Sovyetler Birliği’nin son döneminden başlayarak Rusya’da 1990’lı yıllara damgasını vuran Boris Yeltsin’in hafta içindeki 17. ölüm yıl dönümü ülkesinde neredeyse sessiz sedasız geçiştirildi.
Oysa, 1991 yılında dönemin lideri Mihail Gorbaçov’a karşı düzenlenen darbe girişimini, tankın üzerine çıkarak başlattığı direnişle boşa çıkaran Yeltsin, kısa sürede “halk kahramanı”na dönüşmüştü. Daha da önemlisi, aynı yılın sonunda, Ukrayna ve Beyaz Rusya (Belarus) liderleriyle şimdi kimsenin hatırlamadığı Bağımsız Devletler Topluluğu’nu (BDT) kurarak Sovyetlere noktayı koymuştu. Elbette Sovyetler Birliği BDT kurulduğu için yıkılmamıştı ama tabuta çakılan son çivi olmuştu.
1992 yılıyla birlikte Rusya demokrasiye ve piyasaya ekonomisine geçti. Aslında bir taşra politikacısı olan Yeltsin piyasaya ekonomisine geçiş sürecinde Rusya’nın tarihteki en kaotik dönemlerinden birinde liderlik yapmaya çalıştı. Ancak “halk kahramanı” kısa süre süre halktan koptu ve ülkeyi “sırça köşk”ten yönetir oldu. Belki de omuzlarındaki ağır sorumluluğun-ya da sorumsuzluğun-etkisiyle giderek daha fazla içki içmeye başladı ve gerçeklerden iyice uzaklaştı.
Sıradan Rus vatandaşı için su gibi votka içmesi belki sorun değildi ama yurt dışı gezilerinde de kamuoyu önüne sarhoş çıkması, örneğin Almanya ziyareti sırasında orkestra şefinin elinden batonu kaparak orkestrayı yönetmeye kalması, kimi zaman zorlukla yürümesi, kimi zaman resmi görüşmelerde söyledikleriyle muhatabını kahkahaya boğması, kimi zaman da herkesin içinde sekreterini gıdıklaması Rusya’nın itibarına zarar vermeye başladı.
Sağlık sorunlarıyla geçen yılların ardından görev süresinin dolmasına kısa süre kala 31 Aralık 1999’da yerini Vladimir Putin’e bıraktı ve bir devir kapandı. Rusya’nın zenginliklerinin yağmalanmasını engelleyememek, milyonlarca kişiyi evlerindeki eşyaları satacak kadar yoksullaştırmak, on binlerce sivilin öldüğü Rus-Çeçen savaşını başlatmak ve parlamentoyu bombalatmak sırtındaki kamburlardı. 23 Nisan 2007’de hayatını kaybetti ve Moskova’da Nazım Hikmet’in çok yakına gömüldü.
17 milyon kilometrekarelik bir ülkenin dönüşümüne önderlik etmek kuşkusuz kolay değildi ama bütün 1990’lar boyunca -Rus medyasının bugüne göre çok daha özgür olması dışında- karnesi kırıklarla doluydu. İronik bir durum, Sovyetler Birliği’ni yıkan Yeltsin yaptığı hatalarla az daha Rusya’nın da parçalanmasına yol açacaktı.
Videoda Yeltsin döneminden ilginç anlar yer alıyor: