Kalp krizi, felç gibi çağımızın önde gelen ölüm nedenleri tıp dilinde ateroskleroz adı verilen damar sertliği hastalığının tehlikeli sonuçları. Tek bir sebep ortaya konamayan damar sertliği için geçtiğimiz yüzyılın ortalarında geliştirilmiş bir kavramdır risk faktörü.
Yüksek kolesterol, sigara, şeker hastalığı, yüksek tansiyon, şişmanlık, ailevi yatkınlık, 45 yaş üzeri erkek ya da 55 yaş üzeri kadın olmak damar sertliği hastalığı için, yani kalp krizi ya da felç geçirmek için en bilinen risk faktörleridir.
Risk faktörü kavramının yanlış anlaşılması hastaların, yakınlarının ve bilinçli toplum kesimlerinin bazı soruları sık sık sormalarına, aldıkları yanıtlarla bir türlü tatmin olmamalarıyla sonuçlanıyor.
“Babam elli yıldır sigara içiyor ama hiçbir rahatsızlığı yok. Hani sigara zararlıydı?”
“Damarıma stent takıldıktan sonra kolesterol ilacı verdiler ama kullanmadım. Hiçbir sorun da yaşamadım.”
“Kalp krizi geçirenlerin yarısında kolesterol yüksek değilmiş. Hani damarlar kolesterol nedeniyle tıkanıyordu?”
“Kaderde varsa oluyor. Ağabeyim çok şişman, canı ne çekerse yiyor ama çok sağlıklı. Ben o kadar spor yapıyorum, fazla kilom yok, zayıfım ama üç damar hastasıyım.”
“Sigarayı yıllar önce bıraktım. Buna rağmen kalbimde üç damar tıkanmış. Ben boşuna mı bırakmışım?”
Bunlar ve benzeri soru ve yorumlarla doktorlar günlük meslek pratiklerinde sık karşılaştıkları gibi hayli popüler olan bu konular televizyon ekranlarında yanlış zeminlerde tartışılabiliyor ve izleyicilere yanlış mesajlar aktarılmış olabiliyor.
Sorun risk faktörü adı verilen kavramın yanlış anlaşılmasından kaynaklanıyor. Damar sertliği için olsun, kanserler için olsun risk faktörüne hastalığın sebebi gözüyle bakılması bu yanılgıların temelinde yatıyor.
Oysa risk faktörü ile sebep aynı şeyler değiller.
Şöyle bir örnekle açıklayalım: Tüberküloz sebebi ortaya konmuş bir hastalık. Buna mycobacterium tuberculosis adı verilen bir bakteri sebep oluyor. Nerede tüberküloz varsa orada buna sebep olan bu bakteriden mevcut. Dolayısıyla mycobacterium tuberculosis tüberkülozun risk faktörü olmasından ziyade doğrudan sebebidir, diyebiliyoruz.
Bakterilerin sebep olduğu tüm enfeksiyonlar için aynı örnek geçerlidir. Risk faktörü ise damar sertliği ya da kanserin doğrudan sebebi değil. Ne var ki ciddiye alınıyor. Çünkü olasılığı arttırıyor.
Şişmanlık kanser için bir risk faktörü; ancak her şişman kanser olmuyor. Her sigara içen kalp krizi geçirmiyor. Ancak sigarayı bırakmak önemli. Çünkü kalp krizi geçirme olasılığını arttırıyor.
Risk faktörünün ne olduğunu trafikten örnekler vererek açıklamak mümkün. Oğlunuz size “Bana alkollü araba kullanma dediniz ama ben bir haftadır bol alkol aldığım yemeklerden eve arabayla döndüm. Kaza da yapmadım.” dese ne yanıt verirsiniz?
Ya da “Arabayı yavaş kullan dediniz ama Ankara’dan İstanbul’a son sürat döndüm. Başıma bir şey gelmedi.” dese “Yanılmışız; sen bildiğin gibi sür” der misiniz?
Elbette hayır. Çünkü şu ana dek kaza yapmamış olması süratli araba kullanmanın ve alkollü trafiğe çıkmanın trafik kazaları için risk faktörleri olduğu gerçeğini değiştirmez.
Risk faktörü olasılığı arttıran durumdur. Damar sertliği hastalığı hiç bir risk faktörü olmayan bir kişide de gelişebilir. Ne var ki olasılık düşüktür.
Sigarayı bırakmak, doğru beslenmek, kilo vermek vb sağlıklı yaşam biçimi önerileri ve gerektiği takdirde reçete edilen konuyla ilgili ilaçlar kişinin damar sertliği hastalığının riskini düşürmek amacına yönelik atılan adımlardır.
Eğer şeker hastasıysanız, yüksek tansiyonunuz varsa, şişmansanız, kolesterolünüz belli bir düzeyin üzerinde ölçülüyorsa, sigara kullanıyorsanız önünüzdeki yıllarda bir kalp krizi ya da felç geçirme olasılığınız bu risk faktörlerine sahip olmayan bir kişiye göre bir kaç kat fazladır.
Bu durum ne sizin %100 bir kalp krizi, felç geçireceğiniz anlamına gelir ne de diğer kişinin asla geçirmeyeceğini gösterir.
Ancak nasıl ki trafik kazası yapma olasılığını düşürmek için arabayı makul bir hızda sürmek, yola çıkmadan önce alkol almamak gerekiyorsa, büyük sağlık sorunlarına yakalanmamak için de mümkün olduğu kadar risklerimizden uzaklaşmamız gerekir.