24 Şubat’ta başlayan Ukrayna savaşı, 1991 sonunda bağımsızlığını kazanan Rusya’nın yaklaşık son 30 yıl içinde girdiği dördüncü savaş. Bunlar sırasıyla 1. Rus-Çeçen Savaşı (1994-1996), 2. Rus Çeçen Savaşı (1999-2009), Gürcistan Savaşı (2008) ve 2015 yılından bu yana devam eden Suriye’deki askeri müdahale. Rusya bunlar içinde sadece birini, ilk Rus-Çeçen Savaşı’nı kaybetti. O dönemde savaşı izleyen gazeteci Cenk Başlamış, izlenimlerini Medya Günlüğü’nde şöyle yazmıştı:
1996 yılının temmuz ayının sonlarına doğru bir grup gazeteci, 32. Gün’den Serdar Akinan, Anadolu Ajansı’ndan Remzi Öner Özkan, Hürriyet’in Moskova temsilcisi Nerdun Hacıoğlu ve Milliyet’in Moskova temsilcisi olarak ben Çeçenistan’ın başkenti Grozni’ye gittik.
Havaalanından çıkar çıkmaz gördüğümüz manzara müthişti: Dağ taş Rus askerleriyle dolmuş, Rusya ordusunun neredeyse yarısını oraya yığmış, bir saldırı olasılığına karşı tanklar toprağa gömülmüştü; şehir izinsiz kuş uçurulamayan kocaman bir kaleye dönmüştü.
Burasının ele geçirilmesinin olanaksızlığı görmek için askeri uzman olmak gerekmiyordu.
1994 yılında başlayan 1. Rus-Çeçen savaşının geçmişi üç yıl öncesine, Sovyetler Birliği’nin dağılmaya başladığı 1991 sonlarına gidiyordu.
Dağılma sürecinde, Rusya Federasyonu içinde özerk bir cumhuriyet olan Çeçenistan, General Cahar Dudayev önderliğinde tek yanlı bir kararla Moskova’dan bağımsızlık ilan etmişti. Çeçenlerin tezi, Sovyetler Birliği’ni oluşturan 15 cumhuriyetin uluslararası hukuk açısından nasıl merkezden yani Moskova’dan ayrılma hakkı varsa Rusya Federasyonu içindeki özerk cumhuriyetlerin de aynı hakka sahip olması gerektiği görüşüne dayanıyordu.
O günlerin karmaşası içinde Çeçenlere karşı harekete geçmeyen Rusya, Devlet Başkanı Boris Yeltsin’in kararıyla 1994 yılının son ayında savaşı başlattı. Moskova, Çeçenlerin bağımsızlığının Kafkasya’daki diğer Müslüman halklarda domino etkisi yaratmasından ve bölgeyi tamamen kaybetmekten korkuyordu.
Savaşın hemen ilk anlarında-hakkındaki yolsuzluk iddiaları nedeniyle lakabı Mercedes olan-Rusya Savunma Bakanı Pavel Graçov tarihe geçen bir söz söyledi:
“Grozni’yi almak çocuk oyuncağı. İki saatte işi bitiririz!”
Sekiz kelimelik bu açıklamada doğru çıkan sadece tek bir kelime vardı: İki.
Çünkü savaş iki saat değil iki yıl sürdü!
Üstelik Rusya savaşı kaybetti.
Uzun süre Grozni’yi savunan Çeçenler, Rus savaş uçakları taş üstünde taş bırakmayınca başkentten çekildi.
İşte, o günlerde yani Dudayev’in suikast sonucu öldürülmesinden birkaç ay sonra dört Türk gazeteci Grozni’nin 20 kilometre uzağındaki Komsomolskoye köyüne gitmeye karar verdik. Burası Çeçenlerin efsane komutanı, “Kara Melek” lakaplı Hamzat (Ruslan) Gelayev (manşetteki küçük fotoğraf) komutasındaki direnişçilerin üslendiği köydü.
Güneybatı cephesinin komutanı olan Gelayev “kara” lakabına ters şekilde mavi gözlü, uzun boylu, koyu sarı sakallı, iri yarı, saygı duyulan, korkulan, hatip özellikleri de olan son derece karizmatik bir kişiydi.
Türk olmamıza rağmen Moskova’dan geldiğimiz ve İngilizce bilmedikleri için onlarla ister istemez Rusça konuştuğumuz için Gelayev’in adamları bizi son derece kuşkuyla karşıladı, tepeden tırnağa aradılar, hatta yanlış hatırlamıyorsam Serdar’dan kamerasını sökmesini isteyip içine baktılar.
Sonunda doğru söylediğimize, gazeteci olduğumuza inandılar.
Nihayet Galeyev karşımızdaydı, tepemizde Rus savaş uçakları uçarken, kulağımıza uzaklardan patlama sesleri gelirken biz soruyorduk, o cevaplıyordu. Karşımızda bizim gibi halının üstünde oturan adam Çeçenlerin en önemli birkaç komutanından biriydi. O sırada 32 yaşındaydı ama daha yaşlı görünüyordu, belki bu yüzden lakaplarından biri de “ihtiyar”dı.
Savaştaki son durumu konuşurken aniden içimizden biri ilginç bir soru sordu:
-Grozni’yi alabilir misiniz?
