Fuad Safarov, Moskova
Rusya devlet kanalı Rossiya-24’ün popüler sunucusu Anna Baldina (aşağıdaki fotoğraf) aslında Rus ama esmer olması nedeniyle bazen Türklere, Gürcülere, İranlılara, bazen de Azerbaycanlılara ya da Ermenilere benzetiliyor.
Sosyal hesabında bu konuda başına gelen ilginç olayları anlatan Baldina, kesinlikle Rus olduğunu, ancak baba tarafından Don Kazak* kanı taşıdığını belirtiyor. Anna, bir dönem Rusya’nın güneyindeki Don bölgesine Türk ve Çingene kızlarının getirildiğini söylüyor ve ünlü Sovyet yazar Mihail Şolohov’un “Ve Durgun Akardı Don” kitabına dayanan filmin kahramanı Kazak Grigoriy Melehov’u örnek veriyor.
Rusya’da Türklerle Slav asıllı Don Kazaklarının akrabalığı eskiden beri biliniyor. Don Kazak soyundan gelen bazı ünlülerin kanlarına Türk kanı da karışmış. Anna’nın örnek verdiği filmde olayların odak noktası Şolohov’un da doğum yeri olan bir Kazak köyü. Başkahraman da bu köyün sakini Kazak Grigori Melehov. Dedesi Rus-Türk savaşı sırasında kaçırdığı bir Türk kızıyla evlenmiş ve bundan dolayı ona Türk kanı karışmış. Hatta çekimlerde Melehov’un burnunun Türk ninesinin burnuna benzetilmesi için bir makyöz her gün stüdyoda iki saat uğraşmış.
Rus tarihçilerine göre, Don Kazaklarının Türk kızlarıyla evlenmesinin birkaç nedeni var. İlk neden siyasi: Asırlar boyu Ruslarla Türkler arasında savaşlar yaşandı. Rus çarları çok güvendikleri Kazaklara görev yapmaları için sınır birliğinde özel statü verdi. Ardından Kazaklar Karadeniz’de Türk kıyılarına ani saldırılar düzenleme başladı. Saldırılardan eli boş dönmüyor, silahlar, gümüş tabaklar, kumaşlar ve takı gibi ganimetin yanı sıra kaçırdıkları Türk kızlarını getiriyordu. Kazaklar Türk kızlarına “Yasırka” adını veriyordu.
Rus tarihçilerine göre Kazaklar, güzel oldukları için kaçırdıkları Türk kızlarıyla evleniyor ve onlar aşık oluyorlardı.
Türk kızlarının kıyafetleri Kazakların geleneksel kıyafetini büyük ölçüde etkilemiş, Kazak köylerinde Türk izlerine rastlamak mümkün.
Rusya’da Türk asıllı olduğuna inanılan ünlüler arasında ressam ve şair Anna Timiryayeva (1893-1975) da var. Ünlü Rus amiral Aleksandr Kolçak’ın sevgilisi olarak tanınan Timiryayeva’nin ninesinin Türk olduğu biliniyor. Amiral filminde Timiryayeva, bundan bahsediyor ve Kazakların Türk kızlarını kaçırması olaylarına değiniyor. Bunun üzerine Kolçak, “Gerçi benim dedelerim de Türk…” diyor. Timiryayeva da, “O zaman Türklerin şerefine!” diyerek kadeh kaldırıyor. Kolçak’ın 18. yüzyılda yaşamış İlyas Paşa’nın soyundan geldiği düşünülüyor.
Rusya’nın tanınan sinema ve tiyatro oyuncularından Kristina Kuzmina da, Rossiya kanalındaki bir programda Türk kanı taşıdığı için sıcakkanlı olduğunu söyledi. Kuzmina, hayatını anlatırken başarısını karakterine borçlu olduğunu vurgulayarak, “Ben bir karar alırsam o karar kesin olur. Sıcakkanlıyım. Çünkü hem Türk kanı hem de Don Kazak kanı taşıyorum” dedi.
Rusya’nın önde gelen sinema ve tiyatro sanatçısı Mihail Derjavin, Çarlık dönemindeki Türk-Kazak evliliklerine değinirken, Sovyet Mareşali Semyon Budyonnıy ile anılarını, “Genelde Don Kazaklarının burunları kemerli olur. Budyonnıy’ın da burnu öyleydi. Bana ‘Dedelerimiz Türkiye’den kız kaçırıyordu. Türk kızları mükemmel yemek yapıyordu, zarif ve güzeldi fakat iyi Rusça konuşamıyordu, genelde de suskundular’ demişti” diye anlatıyor.
Ünlü Sovyet yazarı Konstantin Paustovski’nin de (1892-1968) ninesi Türk’tü. Nazım Hikmet’e yazdığı mektubunda Paustovski duygularını şöyle paylaşmıştı:
“Belki de karşılıklı sempatimizin nedeni benim yarı yarıya Türk olmam. Ninem Trakya’nın Kazanlık bölgesinde doğmuş. Ben de Türk kanı taşıdığım için onur duyuyorum. Türk işçileri ve köylüleri çok seviyorum.”
Rus tarihçilerine göre yazarın Kazak olan dedesi Türk-Rus savaşına katılmış ve esir düşmüş, vatanına dönerken Fatma adlı Türk kızını da getirmişti. Yazar, “Uzak Yıllar” eserinde ninesi Fatma’nın Hristiyanlığı kabul ederek Gonorata adını aldığını belirterek, “Ninem Fatma çok güzel ve sert kadındı. En fazla dedemizden değil ondan korkardık, gözüne görünmemeye çalışırdık” diyor.
*Kazakistan’da yaşayan Türk asıllı Kazaklarla ilgileri yok.