“Ama bu çirkin adamın piramit biçimli burnunu, at nalı gibi ağzını, kocaman bir et beninin altında kaybolan sağ gözünü ve yine çalı gibi kızıl saçlarının örttüğü küçücük sol gözünü, kalenin mazgalları gibi aralıklı dişlerini, o dişlerden birinin fildişi gibi üzerine oturduğu nasırlı dudağını, sivri çenesini” (S.58)
“Çalı gibi kızıl saçlarla örtülü kocaman bir kafası; omuzlarının arasında, önden bakıldığında bile fark edilen devasa bir kamburu; yalnızca dizlerde birleşen ve önden bakıldığında uçlarından birleştirilmiş iki orağı andıran çarpık bacakları ve yamulmuş bir kalçası; inanılmaz büyük ayakları; kocaman elleri; bütün bu fiziksel özelliklerinin yanında gücün ve güzelliğin uyumdan kaynaklandığını söyleyenlere inat, yüce bir güç, çeviklik ve cesaret havası vardı.” (S.59)
Victor Hugo (1802-1885) dünya klasiklerinin başyapıtlarından olan Notre Dame’ın Kamburu‘nun unutulmaz karakteri, katedralin on dokuz yaşındaki çancısı Quasimodo’nun fiziksel özelliklerini romanda bu çarpıcı cümlelerle aktarır.
Quasimodo’nun dört yaşında bir çocukken kimsesiz bir çocuk olarak bırakıldığı tahta yataktaki görünümü romanın ilerleyen sayfalarında “Bu küçük canavar gerçekten de bebek değildi. Kafası oldukça biçimsizdi. Kızıl saçlardan oluşan bir ormandan, tek bir gözden, açık bir ağızdan ve bu ağzın içinden fırlayan dişlerden başka bir şey görülmüyordu” cümleleriyle betimlenmiştir. (S.163)
Victor Hugo Quasimodo’nun iskelet yapısını tarif ederken “omurgasının eğriliği, başının kürek kemiklerinin arasına gömüldüğü, bir bacağının diğerinden kısa olduğu açıkça görülüyordu” der.
Buna ek olarak “On dört yaşında Notre Dame’ın çancısı olan Quasimodo’nun sakatlığı, kulak zarlarını delen çan sesleri yüzünden sağır olmasıyla tamamlanmıştı. Doğanın ona dünyaya doğru açtığı son kapı da sonsuza dek kapanmıştı.” (S.174)
Hayali bir karakter olan Quasimodo’nun Victor Hugo’nun zihnine nasıl ilham olduğu bir esrarengiz muamma. Bununla birlikte yumuşak doku ve iskelet anomalilerinin bu ölçüde detaylı bir biçimde, çarpıcı bir titizlikle tanımlanıyor oluşunun tıbben dikkat çekici olduğu bir gerçek.
Acaba Victor Hugo yaşadığı çevrede karşılaşmış olduğu bir kişiden etkilenmiş, esinlenmiş olabilir mi?
Bu soruya net yanıtı Hugo’nun kaleme aldığı diğer metinlerden elde edebilmek mümkün değil. Bununla birlikte Quasimodo’nun yazarın daha önce kurgulamış olduğu karakterlerin evrimiyle vücut bulmuş bir kahraman olduğunu öne süren görüşler mevcut. Victor Hugo’nun 1819 ve 1823’te kaleme aldığı az bilinen ilk iki öyküsü, Han d’Island ve Habibrah adındaki şekilsiz cücenin yer aldığı, Haiti devrimini konu alan Bug-Jargal adlı skeçlerde Quasimodo karakterinin taslaklarına rastlanabileceği iddia edildi.
Bug-Jargal’de Hugo şöyle yazmıştı: “Habibrah bir zenci değil; bir melez olduğunu söylemek daha doğru. Kesinlikle deforme olmuş bir cüce; bir yabancının ona bakarken ürpermemesi güç, boyu kısa, ama epey cüsseli, bacakları yükü çekmekte yetersiz görünüyor. Kocaman kafası kısacık boynuna oturmuş.”
