Cumhur Deliceırmak, Girne
Akıl var ya akıl, “akıllı ol” diye tehdit edilenden söz etmiyorum. Öğretmenlerin öğrencilerinden beklediği akıldan söz ediyorum.
Akıl yanılmakla yükümlüdür ve yanılmadığına, hiç yanılmadığına, asla yanılmayacağına inanan akıl akılsızlığın ta kendisidir.
Yanılgısından, yanılgılarından ders çıkara çıkara olgunlaşabilir ve kemale erebilir akıllı olmak isteyen.
Peki akıllı olmayı istemek mecburi mi?
Elbette değil ve zaten Nasrettin Hoca’mız bin yıl önce saptamıştı “akılları çarşıya çıkardılar, herkes gidip kendi aklını satın aldı” diye.
Herkes kendi aklından memnun dedik de herkesin aklı kendi aklı mı acaba diye sormak diye bir gerekliliğimiz de var.
Misal: Öğretmenlerin aklı kendi akılları mı yoksa öğretmenler müfredat denen bir koşullanmanın koşullandırılmış akıllarını mı transfer ediyorlar öğrencilerine?
Öğrenciliğin eski adının talebe/taliban olduğundan hareketle, tüzel kişilik akıllarının bir nevi taliban aklı olduğu gerçeği ile yüzleşmek durumundayız.
Tüzel kişilikler olan örgütlerin, kurumların, partilerin hâl ve gidişlerine bakarsak, mimar mühendisler odası ya da baro üyelerinin küçümsediği, burun kıvırdığı futbol seyircilerinin, bağlı oldukları kulüplerinin başkanlarını her başarısız maçın sonunda istifaya çağırmalarına karşın, parti üyelerinin meslek örgütlerinin üyelerinin, başkanlarının akıllarına karşı topyekûn bir yuhalama, ıslıklama ve “istifa istifa” diye bağırdıklarını, tavır aldıklarını, eyleme geçtiklerini görmek neredeyse imkansız.
Yine misal, bir başına kalmış polis memurunun, hak arayan göstericiyi coplamak, biber gazı ile zehirlemek aklına bile gelmezken, görev başında iken komiserin, amirin, bakanın, başbakanın, başkanın emri altında iken, kendine ait aklını aklına bile getirmeden vur Allah vur pestil çıkardığını da görmemek için kör olmak gerek.
O halde “emir demiri keser” denmiştir ya, emirin demir kesmekten önce ve öte aklı dumura uğrattığını mı kabullenmeliyiz?
Evet öyledir.
Akıl nedir üzerinde akıl yürütmemiş kalabalıklar için akıl, ille de yöneticiler tarafından dumura uğratılmış bir kabullenme, bir boyun eğme şeklidir.
Ve bu o kadar rezil bir şeydir ki, amirin, yöneticinin, başkanın aklı insanları teslim alırken, aynı amir, yönetici ve başkanın aklı ve dahi emirleri, ne yağ fiyatlarına ne gaz fiyatlarına ne bez ne de tuz fiyatlarına söz geçirebilen bir acziyettedir.
Sonuç şu mudur?
Kitlelerin aklını ve eylemini dumura uğratan amir, yönetici, başkan aklı, emtia fiyatlarına karşı dumurun ta kendisidir ve bu durum amirin, yöneticinin, başkanın umurunda değildir.
Niye mi değildir?
Çünkü para ve güç…