Cenk Başlamış
Bir zamanlar birlikte çalıştığı Devrim Akyıl’ın pazartesi gecesi Twitter’dan Nasrullah Ayan’ın hastaneye kaldırıldığı mesajını görünce haklı olarak endişelendim çünkü sağlık sorunları olduğunu biliyordum.
Rahatsız etmekten çekinerek mesaj attım: Çok geçmiş olsun.
Maalesef o mesajın cevabı hiç gelmedi.
Kendisiyle ortak dostumuz Orhan Alpdündar aracılığıyla sanıyorum 2015 yılında tanışmıştım.
Medya Günlüğü’nde ekonomi ile ilgili yazıları yayınlanmaya başladı.
O yazılardan biri müthişti: Cumhuriyet tarihi boyunca dövizi anlattığı “Türkiye’de doların serüveni” başlıklı yazı dizisi belki de bu alandaki tek yazıydı. Kısa sürede “kült” bir yazıya dönüştü ve 2015 yılında yayınlanmasına rağmen bugün bile dolardaki en küçük hareketlenmede başvurulan bir kaynak haline geldi. (*)
Telefonda konuşuyorduk ama yüz yüze tanışmamıştık.
İstanbul’a bir gelişinde kaldığı otelde ziyarete gittim.
İyi ki gitmişim.
Karşımda kitap gibi, kitap ne kelime, kütüphane gibi bir adam vardı. Dolu, görmüş geçirmiş, hazmetmiş, esprili, eskilerin deyimiyle nevi şahsına münhasır yani kendine özgü bir kişi.
Türkinvest meselesini tabii duymuştum, Ayan’la ilgili bazı suçlamalar olduğunun farkındaydım ama ayrıntıları bilmiyordum.
Lafı hiç dolandırmadan sordum, anlattı.
Anlattıklarından ikna oldum.
Twitter’da o, ben ve Aldpündar aramızda şakalaşırdık.
Bana “patron” derdi ve “maaş vermiyor!” diye şikayet ederdi. (Tabii şaka yapıyordu, MG kâr amacı taşımayan bir site olduğu ve reklam almadığı için gönüllü katkılarla yayınlanıyor.)
Sık sık “IBAN göndereyim mi” esprisi yapardı. Telefonu açtığında gülerek, “IBAN vereyim mi” diye sorardı.
“Borsa Kralı” kitabı yayınlanmadan göz atmam, gerekirse düzeltme yapmam için gönderdi.
Sanıyorum 2018 yılında Gaziantep’e gittim.
Bir ev sahibi ne yaparsa onu, hatta fazlasını yaptı. Karşıladı, yedirdi, içirdi, gezdirdi.
Bir ara ofisine uğradık.
Kahve içerken bir fotoğrafını çektim. Önünde “Borsa Kralı” kitabı vardı.
O fotoğrafı çok severim, gülümseyen yüzünde muzip bir ifade vardı. Kafamdaki Nasrullah Ayan’ı tam anlatan bir fotoğraf olduğu için bu yazıda da onu kullanmak istedim. (manşet fotoğrafı)
Youtube kanalında o ve Tamer Durak’la Rusya ile ilgili birkaç program yaptık.
Hatta bir programda haddimi aşarak ona ekonomiyle ilgili sorular sordum. Orada söylediğim gibi ekonomiye dair bildiklerimin çoğunun onun Devrim Akyıl’la Youtube’da yaptığı programlardan öğrenmiştim.
İstanbul’a gelip gittikçe görüşmeye devam ettik.
Ta ki pandemiye kadar.
Ayaklarından rahatsızlığı olduğunu öğrenince MG’de de yazan Prof. Dr. Osman Akdemir’le konuştum. İstanbul’a gelince çalıştığı hastanede tedavi görecekti.
Ama İstanbul’a hiç gelmedi. Neden gelmediği sorunca “Gelebilecek durumda değilim” diyordu.
Son olarak bundan bir ay önce bazı kavramların onda ne düşündürdüğü sorduğum “Nasrullah Ayan’la kelime oyunu” söyleşisi yayınlandı. (**) Söyleşiyi Twitter hesabından paylaşırken yine muzipçe, “Uzunca ama benim tüm cevaplarım 280 karakteri bulmaz sanırım” demiş ve gülücük işareti koymuştu.
Hastaneye kaldırıldığını duyduğum an içimde kötü bir his belirdi ama bir yandan da Tamer Durak’la yoğun bakımdan çıkınca Antep’e ziyaretine gitme planı yapmaya başladık.
Maalesef cumanın ilk dakikalarında vefat haberi geldi.
Herkes gibi bu hayatta benim de sevdiğim insanlar var, saygı duyduğum insanlar var.
Ama hem sevdiğim hem de saygı duyduğum çok az insan var.
Nasrullah Ayan onlardan biriydi…
(*) https://medyagunlugu.com/haber/turkiyede-dolarin-seruveni-tamami-40446
(**) https://medyagunlugu.com/haber/nasrullah-ayanla-kelime-oyunu-52037