Sabah 7:45. Hava -16 derece. Sarıkamış’tayız. Yıldırım hoca tutturdu, “Kars kuymağı yemeden İstanbul’a dönemezsiniz” diye.
Yöresel yemek deyince akan sular durdu tabii bende. Tatil arkadaşım Feryal çok da hevesli değil. Kendisi Karadenizli bir ailenin gelini olarak kuymağın alasını yapıyor da ondan. Ama ben kaçırır mıyım bu fırsatı? Program kuymakla sınırlı değil tabii. Oradan olimpiyatlara hazırlanan Sarıkamışlı çocuklarla tanışacağız, antrenmanlarını izleyeceğiz ve hatta sadece sporculara açık olan Osman Yüce pistinde çocuklarla kayacağız.
Hoca tam zamanında otele geldi. Kapının önündeki kendini bir türlü ısıtamamış arabaya dört çift kayağı, botları ve kılık kıyafetleri sıkıştırdık. Aracın camları donmuş. İçeri oturduk. Tir tir titriyoruz. Neyse ki benzin donmamış. Donma riskinden dolayı bölgede dizel araç tercih edilmiyormuş. Hoca arabayı çalıştırdı ve başladık kaymaya. Yok yok pistte değil, Sarıkamış-Kars yolunda arabayla kaymaya başladık. “Hocam” dedim “Aracın zinciri ya da kış lastiği yok mu?” “Ne zinciri ne kış lastiği?” diye gülmeye başladı. Araç kayarken ben de arkada koltuk ve kayaklar arasında sıkışmış, ellerimle gözlerimi kapattım. Amacım olup bitene şahit olmamak değil, gözlerimi batonların sivri ucundan korumaktı. Kaza yaparsak kol bacak gidecek zaten, bari gözlerim sağlam kalsın!
Neyse ki kazasız belasız kahvaltı yapacağımız “Turut Şarküteri”ye geldik. Turut her Sarıkamış ziyaretimizde peynir almaya geldiğimiz bir yer. Sahipleri Kars’a yakışan, misafirperver insanlar. Her gittiğimizde otelden alırlar, bırakırlar, çay kahve ikram etmeden asla göndermezler. Gözünü sevdiğim Anadolu insanları. Bugüne kadar peynir almaya çok gittik ama hiç kahvaltı yapmamıştık. Bu ilk oldu. Acelemiz olduğundan çay servisine Feryal hemen el attı. Eee, Koç kadını tabii, bekletilmeye gelmez 🙂
Nihayet heyecanla beklediğim kuymak geldi masaya. “Çek bakalım kaç metre uzayacak peynir?” dedim. Kuymak uzuyor da uzuyor. Peyniri çeken çocuğun boyunu aştı. Vallahi kuymağı Karadeniz’de bu kadar uzatamıyorlardı. Lezzeti Karadeniz kuymağından farklı. Peyniri daha yoğun, un tadı almıyorsunuz. Belki bir Karadenizliye Kars kuymağını sevdiremezsiniz ama ben bayıldım.
Hızlıca kahvaltımızı edip Sarıkamışlı minik kayakçılarla tanışmak üzere yeniden yola çıktık. Allah’tan mesafeler çok kısa. 5 dakika sonra Gençlik ve Spor Bakanlığına bağlı “Osman Yüce Kayak Merkezi”ndeydik.
Türkiye’nin en önemli kayakçılarından Osman Yüce, Sarıkamış doğumlu. Tam 50 kez milli olmuş. Yıllarca milli takım antrenörlüğü yapmış. Onun ismini daha önce Uludağ pistlerinde görmüştüm. Sarıkamışlı olduğunu yeni öğrendim. Kars’taki Osman Yüce, Türkiye’nin ilk kayak pistiymiş. Yıllarca bakımsız duran “Osman Yüce Kayak Merkezi” birkaç yıl önce hayırsever “Sarıkamış platformu” tarafından elden geçirilip bölgenin sporcularının hizmetine sunulmuş.
Kayak merkezinden içeri girdik. Tavanda 2019 yılında kurulan “Sarıkamış Platformu”nun kocaman amblemi. Bu platform gittikçe ilgimi çekmeye başladı. Her yerde mavili, turuncu formalar giymiş birbirinden tatlı çocuklar. Gözlerim hemen kız çocuklarını aramaya başladı. Bölgedeki erkeklerin nerdeyse tamamı kayak biliyor ama kız çocuklar diğer eğitimlerde olduğu gibi kayaktan da men ediliyor diye duymuştum.
