İlhan İlmenöz
Ekonomi ve futbol bu ülkenin belki de üzerine en çok konuşulan konuları. Hatta bu konularda çok fazla uzman ve bilirkişiye sahip olduğumuzu iddia edebilirim ama kanıtlayamam. Futboldan az çok anlarım da ekonomi ile aram pek iyi değildir. Borsa ne zaman düşer kalkar, yatırım için altın mı alınır döviz mi, ev-arsa dükkan alınır mı satılır mı pek bilmem. Ekonominin başlıca aktörlerine dair bildiklerim aşağıda yazdıklarımdan ibarettir, ciddiye almayınız.
Son günlerin popüler aktörü dolardan başlayalım. Hani şu aralar euro ile dalga geçen, onu ezip hava atan dolardan. O dolar ki mahallenin bıçkın delikanlısı, ağır abisi. Sert bakışlı Amerikan kovboylarına benzer, ne zaman ne yapacağı hiç belli olmaz. Bir bakarsınız dostunuz olmuş, en kötü zamanınızda sizi kurtarmış. Bir bakarsınız düşmanınız olmuş, karabasan gibi rüyalarınıza çökmüş. O dolar ki en güçsüz anında bile karizmayı çizdirmemiş, postu deldirmemiş. Her zaman dünya ülkelerinin gözünde 1 numara…
Euro desen tam bir centilmen, gerçek bir Avrupa beyefendisi. Hep kibar, hep nazik ama bir o kadar da kırılgan. Dostları çok gibi görünse de hep bir gün terk edilecek gibi. O da bunun farkında.
Dolar karşısında daha alımlı görünse de küstah ve alaycı dolar, üstüne karabasan gibi çöküyor zavallı euronun… Fırsatını buldukça basıyor tokadı…Sanki “bu mahallenin kabadayısı benim, seni buralarda yaşatmam” der gibi zavallı euroyu sindirmiş, ezmiş. Doların bu haşin tavrını gören euro geri geri kaçıyor, bu hali de sevenlerini üzüyor.
Sarışın dilber altın ise mahallenin en güzel, en gözde kızı…Her zaman herkes peşinde ama kimseye yar olmamış. Eski sevgilisi dolar ile bir dargın bir barışık, ama hep birbirlerinin ne yaptığına bakıyorlar. Bazen flört etmeye yeltenirken bazen küsüyorlar birbirlerine…
Altın bu, huylu huyundan vazgeçer mi? Hep bir işve ve cilve… O da biliyor herkesten daha cazip olduğunu, o da biliyor herkesin onu arzuladığını. Her zaman gösterişli, her zaman pırıltılı, her zaman ışıl ışıl…Taksan da koluna, saklasan da hep göz alıyor. Sanki Karantinalı Despina…
Şairin dediği gibi;
“Bir gül takıp da sevdalı her gece saçlarına
Çıktı mı deprem sanırdın ‘ kara kız ‘ kantosuna
Titreşir kadehler camlar kırılır alkışlardan
Tüm halkın gözdesi altın, sanki “Karantinalı Despina”
Son satırını biraz değiştirsem de altın, halkımızın hep gözdesi, kraliçesi, bir tanesi. Bazen girer yastık altına, bazen zor günler için saklanır bir kıyıya köşeye… Bazen takıp takıştırılır hava atarcasına…
Gümüş dersen altının gölgesinde kalmış vakur, sessiz ama kültürlü bir genç. O hep değerini bilenlerin yanında… Belki çoğu kez dudak bükülüp küçümsenmiş ama hiç yılmamış, istikrarlı çizgisini hiç bozmamış. Kendini sevenlere ihanet etmemiş ve onları hiç üzmemiş. Altın gibi görgüsüz ve şımarık değil. Haddini de bilir değer verenleri de. Küçük ama ona sonuna kadar bağlı bir kitlesi var.
Kripto paralar bu ülkeye ticaret yapmaya gelmiş hiç dil bilmeyen yabancılar gibi. Uzaktan bakınca çok cazip gelse de dilinden anlayan pek olmadığı için sanki yabancı damat kontenjanında. Çok da kurnazdır kriptolar, aman dikkat derim. Aynen Galata Kulesi’ni satmaya çalışan Sülün Osman gibidirler.
Onları tanıyıp anlaşabilenlerin bir kısmı köşe olurken, dillerini anlamaya çalışana kadar iflas bayrağını çekenler de var. Siz siz olun dilini bilmediğiniz yabancılara pek güvenmeyin. Ne olur ne olmaz, hayaller dünya turu derken hayatlarınız sokağa bile çıkarmaz sizi.
Borsa desen aynı asansör gibi durmadan inip çıkıyor anlayabilene aşkolsun…O inip çıkadursun ellerindeki kağıtları yere düşürmeden taşıma telaşında olanlar takipten yorulsa da inat etmişler bir kere… Bu yolda galip sayılır mağlup dercesine…
Türk filmlerindeki Küçük Emrah bakışlı Türk parasına gelince, o şu aralar biraz keyifsiz. Ne zaman baksanız gözlerinden yaşlar süzülüyor. Hem öksüz hem yetim kalmış mazlumlar gibi ve genellikle garibanın cebinde. İkisi birbirinin halinden anlar. “Bir zamanlar neydik, şimdi n’olduk” der gibi birbirini teselli etmekte…
Ona en çok koyan da heybetli zamanlarında yalakalık yapan levanın sonradan görmüş zenginler gibi davranması… O leva ki ağanın kapısındaki maraba iken şimdi köyü ele geçirip ağa olmuşçasına Türk parasını ezip duruyor. Elinde leva olan Türk pazarlarını adeta yağmalarcasına ne bulursa alıyor. Çarşı pazar esnafı memnun olsa da olan yine bizim vatandaşa oluyor.
Aman diyeyim, bu yazdıklarım bir yatırım tavsiyesi değildir, sakın gizli mesajlar var gibi düşünmeyin. Ben ne anlarım altından, borsadan, tahvilden, hisse senedinden, dövizden.
Ben Diyanet ne derse onu yaparım arkadaş… Banka promosyonu “harama yakın” diye açıklama yapınca “vardır bir bildikleri” diyerek promosyon bile almadım.
En son “Bankaların vadesiz mevduat hesaplarına para yatırmanın dini hükmü nedir” diye sormuşlar;
“Zorunluluk olmadıkça paranın vadesiz bir hesapta tutulması dinen uygun değildir” demiş Diyanet…
Yarın ilk işim bankaya gidip maaştan kalan 3-5 kuruşu çekmek olacak. Maazallah bu yaştan sonra bir de günaha girmeyelim!