Han d’Island’da ise, “kısacık, kalın bir küçük adam, sakalı kızıl, gür, ve kafası aynı renkten gür saçla kaplı; ağzı geniş, dudakları kalın; dişleri beyaz ve geniş aralıklı; burnu kartal gagası gibi, gözleri soluk mavi” gibi betimlemelere rastlanır.
Bu tasvirler net ayrıntılar içermiyor. Quasimodo her birine farklı bakımlardan tek tük benzerlik taşıyor. Hugo ne otobiyografisinde ölümsüz kahramanıyla ilgili ipucu veriyor ne de yaptığı çizimlerde teşhis edilebilecek bir örneğe rastlanıyor.
Notre Dame’ın Kamburu 1831’de yayınlandığında Victor Hugo yirmi dokuz yaşındaydı ve romanını üç yıldır tasarlıyordu. Asker olan babasıyla birlikte İtalya ve İspanya’da kısa süre bulunduysa da o yıllara dek ömrü Paris’te geçmişti. Strasburg’da patoloji profesörü olan Friedrich Daniel von Recklinghausen’in (1833-1910) bugün kendi ismiyle anılan hastalığı tanımlamasına elli iki yıl vardı.
Sık görülen bir genetik hastalık olan Von Recklinghausen nörofibromatozu sinir sisteminde çok sayıda tümörlerle, kemik deformiteleriyle, ciltte kahverengi lekelenmelerle, damarlar ve iç organlarda hastalıklarla kendini gösteriyor. Kamburluk, omurga eğriliği, uzun kemiklerde eğrilikler, kafatası kemiklerinde aşırı büyüme, hizası yükselmiş kürek kemikleri, yumru ayak bulgularına rastlanıyor. Hastaların %60’ında belirtiler iki yaşında kendini göstermeye başlarken sağırlık erken bir bulgu olarak tabloya eklenebiliyor.
Cambridge Üniversitesi’nden Jonathan Cox 1985’te yayınladığı makalede zihin işlevleri, hareket kabiliyeti, kuvveti, çevikliği korunmuş olan, yumuşak doku ve iskelet anomalilerinin yaygın olduğu, büyük kafalı, düzensiz dişli, çarpık kollu, bacaklı, kocaman elli, ayaklı, her ne kadar Hugo bunu kilise çanlarına bağlasa da henüz on dört yaşında sağırlık gelişmiş olan kahramanımızın Von Recklinghausen nörofibromatozunun klasik bulgularını kendinde toplamış ağır bir vaka olduğunu belirtiyor.
Victor Hugo’nun Paris’te bir Von Recklinghausen nörofibromatozu hastasına rastlamış olması pekala mümkün. Ne var ki kitabın yayınlandığı 1831 yılında sosyal yaşamda bu fiziksel görünümle yer alan bir kişi için yıllar sonra Londra’nın ünlü fil adamı John Merrick’in sahip olduğu ünün benzerinin söz konusu olması beklenebilir.
Acaba yıllar önce ölmüş bir kişi miydi söz konusu olan?
Kahramanımız Quasimodo, Hugo ile aynı dönemde yaşamış ve Notre Dame Katedrali’nde çalışmış olan heykeltıraş Henry Sibson’un anılarında bahsettiği Trajan adındaki, etrafındakilerin Le Bassu (kambur) diye seslendikleri kambur taş ustası olabilir mi?
Şehirde çalışan profesyonellerin listesinin bulunduğu 1833 yılına ait Paris almanağında yer alan Trajin adında, Hugo ile aynı yıllarda ünlü Saint Germain-des-Pres semtinde yaşamış heykeltıraş o ise eğer…
“Sanatın yaşamı örnek almasından çok yaşam sanatı örnek alır” demişti Oscar Wilde.
Acaba burada tersi mi olmuştu?
KAYNAKLAR
• Victor Hugo. Notre Dame’ın Kamburu. +1 Kitap, 2006; Çeviri: Gizem Acaruşağı
• Cox J: Quest for Quasimodo. British Medical Journal 1985; 291: 1801-3
• Burnei G, ve ark.: Von Recklinghausen’s disease-elements of clinical practice. Rom J Intern Med 2006;44:377-87
• http://www.whonamedit.com/doctor.cfm/1174.html
• Seshadri KG. Hunches on hunchbacks. Indian Journal of Endocrinology and Metabolism. 2012;16:292-4