Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Aleksey Yerhov’un Yeni Şafak gazetesine yaptığı açıklamalardan bir bölüm:
– Ankara’nın barışın sağlanması için yürüttüğü kolaylaştırıcı rolü ve diplomatik faaliyetlere dair değerlendirmelerinizi alabilir miyiz?
-Hepimizin gayret ettiği şey barıştır ve Türkiye’nin ve liderliğinin örneğin Ukrayna’da müzakere yoluyla bir çözüm bulunmasına yönelik çabaları en büyük takdiri hak etmektedir. Türkiye bu yönde yorulmadan çalışıyor ve genel olarak başarılı oluyor. Bunun için üç dışişleri bakanının Antalya’daki toplantısını veya İstanbul Dolmabahçe Sarayı’ndaki müzakereleri hatırlamak yeterli. Orada ciddi ilerleme kaydedildi fakat Ukrayna tarafı daha sonra bunları reddetti. Türkiye’nin kendi topraklarında yeni Rus-Ukrayna temaslarına ev sahipliği yapmaya hazır olduğunu sürekli vurguladığını biliyor ve takdir ediyoruz (yine de, onları reddeden Rusya değil, Kiev ve arkasındaki Batı buna karşı çıktı). İnşallah bir gün Türk diplomasisinin, “tahıl anlaşmasına” varılırken olduğu gibi, müzakerelerin yeniden başlamasına ilişkin olumlu sözünü tekrar söyleyebileceğini umuyorum.
– Türkiye ile Rusya arasında son yıllarda gerek lider arasında gerek kurumlar düzeyinde sağlanan üst düzey diyalog ve iş birliği, ikili ilişkilerin geleceğini nasıl etkiliyor?
-Tarihçiler, Rusya ve Türkiye’nin geçtiğimiz yüzyıllarda tam olarak kaç kez savaştığını hesaplamaya çalışırken sayıları karıştırıyorlar ve ‘küçük çatışmalar dışında 100 bin kişilik orduların dahil olduğu en az 12 büyük savaş olduğu’ sonucuna varıyorlar. Tabii ki, böyle bir tarih, her iki halkın tarihsel hafızasında güvensizlik ve hatta belirli bir korku kök salarak derin bir iz bıraktı. Bu arada, Türk sosyal medya kullanıcılarının bize sık sık hatırlattığı ‘bir ayı ile dostluğun imkansız olduğunu’ anlatan Türk atasözünü hatırlamak yeterlidir.
Fakat bir Rus atasözünde ise ‘geçmiş geçmiştir’ denir. Elbette geçmişi unutmamak gerekir ama ondan ders çıkararak ileriye bakmak gerekir. 21. yüzyıldayız, 3. binyıldayız ve mübalağa etmeden söylüyorum, gezegenimiz tektonik dönüşümlerden geçiyor. İklim hızla değişiyor, bilim ve teknoloji hızla gelişiyor (iyilik getirecek mi?), uluslararası ilişkilerde önemli değişiklikler yaşanıyor. Eski ittifaklar, gözlerimizin önünde çöküyor ve yenileri ortaya çıkıyor, savaş sonrası uluslararası hukuk sistemi kasten tasfiye ediliyor, onun yerine gayretle ülkelerin ve halkların egemenliği ve bağımsızlığını ayaklar altına alan bir tür ‘kurallara dayanan düzen’ kurmaya çalışıyorlar.
– Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı Şangay İşbirliği Örgütü Zirvesi’ne davet etti. Bu gelişmeyi nasıl yorumlarsınız?
-Müsaadenizle bir düzeltme yapayım; Recep Tayyip Erdoğan, resmi daveti zirvenin ev sahibi Özbekistan Devlet Başkanı Şevket Mirziyoyev’den aldı. Ancak bir husus son derece açık, davet ettiklerine göre, demek ki Türkiye’nin ve liderinin fikirlerine değer veriyorlar, Avrasya’nın ve dünyanın geleceği hakkında konuşmak, danışmak, birlikte düşünmek istiyorlar. Şangay İşbirliği Örgütü gibi etkili bir örgütün zirvesi, böyle bir ortak “beyin fırtınası” için iyi bir fırsat sunuyor.
Söyleşinin devamını okumak için tıklayın