Ona deli oluyorum deli! Aklımı başımdan alıyor; onu gördüğümde, elimi kolumu nereye koyacağımı bilemiyorum, kalbim hızla çarpmaya başlıyor…
Hele ki kokusu…ah kokusu… burnumdan içeri girerse…. Duramıyorum, tutamıyorum kendimi, birden pespembe bir dünyanın kapıları açılıyor. Arkadaşlarım “dur, yapma, değmez” diyor ama dinleyen mi var? O sözler bir kulağımdan giriyor diğerinden çıkıyor…
Neden mi bahsediyorum? Kaymaklı ekmek kadayıfından tabii ki. Şöyle pofuduk pofuduk olacak ama lastik gibi de olmayacak, çatalı bandın mı dağılacak. Isırdın mı şerbeti akacak ama çorba içinde de yüzmeyecek. İki ekmek arası kalın bir tabaka manda kaymağı olacak, mümkünse Afyon’da yenecek…
Ya da çikolatalı sufleden bahsediyor da olabilirim. Dumanı tüte tüte masaya gelecek. Kaşığı banınca, içinden foşur foşur çikolata akacak. Kokusu burnundan içeri girince kontrolü tamamen kaybedeceksin. Üzerine biraz kaymak, pudra şekeri de koydun mu, tüm alarmlar ötmeye başlayacak. Yanındakiler tabağa musallat olmasın diye dua edeceksin…
Ya da fırından henüz çıkmış kremalı ya da Nutella’lı bir kruvasan da olabilir. Elinle ortadan ikiye böldüğünde içindeki krema akacak. Her yerini yalaya yalaya yiyeceksin. Yanında da mis kokulu bir kahve tabii…
Böyle de bir tatlı manyağıyım ben işte. Üstelik bu utandığım değil, gurur duyduğum bir özelliğimdir. Gittiğim yerlerde beni tanıyanlar, karşıma çeşitli tatlıları hatta tuzluları da çıkartıp, gözlerimde patlayan hawai fişekleri keyifle seyrederler. Hele ki Adana, Urfa, Hatay gibi bir yerdeysem mutluluktan attığım kahkahalar Suriye’yi inletir.
Ya da inletirdi… ta ki geçen hafta katıldığım bir eğitim programında hoca “Marshmallow testi”nin Youtube videosunu açıncaya kadar!
Hikaye şöyle başlıyor:
Anaokulu öğrencilerini teker teker bir odaya alıp, yemek masasına oturtturuyorlar. Masanın üzerinde bir adet yumuşacık, tombik, çok tatlı olduğu her halinden belli “Marshmallow” şekerlemesi var. Sonra çocuğa diyorlar ki “eğer 15 dakika bu Marshmallow’u yemeden ve sandalyeden kalkmadan durabilirsen, sana bir tane daha Marshmallow vereceğiz. Böylece iki şekerleme yiyebileceksin.” Sonra çocukların irade savaşı başlıyor. O şekerlemeyi yememek için gözünü kapayanları mı istersiniz, kafasını masaya vuranlar mı… Şekerlemeyi koklayanları mı istersiniz, ağzına sokup çıkartanları mı… Videoyu seyrederken bizim sınıf kahkahalar içinde… En çok da ben tabii. Oturduğum yerden laf atıp duruyorum.
“Ay yazık çocuklara, ben çoktan yemiştim. 1 tane Marshmallow neyine yeter ki 1 paket koysalarmış…”
Arkadan Kayserili bir arkadaş bağırıyor “Ben yarısını yerdim, nasılsa iki katını veriyorlar” o da işi hemen ticarete döküyor. Sınıf çok eğleniyor. Neyse video bitti, hoca tahtaya çıktı ve dedi ki:
“O çocuklar o gün bugündür takip ediliyor. Ve o gün iradesine hakim olup o Marshmallow’u yemeyen yani ‘hazzı ertelemeyi başaran’ çocukların eğitim, evlilik ve kariyer başarılarının diğerlerine oranlarına çok daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Bu test sonrasında binlerce çocuğa daha yapılmıştır ve yapılmaya devam etmektedir.”
