İlhan İlmenöz
Her yılbaşı öncesi olduğu gibi yeni yılın yaklaştığı bugünlerde kimi esnafta yine bir kırmızı don furyası başladı. Özellikle pijama, iç çamaşırı vs. satan mağazaların vazgeçilmezleri arasında kırmızı donlar en başta yer alıyor.
İnanışa göre, yılbaşı gecesi saat 12’ye kırmızı don giymiş olarak girenlerin bütün istekleri kabul ediliyor, şansları yaver gidiyormuş. Eskiden sadece kadınlara özel bu inanış artık erkekleri de kapsamaya başladı.
Nereden biliyorsun demeyin, kırmızı don satan bu mağazalarda eskiden erkek donları fazla görülmezken, şimdi erkekler için de kırmızı don satan mağazalar var. Beyler, benden söylemesi bu kez şansınızı bir de siz deneyin. Bakarsınız bu yılbaşı şans size güler!
Ancak bu kırmızı donların “kesinlikle hediye olması” gerekiyormuş. Ben bilmem ama öyle diyorlar. Yani kendi kendinize alırsanız olmuyormuş.
Neyse onun da çaresi var. Bir arkadaşınızla anlaşır birbirinize hediye edersiniz. Yalnız sakın pantolon üzerine giymeyi düşünmeyin, bunun uğursuzluk getireceğini söyleyenler de var!
Bu kırmızı don işinin nereden çıktığı tam olarak bilinmese de birçok söylenti var.
Bunların en ilginç olanlarından biri Amerika’dan:
“1956 yılında iç çamaşırı satan Henry George iflasın eşiğindedir. Ödeme sıkıntısı içindeki Henry, elinde kalan satılmayan kırmızı donları satıp borç batağından kurtulmak için ufak bir araştırma yapar. Araştırma sonucuna göre kadınların sutyen külot takım alırken kırmızı rengi tercih ettiğini, ancak tek külot alırken siyah ve beyazı daha fazla tercih ettiğini görür.
Henry, tüm çalışanlarına, tanıdıkları her kadına yeni yıl hediyesi olarak yeni yıldan 1 hafta önce kırmızı don vermelerini ve yeni yıl akşamı giyilen kırmızı donun şans getirdiğine dair bir hikaye anlatmalarını ister.
Şans getirme hikayesi tüm Amerika’ya yayılır. Henry borç batağından kurtulmakla kalmaz bir de aldığı ek siparişler sayesinde köşeyi döner.”
O gün bugündür de kırmızı don efsanesi sürüp gidiyor.
Peki yılbaşı için başka ne gibi ilginç gelenekler var derseniz;
Danimarkalılar eski tabaklarını yılbaşı gecesi için saklıyor ve gece yarısından önce en sevdikleri arkadaşlarının kapılarının önünde kırarak hem onları sevdiklerini gösteriyor hem de kötü şansın gitmesini amaçlıyorlarmış.
İngiltere’de yılbaşında gece yarısı eve gelen ilk kişinin şans getirdiğine inanılır ve bu kişi de gelirken para, ekmek, kömür gibi hediyeler getirirmiş.
Hollanda’da ise hem bir önceki yılın ruhlarını göndermek hem de yeni yılı karşılamak için sokaklarda yakılan ateşlerde yılbaşı ağaçları ateşe verenler de varmış.
Japonlar da Hollandalılara benzer bir şekilde yeni yılı karşılarken hem kötü ruhları kovması hem de mutluluk ve iyi şans getirmesi için kapılarının önüne ip asıyormuş. Saatler 00.00’ı gösterdiğinde ise kahkaha atmaya başlıyorlar. Bunun nedeni de neşeli ve şanslı bir yıl geçirmekmiş.
Yani herkes kafasına göre bulmuş bir eğlence ona takılıyor.
Devam edelim;
İspanya’da en önemli gelenek ise yılbaşında üzüm yemekmiş. Saatler gece yarısını göstermeden önce herkes 12 üzüm tanesini hazırlar ve gece tam 00.00’da üzümlerini yermiş.
Almanya’da ise yılbaşında insanlar eritilmiş kurşunu soğuk suya atarak, kurşunun şeklinden geleceği tahmin etmeye çalışırlarmış. Bu olay biraz bizim kurşun döktürmeye benzemiyor mu?
Amaçlar ve zamanlama farklı da olsa toplumların gelenekleri bazen birbirini anımsatabiliyor. Ayrıca Almanlar yemeklerinin yarısını nasipleri azalmaması için yeni yıla bırakırlarmış.
Kübalılar da bizim Evliya Çelebi’ye özenmişler. Onlar da yeni yılı karşılarken yeni kıyafetler giyip, ellerine de boş bir bavul alıp, yılbaşı günü evin içinde gezinir, tur atarlarmış. Bunun da yeni yılda onlara bol bol seyahat etme olanağı sağlayacağına inanırlarmış.
Meksikalılar, yeni yılda aşk ve evlilik getirmesi için kırmızı, para getirmesi için sarı iç çamaşırı giyiyorlarmış.
İsviçre’de ise insanlar iyi ve kötü ruhları simgeleyen çeşitli kostümler ve şapkalar giyerek yeni yılı karşılıyorlarmış.
Çinliler, kutlamalara başlamadan önce geçen yıldan kalan kötü şansı göndermek için evlerini iyice temizler, ayrıca şans ve bereket getirmesi için evlerine çeşitli çiçek ve bitkiler satın alır ve kırmızı zarfların içinde çocuklara şans parası dağıtırlarmış.
Ama her şey bir yana yılbaşı ve benzer günlerin tek amacı; insanın sevdikleri bir arada mutlu, huzurlu, sağlıklı ve barış içinde olmalarıdır.
En büyük şans ise huzur ve sağlıktır. Biraz da paranız olursa fena olmaz tabii… Gerisi hikaye.
Şimdiden herkese mutlu, huzurlu ve sağlık dolu yıllar dilerim.
Nice yıllara…
Not: Bu yazı Medya Günlüğü’nde daha önce yayınlanmıştır.