Belki basının etkisiydi, belki de KKTC’deki kamuoyunun zaten Kılıçdaroğlu’ndan yana olmasının bir yansıması…
Seçim öncesinde KKTC’deki siyasi aktörler ve hatta iş dünyası, kendini Erdoğan sonrasında hazırlamaya başlamıştı. Erdoğan ekibi ile doğrudan ilişki içinde olanlar bile daha ihtiyatlı davranışlar sergilemeye; çevrelerindeki muhaliflere hoşgörü ile yaklaşmaya başlamıştı. Erdoğan’ın desteklediği müteahhit Emrullah Turanlı yalnızlaşmış; kablo ile elektrik getirmesi tasarlanan AKSA’yı savunan kalmamış; Başbakan Üstel, yapmayı çok arzuladığı kabine değişikliğini seçim sonrasına atmıştı.
Ama artık seçim bitti ve yine Erdoğan kazandı… Bunun Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki yansıması, gözlerin ve hatta “kulakların”, pür dikkat Ankara’ya çevrilmesi oldu.
Ankara’da oluşacak ekonomi yönetimi ve dış politika ekibi elbette Kıbrıs’ı doğrudan etkileyecektir. Türk lirasının değer kaybetmeye devam etmesi veya fiyatların tutulamaması hem hayatı hem de iş yapmayı zorlaştıracak. Dış politikadaki “normalleşme” arayışları ise Kıbrıs sorununa bakışı değiştirebilecek. KKTC’deki herkes bunların farkında ama konuşulan bunlar değil. KKTC’de gündemin ilk sırasında “Kıbrıs işlerinden sorumlu bakan”ın kim olacağı var.
Fuat Oktay’ın “Kıbrıs işlerinden sorumlu” olduğu dönemde bırakın bağımsızlığı, özerkliğini bile kaybeden KKTC’de, parti kurultaylarında seçilen kişilerin genel başkanlık yapamadığı bir dönem yaşandı. Şimdi gündemi meşgul eden asıl soru da bu göreve kimin geleceği ve Oktay tarzı idarenin veya müdahalenin sürdürülüp sürdürülmeyeceğidir.
KKTC’deki fısıltı gazeteleri, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın KKTC’den yeterince oy alamamanın faturasını Başbakan Üstel’e çıkardığını yayıyorlar. Buna karşılık, Üstel’in yemin törenine bizzat Cumhurbaşkanı tarafından davet edildiği de kulaklara fısıldanıyor. Bu gayretler, özellikle iktidardaki Ulusal Birlik Partisi içindeki dengelerin Ankara tarafından yeniden şekillendirileceği beklentisinin varlığını kanıtlıyor aslında… Faiz Sucuoğlu’nun UBP kurultayındaki zaferini onaylamayıp yerine Üstel’i genel başkan ve başbakan yapan otoriteden beklenen Üstel’i başarısız addedip cezalandırması ve yerine yeni bir “ÜstEl” getirmesidir.
Buna karşılık AK Parti’ye ideolojik olarak bağlı kimi kişilerin Erdoğan’ın KKTC’deki oy kaybını Fuat Oktay tarzı müdahaleler ile açıklamaya çalıştıkları ve yeni dönemde Kıbrıslı Türklerin iradesine daha saygılı kişilerin ilişkileri sürdürmekle görevlendirilmesini sağlamak için Ankara ile temas kurdukları bilgisi de ortalıkta dolaşıyor.
Kimileri KKTC ile çok yönlü ilişkileri olan Binali Yıldırım’ın Cumhurbaşkanı Yardımcısı olacağını ve “Kıbrıs’ın da ona bağlanacağı” beklentisi içinde iken, daha saygın ilişki beklentisinde olanlar bu görevlerin Mustafa Şentop tarafından üstlenilmesi için girişim yapıyorlar. Bütün bunlara karşın, geçmiş dönemde KKTC ile ilişkiler ve Kıbrıs sorununun MHP vesayeti altına verildiğini de unutmamak gerekir ama… Erdoğan-Bahçeli görüşmesindeki konulardan birinin de Kıbrıs olmuş olmasının kuvvetle muhtemel olduğu, Fuat Oktay’ın da bu göreve Bahçeli desteği ile geldiği ileri sürülüyor.
Kulislerde konuşulanların hepsinin de “fos” çıkma olasılığı da var tabii… Ama bu konuşulanlar bile, KKTC-TC ilişkilerinin hangi noktaya geldiğini göstermeye yetmiyor mu?
Sorulması gereken diğer bir sorunun da şu olması gerekir: KKTC gazeteleri, “sorumlumuz kim olacak?” başlıkları atarken “KKTC’nin bağımsız devlet olarak tanıtılması” politikası nasıl yürütülecek?
Şu KKTC masalı, nereden baksan bir garip hikayeye dönüştü! Bakalım Erdoğan’ın yeni dönem iktidarı bu hikayeye daha neler ekleyecek neler?