Hoca konuştukça kötü hissettim kendimi. Kulaklarım çınlamaya, beynim tınlamaya başladı. Hoca’nın sözler gitti geldi. “Hazzı erteleme…tınnn… başarı… çınnnn… Haz=tatlı…tınnn!…”
Sonra savunma mekanizmam devreye girdi. “Bir kere ben kendi irademle yedim tüm o tatlıları, biri bana ‘bugün o çikolatayı yeme; yarın sana iki katını vereceğim’ dese ben de tutardım kendimi! Tutardım di mi? Yoksa tutamaz mıydım? Tınnn….”
“Yok yok, kendime haksızlık etmemem lazım. Ben ki sigara bıraktım, tatlıyı mı bırakamayacağım! …çınnnn… of başım ağrıdı…tınnn!”
Hayatta bazen gelişmek, daha sağlam olmak için önce bir yıkılmak gerekiyor. İnşaat sektöründe biz buna “kentsel dönüşüm” diyoruz. İşte hocanın bu test sonuçları bende hızlı bir kentsel dönüşüme sebep oldu. Önce yıkıldım, sonrasında yeniden yapım sürecimi başlattım.
Beş dakika önce “Ben dayanamaz hepsini yerdim.” diye laf attığımı duymuş olan hoca, tebessümle yanıma gelip “Bunu başarabilmenin yollarını anlatan bir kitap var” dedi ve ismini verdi. Walter Mitschel’ın “Marshmallow testi” kitabını hemen ertesi gün aldım.
Kitap; “hazzı erteleme” ve “baştan çıkarıcı unsurlara direnme” becerisinin, Adem ve Havva’dan beri insanın temel zorluklardan biri olduğundan bahsediyordu. Marshmallow testi, ilk kez 1960’lı yıllarda Stanford Üniversitesi’nin Bing Anaokulu’nda yapılmış. Bu teste katılmış 500 çocuğu 10 yılda bir çeşitli ölçütlerde değerlendirmişler. Hazzı ertelemeyi beceren, iradeli çocukların ergenlikleri çok daha kolay geçmiş, eğitim başarıları daha yüksek olmuş. 27-32 yaş aralığında vücut kitle indeksleri daha düşük, öz saygıları ve özgüvenleri daha yüksek çıkmış. Beyin ölçümleri de yapılmış. Hem IQ hem de sosyal ve duygusal olarak diğerlerine oranla daha zeki çıkmışlar.
Gelelim “hazzı nasıl erteleyeceğiz?” sorusuna. Buradaki örnek tatlı olsa da siz ihtiyacınıza göre bunu sigara, alkol ya da benzeri bir şey için kullanabilirsiniz.
Kitap diyor ki:
“İyi ya da kötü diye bir şey yoktur; sadece düşünce onu öyle yapar.”
Kendinizi düşünce gücüyle size haz veren şeylerden soğutabilirsiniz.
Mesela yukarıda yazdığım kaymaklı ekmek kadayıfının üzerinde böcek gezinse ne hissederdiniz?
Ya da o mis kokulu çikolatalı suflenin içinden saç çıksa ve dişinizin arasına sıkışsa…
Ya da Nutella’lı kruvasanın üzerine garson hapşırıverse…
Hadi bakalım sıkıysa yiyin şimdi!😊
Sonuç olarak; ben tatlıya meydan okuyorum! Yılbaşına kadar onu ağzıma sürmeyeceğim. Karşılığında da kendime seyahat ödülü koydum. Bir hafta öncesine kadar benim için gerçekleştirilmesi imkansız gibi gözüken bir hedefti ama bugün diyorum ki “Bence yapabilirim!” 😊
Sevgiyle kalın,