Sürekli kan kaybeden ve sürekli kalitesizleşen Türk medyasında yeni nesil gazeteciler arasında en başarılı muhabir kim diye sorulsa herhalde çoğunluk Fulya Öztürk’ü parmakla gösterirdi.
Kısa süre öncesine kadar CNN Türk’ün muhabiri olan Öztürk adeta “joker” gibiydi. Kar yağdığında, İstanbul sele teslim olduğunda, grev nedeniyle çöp dağları oluştuğunda, dolu yağdığında ya da bir sergi açıldığında yani aklınıza gelen her haberde, her canlı yayında kendine özgü üslubuyla hep o vardı. Üstelik çoğu zaman günde birkaç habere birden koşardı.
Mesleğinden keyif alan, zor haberlere gitmekten çekinmeyen, önemli önemsiz ayrımı yapmayan Öztürk hem muhabirliğin ölmediğini kanıtlıyor hem de kendisinden genç gazetecilere örnek oluyordu.
Ama ne olduysa oldu “Yılın Muhabiri” ve “En İyi Özel Haber” dallarında ödülleri bulunan Öztürk geçen yıl CNN Türk’ten ayrıldı ve Fox TV’de “Fulya ile Umudun Olsun” programına başladı.
Gündüz kuşağında ekrana gelen programda kaybolanlardan evden kaçanlara, öldürülenlerden terk edilenlere insan hikayeleri anlatılıyor. Magazin gazetecileri “Fulya ile Umudun Olsun”u Müge Anlı’nın Tatlı Sert programına benzetiyor.
Örneğin Yüksel Aytuğ o günlerde Günaydın’daki köşesinde şunları yazmış:
“Sabah kuşağında Müge’yi taklit etmeye çalışan, onun dümen suyuna girip, reyting kırıntılarını toplamaya çalışan çok sayıda program oldu. Hemen hepsi de büyük hüsrana uğrayıp ekrandan elini eteğini çekmek zorunda kaldı. Fox’unki de umutsuz bir denemeden ileriye gidemeyecek belli ki. Çünkü henüz Müge Anlı’nın ekran yeteneğine, azmine, çalışkanlığına, zekasına, detaycılığına ve müthiş iletişim gücüne yaklaşan olmadı. “
Bu elbette Aytuğ’un görüşü, Öztürk’ü başarılı bulanlar da mutlaka olmuştur.
Ama asıl anlatmak istediğimiz Öztürk’ün kendisine ün ve prestij getiren, genç meslektaşlarına örnek olmasını sağlayan muhabirliği bırakıp çokça örneği bulunan sabun köpüğü bir alana kayması, sıradanların arasına katılmasıydı.
Ama Medyaradar’a bakılırsa Öztürk yeniden sahalara dönmeye hazırlanıyor. Habere göre Öztürk özel haber biriminin şefi olarak eski kanalı CNN Türk’le anlaşmış.
Bize göre de doğrusunu yapmış.
Neden mi?
Çünkü Türkiye’de isminin önüne övünerek “gazeteci” yazanların bir bölümü de dahil çoğunluk tarafından küçümsense de muhabirlik gazeteciliğin özüdür.
Ama nedense muhabirlik, özellikle son zamanlarda, mesleğe yeni başlayanlar tarafından servis şefi, köşe yazarı ya da bir kanalda kendi programını yapabilmek için aşılması zorunlu “angarya” bir basamak olarak görülür oldu.
Oysa, “sokağın tozunu yutmayan”, haber nasıl toplanır bilmeyen, kaynaklara nasıl ulaşılacağını öğrenmeyen, iki dakikalık bir açıklama için saatlerce beklemeyen, kısacası muhabirlik yapmayan kişi “gazeteci” unvanını hak edemez. Gazeteci sokağa çıktığı zaman, meydana gelen olaya en çabuk ulaştığı zaman, olayın kahramanları ya da görgü tanıklarıyla yüz yüze konuştuğu zaman gerçeğe mümkün olduğu kadar yaklaşabiliyor. Sahada yapılan gazetecilik masa başında yapılan gazetecilikten hem çok farklı hem de çok keyiflidir.
Bu yüzden Öztürk doğrusunu yapmış diyoruz.