en yetenekli kamu görevlilerinden oluşturacağı nitelikli kadrosuyla, üstün ve becerikli bir devlet idaresi kuracak ve bu sayede toplumunu iyi yönetip bir arada tutabilecektir.
Platon’un bu olağanüstü incelikli ve derinlikli tespiti, geçmişten günümüze olumlu ya da olumsuz anlamda defalarca doğrulanmıştır ve doğrulanmaya devam etmektedir.
Küçük çaplı kimi kavimlerin ya da aşiretlerin şefleri, örgütlenmelerinde ve yönetim aygıtını oluşturmalarında liyakat prensibine titizlikle uydukları içindir ki, güçlü devletler hatta görkemli imparatorluklar inşa edebilmişler. Mesela Osmanlı Beyliği’nin güçlü bir devlete ve sonrasında büyük bir imparatorluğa dönüşmüş olması bu yargıya güzel bir örnek oluşturur.
Bir noktadan sonra liyakati gözetmeyen nice güçlü devletler ve imparatorluklar ise kan kaybetmelerinin başkaca nedenleri bulunsa da, temel etken olarak liyakatsizlik sebebiyle gittikçe zayıflamış ve sonunda tarih sahnesini terk etmek durumunda kalmışlardır. Muhteşem Roma İmparatorluğu’nun dağılma sürecinde yaşananlar da bu yargıya örnek gösterilebilir.
Toplumların gelişme çizgileri uzun vadede birçok etkene bağlı ve karmaşık süreçler olsa da, kısa vadede gidiş yönleri liderin ya da yöneticinin kapasitesine ve tercihlerine sıkı sıkıya bağlıdır.
Bilge, yetenekli ve devlet yönetiminde liyakat ilkesine uyan liderlerin, toplumlarını hızla ayağa kaldırarak yüksek bir noktaya taşımaları çok sayıda tarihsel tecrübeyle sabittir. Mustafa Kemal’in liderliğinin toplumumuzu adeta yok oluş sürecinden çekip çıkarmış olması, ülkemizin tarihinden, bizden canlı bir örnektir.
Hele hele yaşam çizgilerinin başlarında olup yeterince olgunlaşmamış, demokratik bilinç seviyesi düşük ve devlet aygıtının yanında cılız kalan toplumlarda lider ve onun tercihleri ülkenin gidişatını doğrudan belirleyen unsurlardır.
Özellikle karizmatik bir yönetici karizmasının verdiği güç ve etkinlikle toplumun üzerinde müthiş bir etkiye sahip olacak, insanları seçtiği yolda adeta sürükleyecek, öyle ki toplumun belli kesimleri lidere kayıtsız şartsız teslim olacak, yöneticinin iradesi adeta onların iradesinin yerine geçecektir.
Karizmatik ve görevlendirmede liyakati gözeten lider, insanlar üzerindeki büyüleyici gücüyle, ülkenin çözülmesi en zor gözüken, en çetrefilli ve adeta kangrenleşmiş bulunan ya da toplumun bazı kesimleri için tabu oluşturan devasa sorunlarını çözmek üzere inisiyatif alabilecek, meseleyi çözüm yoluna sokabilecek ve belki de çözebilecektir.
Öte yandan iktidarın insanlarda yaratacağı çekim gücü ve siyasi ve ekonomik güç istencinin yaygınlığı gibi nedenlerin yaratacağı siyasi yanaşmacılık ve patronaj düzeni, devlet idaresini bir noktadan sonra liyakatten uzaklaştıracak ve siyaset bilimi literatüründe “nepotizm” denen derin ve yaygın bir kayırmacılık ortaya çıkacaktır.
Nepotizm, tarihin çok sayıda örnekle doğruladığı ve adeta tarihsel bir yasa haline gelen olguya göre, kaçınılmaz olarak devlet idaresinin çöküşünü beraberinde getirecektir. Osmanlı’nın gerileme ve çöküş süreçlerinde yaşanan yaygın kayırmacılık ve kimi zaman makamların para ile satılması gerçeği de bu durumu çok net bir biçimde örneklendirir.
Halbuki rasyonel bir tavırla en becerikli olan ve o görevi hak eden insanlarla, toplumu tıpkı iyi bir kumaş dokur gibi dokuyan usta dokumacı yönetici, emaneti ehline vermiş olmanın yaratacağı güç ve üstünlükle ülkesini layıkıyla yönetebilecektir.
*Alegori: Bir görüntü, bir yaşantı veya bir davranışın daha iyi kavranmasını sağlamak için göz önünde canlandırıp dile getirme, yerine koyma.
Kaynak; Devlet Adamı/Platon.