Gelayev yüzünde mimik oynamadan kendinden son derece emin, çok kısa bir karşılık verdi:
-İstesek iki günde alırız!
Biz Türk gazeteciler gayriihtiyari birbirimize bakarak bıyık altından güldük.
Elbette dudak bükmekte haksız sayılmazdık, az önce geldiğimiz kışlaya dönmüş Grozni’yi almak öyle tabancalı, tüfekli birkaç bin gönüllü direnişçinin işi olamazdı, koskoca bir ordu gerekirdi. “İki günde alırız” lafı bize aynı zamanda “İki saatte işi bitiririz” diyen Rus Savunma Bakanı’nı hatırlatmıştı.
Çeçen komutanın yüzümüzde beliren alaycı gülümsemeyi görmemesi imkansızdı ama herhalde Türk olduğumuz için kendini tuttu, herhangi bir tepki göstermedi.
Akşam sokağa çıkma yasağı başlayacağı için hemen Grozni’ye dönmek zorundaydık.
Ama Çeçenlerin güvenini kazanmıştık, Gelayev çekim yapması için bir operasyona Serdar’ı götürmeye söz verdi.
Gelayev’in “propaganda” yaptığından o kadar emindik ki, dönüş yolunda espriler havada uçuştuktan sonra sokağa çıkma yasağının başlangıç saatini geçirdiğimiz için bir kontrol noktasında bulunduğumuz araca ateş açılması korkusuyla, “İstesek iki günde alırız” sözünü hemen unuttuk.
Unuttuğumuz bir şey daha vardı:
Aslında, o yılın mart ayında yani dört ay önce Gelayev adamlarıyla Grozni’ye sürpriz bir saldırı düzenlemiş ve kentin bazı bölgelerini iki gün elinde tuttuktan sonra 100 kişiyi rehin alıp çekilmişti.
O görüşmeden yaklaşık iki hafta sonra, 6 Ağustos sabah erken saatlerde Gelayev komutasındaki Çeçenlerin Grozni’ye saldırdığını duyunca kulaklarımıza inanamadık.
Gelayev, 12 bin Rus askerin savunduğu kente değişik kaynaklara göre, 1300-3000 civarındaki direnişçiyle saldırıyordu.
“Cihad Operasyonu” adı verilen saldırı bize kalırsa daha çok intihar eylemine benziyordu.
Öyle ya, Grozni’nin savunmasını gözlerimizle görmüştük, Çeçenler ele geçirmeleri olanaksız olan bir yere neden saldırıyordu?
Yine yanılmıştık.
Grozni’yi avuçlarının içi gibi bilen Çeçenler şiddetli çatışmalar sonucu şehri sokak sokak Ruslardan aldı.
İnanması güç ama gerilla taktikleri, aralarında özel timlerin de bulunduğu, savaş uçaklarına, ağır silahlara ve zırhlı araçlara sahip düzenli bir orduyu yerle bir etmişti.
Resmi rakamlara göre bile tablo korkunçtu:
494 Rus askeri ölmüş, 182’si kaybolmuş, 1500’ü yaralanmıştı. Ruslar ayrıca üç helikopter, 18 tank ve 100’e yakın zırhlı araç kaybetmişti. Gelayev’in adamları, çevre bölgelerden yardıma gönderilen Rus birliklerini de pusuya düşürmüştü. Kesin sayı bilinmemekle birlikte Çeçenlerin kayıpları Rusların çok altındaydı.
Ama bütün savaşlarda olduğu gibi asıl kurbanı siviller vermiş, iki bin civarında kişi çatışmalar sırasında hayatını kaybetmişti. (İki savaşta toplam Çeçen sivil kayıpları yüz binlerle, evinden olanlar ise milyonla ifade ediliyor.)
Galeyev haklı çıkmış, iki günde değilse bile kısa denebilecek sürede Çeçen başkentini katbekat güçlü bir ordunun elinden almıştı.
Nasıl başarmışlardı?
Genç, tecrübesiz Rus askerleri inanmadıkları bir savaşa itilmiş, mücadeleci, inatçı, savaşçı Çeçenler ise vatanlarını koruma dürtüsüyle ölümüne silaha sarılmıştı.
Grozni’nin düşmesi savaşta dönüm noktası oldu, bir ay bile dolmadan Rusya Çeçenlerle Hasavyurt Barış Antlaşmasını imzalayarak yenildiğini resmen kabul etti.
Gelayev, 1999 yılı sonlarına doğru başlayan 2. Rus-Çeçen savaşına da komutan olarak katıldı ama Grozni’yi karargâhtan izin almadan adamlarıyla terk ettiği gerekçesiyle lider Aslan Mashadov’la arası açıldı hatta bazı haberlere göre bir süre için tuğgeneral rütbesi söküldü. Çeçen komutan 2004 yılı başlarında Dağıstan’da sınır muhafızlarıyla girdiği bir çatışmada 39 yaşında öldürüldü. (Söylentilere göre ölmeden dakikalar önce yaralı sol elini bıçağıyla kesti)
Hayatının son dönemiyle ilgili spekülasyon yapılsa da, özellikle 1. Rus-Çeçen savaşına Dudayev, Mashadov, Basayev, Zakayev ve Raduyev gibi damgasını vuran komutanlardan biri olarak tarihe geçti.