Şişmanlık tüm modern toplumlarda ve ülkemizde salgın boyutuna varmış bir sağlık sorunu. Üstelik bu sorun çocukluk çağında bile giderek daha belirgin hâl alıyor. Fazla kilonun bugün her birisi yine salgın ölçüsünde yaygın olan şeker hastalığı, yüksek tansiyon, kalp-damar hastalığı için güçlü bir risk faktörü olduğu kanıtlanmış durumda.
Şüphe yok ki fazla kilo basit anlatımla alınan kalorinin harcanandan fazla olmasının kaçınılmaz sonucu. Böylesine yaygınlaşmasının altında beslenme biçiminin daha fazla kalori alma yönünde değişmesi ve modern kent yaşamının bizleri daha az efor sarf ederek yaşar hale getirmesi gibi temel faktörleri öncelikle büyüteç altında tutmak gerekiyor.
Ama acaba sorunun boyutunun bu kadar büyümesinde başka faktörler de rol oynuyor olabilir mi?
Şişmanlığın yaygınlaştığı son elli yıla damga vurmuş bir başka sorunumuz var: Uyku sürelerimiz giderek kısalıyor ve uyku kalitemiz giderek düşüyor. Elli yıl önce günde 8,5 saat olan ortalama uyku süreleri bugün yedi saate, hatta altına inmekte.
Acaba bu iki sorun birbirleriyle ilişkili olabilir mi?
Bu sorunun yanıtını arayan araştırmalar uyku süresiyle şişmanlık arasında doğrudan ilişki olduğunu gösterdi. Başka bir deyişle uykularımız kısaldıkça kilolarımız artıyor.
Bir çalışmada günde altı saatin altında uyumanın aşırı kilolu olma riskini %50’den fazla arttırdığı rapor edildi. Bir diğer çalışmada onlu yaşlarında akranlarından daha kısa süre uyuma alışkanlığı geliştirmiş çocukların kilo alma sorunuyla en fazla karşılaşanlar olduğu gösterildi. Kısa uyku süresiyle şişmanlık arasındaki bağlantı tüm yaş grupları için geçerli olmakla birlikte çocuklarda ve gençlerde daha belirgin.
Yetersiz uyku süresi neden kilo aldırıyor olabilir?
Birkaç olası sebep üzerinde durmak mümkün.
Uykudan tasarruf ettiğimiz saatler günün genellikle televizyon karşısında ya da bilgisayarın başında oturarak pek hareket etmediğimiz ve atıştırmalık gıdalara rahatça ulaşabildiğimiz dönemine rastlıyor.
Yatağa gitmemekle daha fazla kalori alma tuzağına düşüyor olabilir miyiz?
Daha fazla detaya inmeyi hedefleyen çalışmalarda uyku süresinin vücudun açlık duygusunu ve iştahı düzenleyen metabolik sistemlerine etki ettiğini buldular. Başka bir deyişle uyku süresi kısaldıkça yağlı ve karbonhidratlı yiyeceklere duyulan iştah artıyor.
Bunlara ek olarak yetersiz uyku kişinin kendisini gün boyunca yorgun hissetmesine yol açıyor. Bu da daha hareketsiz bir yaşam anlamına geliyor. Nitekim yapılan iki çalışma, uyku süresi kısa olan çocukların televizyon izleme sürelerinin daha uzun olduğunu ve bu çocukların organize spor aktivitelerine daha az katıldıklarını gösterdi.
Yeterince uyumamak özellikle çocuklarımızı ve gençlerimizi daha hareketsiz, dolayısıyla daha az kalori harcayan bireyler haline mi getiriyor?
Bunların tümü soruna katkıda bulunuyor olabilir.
Konu uyku olduğunda sadece sürenin değil, uykuyla ilgili davranış alışkanlıkları ve uyku kalitesinin de üzerinde durmak gerekiyor.
Birkaç yıl önce yayınlanan bir araştırmada erişkinlerde toplam günlük uyku süresinden bağımsız bir biçimde gündüz şekerlemeleri yapmanın, gece uykusu sürelerinin değişken olmasının ve geceleri geç yatmanın kilo alma riskini arttırdığı gösterildi. Konu üzerinde yapılan bir başka çalışmada uykuları geceleri sık sık kesintiye uğrayan kişilerin metabolizmalarının kilo almaya yol açacak biçimde değiştiği bulundu.
Böylece anlıyoruz ki, akşamları makul bir saatte yatarak günde 7-8 saat kesintisiz uyumayı alışkanlık haline getirmemiz ve doğru uyku davranışlarına çocuklarımızı onlu yaşlarında alıştırmamız fazla kilodan ve şişmanlıktan onları ve kendimizi korumamız için büyük önem taşıyor.
KAYNAKLAR
•Patel SR, Hu BF: Short sleep duration and weight gain: a systematic review. Obesity (Silver Spring) 2008; 16: 64353
•Patel SR, ve ark.: The Association between Sleep Patterns and Obesity in Older Adults. Int J Obes (Lond) 2014; 38: 115964
•Gonnissen HK, ve ark.: Effects of sleep fragmentation on appetite and related hormone concentrations over 24 h in healthy men. Br J Nutr 2013; 109:74856