Çoban ve kavalı.
Çobanlar vardı eskiden, şimdi de var.
İyi de şimdiki çobanlar kaval çalar mı?
Diyelim ki çalar.
Koyunlar, kuzular eskiden kavaldan çıkan nağmelerden sevildiklerini anlarlardı.
Koyun, kuzu sevgiden, sevilmekten ne anlar diyen çıkarsa, Lütfi Akad’ın rejisörlüğünü yaptığı ve Yılmaz Güney’in başrolünü oynadığı Kızılırmak-Karakoyun filmini görmelerini öneririm (izlemelerini değil görmelerini, izlemek çünkü olur olmaz yerlerde kullanılmaktan aşınmış, sakız olmuş bir kavram)
Kaval sesi eskiden neler neler anlatırdı demekle yetinmeyeceğim, asıl meramım o değil.
Seni seviyorum ya da sadece seviyorum kelimelerini, kavramlarını nasıl da eskittik, erozyona uğrattık, deforme ettik özellikle şu son on senede.
İki lafının üçü seni seviyorum ya da sadece seviyorum olan ne kadar çok insan var, milyarlarca; hatta dünya nüfusunun yüzde doksan dokuzu böyle.
Bir kasaba dolusu insan ikinin biri birbirlerine seni seviyorum diyorsa o kasabada sevgiye yer yoktur ve o kasabalılar sevgi nedir bilmezler.
Adına yanlış olarak sosyal medya denen oluşumlarda bir insan aynı anda günde yüz insana aşkını ilan ediyor ve bunu da dünya alem görüyor. Bu durumda sevgiden, hele de eski sevgilerden söz etmek olası mıdır?
Sevdanın büyük şairi Karacaoğlan sevdiğini dile, dizeye dökmek için neler çekiyordu ve şimdi el âlem iki emoji ile işi bitiriyor ve bu bitiriş öyle bir bitiriş ki ortalıkta ne özne var ne de öznenin sevdiği.
Allah’ım sen kullarına akıl ver diyeceğim de, o iş de çok zor.
Baksanıza mafyozlar da sinirlendikleri insanlara akıllı ol deyip duruyorlar.
Anlamalıyız ki kelimeler cümleler bozuldu mu hiçbir şeyin tadı kalmamıştır ve insaniyetlik zemin kaybetmektedir.
Günlerce, haftalarca susuz bırakılmış, üstüne üstlük her gün günde birkaç defa tuz yalatılmış kara koyuna kaval çalarak hiç su içmeden Kızılırmak’ı aşırtmak ancak ve yalnız sevgi ile olabilirdi.
Bir düşünün bakalım Karacaoğlan şiirleri kalitesinde aşk şiirleri niye yok ve niye TV dizilerinde cinsel ilişkiler aşk diye pazarlanıyor.
Sevginin tüketildiği bir dünya insani değildir.
NOKTA
Fotoğraf: Aras Selim