Cenk Başlamış
Bu topraklar çok cinayet gördü. Kimi zaman bir politikacıyı, kimi zaman bir bilim insanını, kimi zaman da bir gazeteciyi kaybettik.
Ağladık, isyan ettik, “Unutmayacağız…”diye haykırdık…Ama çoğu zaman unuttuk…Biz unuttuğumuz için katiller, tetiği çektirenler yakalanamadı.
Bugün 1 Şubat…
Milliyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi’yi kaybedişimizin, hayır kaybedişimizin değil, onun hayattan koparılışının 42. yılı.
Türkiye tarihinin en önemli, en karanlık cinayetlerinden biridir İpekçi’nin öldürülmesi. Bu kez katili biliyoruz değil mi: Mehmet Ali Ağca?
Hayır, o sıradan bir tetikçi.
İpekçi’nin öldürülmesi 1980 darbesine giden kritik virajlardan biriydi. Tetikçi sıradandı ama bu sıradan bir suikast değildi. Olmadığını ölümünden kısa süre sonra anladık.
Yaşayana sahip çıkmayan bu ülkede, “Ölünün ardından konuşulmaz…”derler, yiten kişiyi ister iyi olsun isterse, kötü, hep överler. Ama ister övsünler, isterse yersinler, öleni unuturlar, hemen unuturlar. Keşke övmesek ama unutmasak…
Geçen yıl dönümlerinden birinde İpekçi’nin uğruna hayatını verdiği Milliyet gazetesi, “Özlemle anıyoruz…İlkeleri yaşıyor” başlığını atmıştı.
Dürüst olalım!..
O ilkeleri savunan, uygulayan, asıl vahimi bilen kaç gazeteci kaldı? Milliyet göğsünü gere gere “Abdi Bey’in ilkelerini yaşatıyoruz” diyebiliyor mu gerçekten? Öyleyse, İpekçi ekolünden yetişen yüzlerce gazeteci bugün neden Milliyet’te değil? Milliyet’in hafızası yıllar önce sıfırlanmadı mı?
Dürüst olalım!..
Biz hep unuturuz, hemen unuturuz.
Dürüst olalım!..
“Unutmayacağız..” sloganını bırakalım.
Çetin Emeç’e, Bahriye Üçok’a Uğur Mumcu’ya, Ahmet Taner Kışlalı’ya, Metin Göktepe’ye, “affedersiniz Ermeni” Hrant Dink’e gerçek anlamda sahip çıkabildik mi, hesap sorabildik mi?
Bugün 1 Şubat.
Abdi Bey’in beş kurşunla katledilişinin 43. yıl dönümü.
Evet, bugün onu anıyoruz ama anmayı hak ediyor muyuz?
Not: Bu yazı Medya Günlüğü’nde daha önce yayınlanmıştır.