Evde heyecan zirve yapmış durumda. Kuzuların bayramı var. “Dile benden ne dilersen!” modundayız.
Sabahtan akşama ne isterlerse o yapılacak. Beş öğün Nutella yenebilir mesela, Haribo, sakız, lokum, çikolata, pasta, her türlü şekerli gıda gün boyu serbest. Evde pilates topuyla futbol oynanabilir, dişler fırçalanmayabilir, şifon çekilmeyebilir, leğenlere su doldurulup koridorda gemicilik oynanabilir, duvarlar kuru boya ile boyanabilir (bir daha düşündüm de duvarlar boyanmasa daha iyi olur), allık fırçam toz almak için kullanılabilir, 2 saat duştan çıkılmayabilir, sokaktaki kediler eve doldurulabilir (hımm aşıları yoksa başımıza dert olur mu? Yok, bu maddeyi de silim en iyisi), su birikintisine atlanabilir, çamur banyosu yapılabilir ya da en sevdikleri arkadaşlarının yazlığına gidilip inekler beslenir, toprak kazılır, futbol oynanır, çimlerde koşturulup bol bol terlenebilir ki biz hava koşulları elverirse onu tercih edeceğiz gibi duruyoruz.
Yaşasın kuzular bayramı! Bugün yılın kesinlikle en sevdiğim günlerinden. Hatta bazen kuzular mı daha çok seviyor ben mi diye düşünmüyor değilim. Neden mi? Çünkü bu bayram:
1. O şişmiş, hafif aşağıya sarkan yanaklar defalarca öpülebilir. Kırk yılın başı bayram olmuş, kuzular sebepli öpülünce daha az arıza yapıyor.
2. Bol bol mıncıklayıp, mis gibi süt kokuları doyasıya içe çekilebilir.
3. Kuzular daha çok kucağa alınıp, yolda yürürken elleri tutulabilir.
4. Gün boyu ebelemece, yerden yüksek, saklambaç oynanabilir.
5. Nerf savaşına dahil olunabilir.
6. Barbie bebeklerle doyasıya oynanabilir.
7. Yavrum sana yardımcı olayım bahanesi ile sabundan balon yapma aparatlarıyla oynanabilir
8. Çocuklarla çamur birikintisine atlanabilir
9. Gün boyu tatlı yeme sempozyumuna dahil olunabilir
10. Gönül rahatlığıyla internete bağlanıp çocuklarla Plants vs Zombies oynanabilir.
11. Hatta çocuğum seninle ilgileniyorum ayağına kaydıraktan bile kayılabilir.
Tüm bunları kuzular bayramında yapınca kimse “Bu koca kadın ne yapıyor?” diye bakmaz, “Yaşından başından utan!” demez.
Çocuk olmak muhteşem bir şey ama her güzel şey gibi onun da zorlukları var elbet. Özellikle çocuk hakları konusunda serzenişte bulunduklarında, durup bir düşünmek gerekiyor. Biz büyükler habire “Hakkımızı koruyalım, demokrasi isteriz, bizim de söz hakkımız var! ” vb. diyoruz da acaba bizden daha güçsüz olan çocuklara yeterince hak tanıyor muyuz? Hadi herkes kendi kendine öz eleştiri yapsın biraz. Sizinkileri bilmem ama bizimkilerin dert yandığı çok şey var. Mesela:
1. Burası bizim de evimiz değil mi? Neden her hafta sonu bir arkadaşımızı çağıramıyoruz?
2. Neden duşa girmek zorundayım, duşa girmeme hakkım yok mu? (Büyük oğlanın derdi)
3. Neden duştan çıkmak zorundayım, 1 saat daha oynama hakkım yok mu? (Küçük oğlanın derdi)
4. Neden sağlıklı yemek zorundayız, sizin canınız istemediğinde yemek yerine abur cubur yiyebiliyorsunuz?
5. Siz bütün gün bilgisayarda bir şeyler yapabiliyorsunuz, biz Ipad’le bütün gün oynayınca neden sorun oluyor?
6. Playstation özgürlüğü istiyoruz!
7. Neden okula gidiyoruz? Siz gitmiyorsunuz, haksızlık bu!
8. Biz de işe gitmek istiyoruz!
9. Biz de geç yatmak istiyoruz!
10. Siz arkadaşlarınızla baş başa dışarı çıkabiliyorsunuz, biz niye çıkamıyoruz?
11. Neden arabamız yok?
12. İş seyahatinize, toplantılara biz de gelmek istiyoruz!
Bizim bu liste uzar gider… Hayattaki en büyük dertleri bunlar olsun kuzuların. Hep gülsün yüzleri. Dünyadaki tüm kuzuların, “23 Nisan Kuzular Bayramı” kutlu olsun!
Sevgiyle kalın,
Fotoğraf: Unicef Türkiye