Erdal Çolak
Son günlerde hayata dönüp baktığımda herkesin birilerinin kuyusunu kazdığını görüyorum. Dahası, herkes kötülükten şikayet ediyor. Peki haklılık payı var mı? Var…
“Ben bu dünyanın evrenin cehennemi olduğunu bazı insanlar sayesinde öğrendim” diyebilirsiniz. Gerçekte içlerindeki fesatlıktan başkalarının mutluluğuna tahammülü bile olmayan insanlar. Bu yüzden testide, kalplerde ne varsa o çıkıyor.
Şu yaşadığımız hayatın anlaşılması en zor problemlerinden birini kötülük problemi oluşturuyor. Tarih boyunca pek çok filozofun düşünce dünyasını meşgul etmiş bir konu bu. Kötülük sorunu öyle ya da böyle insanın ruhuna bulaşmış bir hastalık. Kaynağının nereden geldiği meçhul, belki de iyilik olgusunun olmayışından. Kişi bilinçli bir şekilde kötülük mü yapıyor yoksa farkında olmadan mı? Dürtülerine, içgüdülerine teslim olmasından mı? Sadist bir kişilik bozukluğundan dolayı bir başkasına zarar verme arzusundan mı? Kötülük yaparak başkalarının acı çekmesine sebep olacak kadar bilişsel duygudan uzak olmaktan, aşırı bencillikten mi?
Bunların hepsi veya birçok başka sebep yazılabilir. Kötülük insanın başkalarına zarar verecek duygu, düşünce ve davranışlar ya da sözel anlamda olumsuz olan her şeydir. İnsanlar tarafından istenilmeyen, beğenilmeyen, kabul edilebilir nitelikte olmayan, hoşa gitmeyen ya da canlılara olumsuz etkileri olanlara atfedeceğimiz bir durumdur. Yaşadığı toplumda korku, endişe ve tehlikeli davranışlar sergileyen insanları kötü olarak nitelendiririz. Aklınıza gelebilecek bütün zihinsel, bilişsel, psikolojik, dini, siyasi, ideolojik ve aklın beğenmediği güzel, faydalı olmayan, acı, endişe ve rahatsızlık veren şeylerin tamamına kötülük diyebiliriz. Kötülük yaşama, insanlara canlıya, doğaya zarar veren şeylerin genel toplamı gibi bir şeydir.
Genel çerçevede kötülük problemini ele aldığımızda nesnel dünyanın verdiği duyumlardır. Bu dünya görüşünden hareket edildiği zaman, kötülüğün varlığının çoğunlukla nedeni insan kökenli ahlaki kötülüktür. İnsanın iç dünyasında yaşadığı fiziksel acı, keder ve ıstıraptan dolayı doğaya, diğer insanlara, canlılara hatta eşyaya yaptığı kötülüklerdir. İnsanın cevabını bilemediği, içinden çıkamadığı, sonlu, olumlu bir hayat varlığının kendi elinde olmaması, buna gücünün yetemediği için ortaya çıkan metafizik kötülük olarak ifade edebiliriz.
Anladığım kadarıyla ya da ifade edebildiğim kadarıyla iki tür kötülükten bahsetmek gerekiyor: Ahlaki kötülük ve fiziksel kötülük. Kötülük dediğimiz şey, insanın iç dünyasıyla alakalıdır. Kötülük için seçim yapmak hayatın özünü oluşturur. Çünkü seçim yapabilen insan, iradesini özgür biçimde kullanıyordur. Bahsettiğim ahlaki kötülük daha çok insanın kendi iradesine bağlı kalarak gerçekleştirdiği kötülüktür. Özgür bir iradeyi yanlış kullanan buna bağlı olarak gerçekleşen acımasızlık, adaletsizlik, hırsızlık, işkence, zulüm, kötü ve sapık düşünceler gibi kötülükleri bu kategoride ele almak gerekir. İyi ve kötüyü seçme yetisi bulunur. İnsanlar iyiyi seçebildikleri kadar kötüyü de seçtikleri için bu ahlaki kötülüğün kaynağı veya nedeni insanın özgür iradesini yanlış kullanmasıdır.
İnsan kötülük potansiyeli olan bir canlıdır. Doğasında köklerini derinlerine salmış, onu kötüye çeken karşı konulmaz bir içgüdü vardır. Bu yüzdendir ki insan kendi türünden milyonlarcasına zarar verebilen, kötülük yapabilen tek varlıktır. İnsanın en büyük düşmanı insandır. Örnek mi? Yaptığı tek bir bomba ile binlercesinin ölümüne sebep olabilir. Hiçbir canlı türü kendi türündeki bir canlıya böyle bir kötülükte bulunmaz. İnsan sadece kendi türüne kötülük etmemekle kalmamış, doğadaki diğer canlılara da kötülük yapmıştır. İnsanı bu dünyadan alın dünya cennete döner, canlılar, doğa uyum içinde yaşar. Kişilik yapısı olarak baktığımızda en kolay kötülük yapabilenlerin hemen hemen hepsinin empati eksikliği çektiğini, aşırı hedonist, vicdansız ,bencil, sadist, narsist, anti sosyal kişilik yapısına sahip psikopat, sosyopat kişiler olduğunu görebiliriz. Bütün bu kötülüklerin kaynağı insandır. Bütün bunların sebebi ise eksik olan erdemdir. Bu erdem eksikliği insanın kendi türüne baskı, adaletsizlik, aşağılama, hakaret, şiddet, ayaklanma, savaş, iftira, ihanet gibi davranışlarda bulunmasına sebep oluyor. William Carr`ın dediği gibi ”Almanya’nın felaketi tek başına Hitler değildir. Alman felaketinin sorumlusu, bir Hitler yaratan ve kendi kaderini onun ellerine kendi isteğiyle teslim eden Alman halkıdır.” Ben de diyorum ki dünyadaki acı ve ızdıraptan bir kişi değil, milyonlarca insan değil, milyarlarca insan suçludur…
Sonuç olarak insan öyle bir noktaya geliyor ki bir yerde iyilik yoksa orada kötülük vardır. Bu da şunu gösteriyor, acının var olduğu, iyiliğin olmadığı yerde kötülük vardır. Bu da insanın mutlu olmasının önündeki en büyük engeldir. İnsanın bu dünyadaki en temel amacı mutlu olmaktır. Mutluluğumuzun gerçekleşmesini engelleyen bir kötülük sorunu ile karşı karşıyayız. İnsanı kötülük etme duygusundan alıkoyacak tek şey vicdanıdır. Tabii bu da sadece iyiliğe yönelme ile olabilir…