Prof. Dr. Osman Akdemir
Dünyada ve ülkemizde önde gelen ölüm nedenlerinden olması nedeniyle kalp hastalığı denince akla önce kalbi besleyen koroner damarların daralmaları, tam tıkanarak kalp krizine yol açmaları gelmekte. Bu nedenle koroner damarların temel hastalığı olan damar sertliğinden nasıl korunabileceğimizi gündemde tutuyor, kolesterol, sigara, yüksek tansiyon, şeker hastalığı, sağlıklı beslenmeme, şişmanlık, hareketsiz yaşam gibi risklerin üzerinde çok duruyoruz.
Ne var ki kalbimiz yalnızca onu besleyen damarlardan ibaret bir organ değil. Pompa yapmakla görevli özel kas dokusu, kanı içinde toplayan odacıkları, onu örten özel zar yapısı, temiz kanı vücuda, kirli kanı akciğerlere ileten büyük ana damarları, ritmik atımları mümkün kılan özel elektrik sistemi ve nihayet kanın tek yönlü hareketini sağlayan dört adet kapağıyla hayli karmaşık yapıda bir organ. Her bir parçası ayrı ayrı, çeşitli nedenlerle hastalanabiliyor.
“Kapakçık” olarak da dilimize yerleşmiş olan kalp kapakları vücuttan dönen kirli ve akciğerden gelen temiz kanın kalbin kulakçıklarından karıncıklarına geçişinde, karıncıklardan vücuda ve akciğerlere iletilmesinde önemli rol üstlenmekteler. Günde yaklaşık yüz bin kez açılıp kapanan kalbin dört kapağının işlevlerini sürdürebilmeleri için kan akımıyla yeterince açılabilmeleri ve kapandıklarında geriye kan kaçırmamaları gerekiyor.
Dört kalp kapağı aort kapağı, mitral kapak, pulmoner kapak ve triküspit kapak olarak adlandırılırlar. Aort ve pulmoner kapaklar temiz ve kirli kanın kalpten pompalandığı çıkış kısmında, mitral ve triküspit kapaklar kulakçıklarla karıncıkların arasında yani iç kısımda yer alırlar. Kalp kapak hastalığı teriminden anlaşılan, kapaklardan birisi ya da daha fazlasının daralması, geriye kan kaçırması ya da her iki probleme de sahip olmasıdır.
En sık hastalanan, müdahale edilen, ameliyatla değiştirilmesi gerekebilen kapaklar kalbin sol kısmının kapakları olan aort ve mitral kapaklardır. Bunların hastalıkları aort darlığı, aort yetersizliği, mitral darlığı, mitral yetersizliği isimleriyle anılmaktadır.
Kapak hastalıkları doğuştan olabildiği gibi insanlar özellikle bazı tür enfeksiyonların sonucu olarak yaşam süreleri içerisinde de bu hastalıklara yakalanabiliyorlar. Yaşam sürelerinin 80’li yaşlara dek uzadığı, toplumlarda giderek daha fazla yaşlı bireyin bulunduğu günümüz dünyasında yaşlanma sürecinden etkilenen dokularımızın yalnızca cilt, göz çevresi, saçlar gibi dışarıdan görebildiklerimizden ibaret olmadığını, göremediğimiz kalp kapaklarının da yalnızca yaşlanmakla ciddi biçimde hastalanabileceğini öğrenmiş bulunuyoruz.
Evet, kalp kapaklarımız da yaşlanabiliyor, kireçlenebiliyor; sadece bu nedenle 75 yaşın üzerindeki her on kişiden en az birinde kapak darlığı ya da yetersizliği gelişebiliyor. İleri yaşta karşılaştığımız kapak hastalıkları içerisinde en sık teşhis edilen ise aort kapak darlığı. Kapaktaki daralmanın henüz hafif ya da orta derecede olduğu hastalar genellikle bir şikâyet tarif etmiyorlar; teşhis yapılan kapsamlı bir muayenede hekimin kalpte üfürüm işitmesi nedeniyle yapılan ekokardiyografide konuyor. Aort kapağı kritik düzeyde daraldığında kalpten vücuda kan akımı çok kısıtlandığı için bayılma, göğüs ağrısı, çabuk yorulma, nefes darlığı gibi şikayetler gelişebiliyor.
Ani ölüm riski taşıyan bu kritik aort darlıklarında açık kalp ameliyatıyla daralan kapağı bir protezle değiştirmek mümkün olsa da bu yaşlı hastaların %40’ı cerrahi girişim için yüksek riskli olarak değerlendiriliyorlar. Operasyon gereken her on hastadan üçü ise eşlik eden diğer ciddi hastalıklar, hastanın genel düşkünlük hali, ameliyatı reddetmesi veya diğer bazı teknik nedenlerle ameliyat masasına alınamıyor.
2002 yılından bu yana uygulanmakta olan, TAVI ya da TAVR kısaltma ismiyle anılan bir yeni yöntem yaşlı hastada kireçlenerek ileri derece daralan aort kapağının ameliyathane yerine koroner anjiyografilerin yapıldığı kateter laboratuvarında değiştirilmesine olanak tanıyor. Kasık atardamarından kalbe ulaşılarak gerçekleştirilen bu kapak değişimi yöntemiyle ameliyattan kaçınılan bilhassa 80 yaşın üzerindeki hastalar göğüs kafesleri açılmadan, kalpleri durdurulmadan tedavi edilebilmekteler.
Aort kapak darlığı dışındaki kapak hastalıklarında da kateter yöntemleriyle tedavi seçenekleri gelişmekte. Yaşam süreleri uzadıkça ve toplumda yaşlı bireylerin sayıları arttıkça yaşlanan kalp kapaklarının giderek büyüyen bir toplum sağlığı sorunu olacağını tahmin etmek güç değil.
Çabuk yorulma, efor yaparken göğüs ağrısı, sıkışma hissi, nefes darlığı, bayılma şikayetleri olan yaşlı bireylerin gecikmeksizin bir kalp hastalıkları uzmanına başvurmaları, bunun yanı sıra hiçbir şikâyeti olmayan yaşlıların hekimlerinin uygun gördüğü sıklıkta muayene olmaları önem taşıyor.
Not: Bu yazı Medya Günlüğü’nde daha önce yayınlanmıştır.