Turuncu kayak kıyafetlerini giymiş kız çocuklarını görünce çok heyecanlandım. “Nasıl başardınız bunu?”diye sordum Yıldırım hocaya. “Sarıkamış platformu” dedi. “3 yıl önce bu projeyi başlattı. 300 tane 6-12 yaş Sarıkamışlı çocuğu olimpiyatlara hazırlıyoruz. Kız çocuklarının erkek çocuklardan daha fazla olması için çalıştık, şimdilik oran nerdeyse yarı yarıya.” dedi. Türkiye’nin nerdeyse en doğu ili Kars için bu çok iyi bir sonuç. 1936 yılında kurulan Türkiye Kayak Federasyonu ülkenin en eski federasyonu ama uluslararası platformda hiçbir başarıya imza atamamış. “Niye?” diye sordum. “Alpler’de neredeyse yılın 365 günü kayak yapılabilirken Türkiye’de antrenman günleri kısıtlı” diye anlattı Yıldırım hoca. “Üstelik uluslararası yarışların yapıldığı bölgelerde kar daha sert, bizim sporcular alışkın olmadığı için başarılı olamıyorlar. ” diye ekledi.
Sarıkamışlı çocukları olimpiyatlara hazırlamak, bölgenin hayırsever iş adamları tarafından kurulan “Sarıkamış Platformu”nun en büyük en önemli projesi. 3 yıl önce başlatılan bu projenin ömrü 15 yıl olacak. 06-12 yaş arası 300 çocuk 3 yıldır eğitiliyor. “Eee nasıl olacak bu iş? Yeterince antrenman yapamadan, farklı kar çeşitlerinde bu çocuklara nasıl madalya kazandıracaksınız?” Yıldırım hoca güldü. Avusturya’da sporcu ve antrenörlerin kalabileceği 20-25 kişilik bir dağ evi bakıyoruz. Seneye “Sarıkamış Platformu” o dağ evini ya da evleri satın alacak ya da kiralayacak ve 300 kişi içinde en başarılı olanları her yıl Avusturya’da kaydıracağız. Avusturya’yı duyunca benim gözler kocaman açıldı tabii. “Hocam” dedim, “Tercümana ya da çocuklara bakacak bir ablaya (asla teyze değil!) ihtiyaç olursa beni hatırlayın olur mu?”
Şaka bir yana çok etkilendim ve heyecanlandım. Umarım başarılı olurlar. Çok gurur duyacağım tüm Sarıkamışlılarla.
Neyse bıcır bıcır çocuklarla biz de çıktık piste. Pist bizim, in yok cin yok. İster kayak yap istersen mangal. Bomboş. Bir kayak pistinin sadece sana ait olması şahane bir şey.
Çocuklar hem eğleniyor hem öğreniyor ama çok da yoruluyor. Tatillerde her gün, okullar açıldığında hafta sonları sabahtan akşama kayıyorlar. Arada pes edenler olduğu gibi kaymayı çok istediği için 5 yaşındaki çocukları da takıma aldıkları oluyormuş.
Şu “Sarıkamış Platformu” gittikçe daha ilgimi çekti. Tek projeleri çocukları kış olimpiyatlarına hazırlamak değil elbette. Sarıkamış şehitlerini tüm dünyaya duyurmak, bölgedeki gençlere İngilizce öğretmek, gençleri üniversite sınavlarına hazırlamak, kadınların ekonomik olarak güçlenmesine destek olmak ve daha birçok şey. Bunların her biri için çok çalışıyorlar ve ciddi para harcıyorlar. “Sarıkamış Platformu”nu biraz daha araştırıp ileride bir yazı daha yazacağım.
Pistlere geri dönersek, ben elimde kamerayla bir onu çektim, bir bunu. Bol bol da kaydım. Bir ara 50 yıllık çınarı (Mehmet hoca) indirip, takla attırmayı bile başardım:) Huzurlarınızda kendisinden özür diliyorum.
Sarıkamış, her sevideki kayakçı için ideal bir yer. Pistleri çok uzun olmamakla beraber bölgedeki çam ağaçlarından dolayı rüzgar yok. Şehir merkeziyle arasında fazla bir kot farkı olmadığı için sis de yok. Üstelik pırlanta gibi parlayan kristal karda nerdeyse hiç buzlanma olmuyor.
Sarıkamış sadece kayak tutkunları için değil, aynı zamanda doğanın güzelliklerini keşfetmek isteyen herkes için ideal bir yer. Sarıkamış’ın misafirperverliği ve bu kayak cennetinde yaşadığım keyif dolu anlar, bir sonraki seyahatimi planlamama sebep oldu.
Herkese Sarıkamış’ı ziyaret etmelerini ve bu büyüleyici yerin tadını çıkarmalarını tavsiye ediyorum. Şimdiden İyi tatiller!
Sevgiler,