Mentor
Türk Dil Kurumu (TDK) taraftarlığı “yandaşlık” olarak tanımlıyor, yandaşı ise “taraflı, destekleyen kimse.” Taraftarlık İngilizcedeki “fanatic” kavramının kısaltılmış hali olan “fan”dan geliyor, kısaca bir şeye karşı duyulan karşılıksız ve tek taraflı sevgi ve bağlılık diye ifade ediliyor. Mantıklı yanı yok, anlamlı yanı yok, bir duygu ve tutkudan ibaret ve hepsinin ortak kısmı taraftarlık karşılığında maddi ya da manevi çıkar elde etmemek.
Yani taraftarlığın en önemli parçası tek yanlı bağlılık ve karşılıksız olması.
Bir şekilde menfaat sağladığı zaman kişi artık taraftarlık kavramının içine girmez. Yani her kim ki cebine Fenerbahçe parası koymuştur, bırak kahramanı, o Fenerbahçeli olma yetkinliğinden bile yoksundur.
Menfaat sadece para da değildir, statü, tanınırlık, itibar sağlamak da bir çıkardır ve onu elde etmek sizi artık taraftar olmaktan çıkarır. Yani içinden Fenerbahçe’yi çıkardığında geriye bir şey kalmıyorsa o artık Fenerbahçeli değildir, bir tür profesyoneldir. Mesela Fazıl Say’ı düşünün… Ondan Fenerbahçe’yi çıkarın geriye koskoca bir Fazıl Say kalır; eğer kamuoyunda adınız biliniyor ama Fenerbahçe’den başka geriye bir şey kalmıyorsa, bu da bir çıkar sağlamadır. Bana göre Fenerbahçe üstünden fenomen olmuş insanlar da artık taraftar sayılamaz.
Bu açıklamalardan sonra anlıyoruz ki; Aykut Kocaman, Rıdvan Dilmen, Volkan Demirel, Alex de Souza ve daha niceleri efsane değildir, profesyoneldir. Ancak Alex de Souza ve Kuyt gibi olanları ayırmak lazım çünkü bu insanlar aldıkları paranın karşılığını sahada fazlasıyla ödemiş ve saygıyı hak etmişlerdir; ama yine de taraftar ve kahraman sayılamazlar çünkü Fenerbahçeli değiller.
Para almak, tarafsız olmak bunlar taraftarlıkla bağdaşmaz,. Televizyon yorumcusu olarak para alan ve “tarafsız” olup “taraf” olmaktan ve Fenerbahçe’yi savunmaktan vazgeçen, hizmeti için Fenerbahçe’den para alan kişi Fenerbahçeli değildir.
Bu gerçeğin ışığında Volkan Demirel, Aykut Kocaman, Rıdvan Dilmen, Alex de Souza Fenerbahçeli değiller.
Yine tanımdan hareketle “taraftarlık” yanlı ve taraflı olmayı, tarafı olduğun şeyin üstüne başka bir kavramı koymamayı gerektirir. Oysa Fenerbahçe taraftarları arasında “Azizciler”, “Aykutcular”, “Ersuncular”, “Aliciler” var. Açıkça söyleyeyim, bunlar için Fenerbahçe sadece örtü, gerçekte bu isimlerin taraftarı onlar, Fenerbahçe’nin değil.
Rıdvan Dilmen’i düşünün, yayıncılığı boyunca Fenerbahçe’yi karalayıp GS ve BJK’yi öven biri taraftarlığın içindeki “taraflı” olma tanımına girmez. Yani Rıdvan Dilmen Fenerbahçeli değildir, öyle olduğunu düşünmek biraz yetersizlik ifade eder.
Tüm bunların sorumlusu 20 yıl boyunca Fenerbahçe yerine kişilere bağlılığı körükleyen ve insanların Fenerbahçeli değil “Azizbahçeli” olmasına neden olan ilkel yönetim anlayışı ve onun etrafında oluşan bir tür tarikattır. Ancak Ali Koç da en az onlar kadar suçludur, hem o tarikatın Fenerbahçe üzerindeki oyunlarını ifşa etmemiş ve onları korumuş hem de düzeltmek yerine kendi tarikatını kurmayı tercih etmiştir.
Ben Ali, Aziz, Aykut bilmem, Fenerbahçeliyim. Fenerbahçe onların yüzünden üzülürse hepsinden nefret ederim ki ediyorum zaten…