Danimarka’da yapılan bir araştırma, çocukluk döneminde çok fazla ev değiştirip taşınan kişilerin depresyona yakalanma olasılığının arttığını ortaya koydu.
Koronavirüs salgını sonrası her şey değişti. Gıda, akaryakıt ve tekstil ürünlerinden tutun da her şeyin fiyatı katlanarak artmaya devam etti, buna konut fiyatları da dahil oldu. Türkiye’deki konut fiyatları neredeyse Hong Kong, Kanada, Çin ve Avustralya kadar yüksek hale geldi. Maddi durumu iyiler zaten eninde sonunda ev sahibi olabiliyor. Alt gelir grubundaki kişiler ise yüksek ev kiraları ile baş etmek zorunda. Ev sahiplerinin tahliye taahhütnamesini zorunlu kılması, durmadan kiraya zam yapması gibi sebepler yüzünden insanlar taşınacak ev bulma telaşına düşüyor. Hiç kimse devlet büyüklerini boşuna eleştirmesin. Burası Kuzey Kore değil, devlet de bir yere kadar duruma müdahil olabilir. İyilerini bir kenara koyarsak, o kadar kötü ve acımasız ev sahipleri var ki… 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depreminde engelli çocukları veya yaşlı hasta babası olan vatandaşlarımızı kirayı ödeyemediği için sokağa atan acımasız ev sahipleri bile vardı. Aslında devletimiz, ilan da girilebilen milli konut değeri hesaplama sitesi kursa mülk sahipleri buraya değerlemesi yapılmış mülkünün kiralık veya satılık ilanını girse, satın almak veya kiralamak isteyen vatandaşlar da öncelikle bu sitedeki ilanlardan faydalansa güzel olmaz mıydı? Bu sorunlara çözüm bulunabilse taşınmanın da bir nebze önüne geçilmiş olur. Yoksa yüksek ev kiraları nedeniyle toplumun ruh sağlığı zaten sallantıda…
Suya zam
Antalya Büyükşehir Belediyesi suya rekor zam yaparak konutlarda 5 metreküpe kadar 1,83 TL olan suyun birim fiyatını 10 TL’ye çıkardı. Su tartışmasız her canlı için vazgeçilmez bir yaşam kaynağı. Ulaştırma masrafları dışında doğadan gelen bir madde olan su, halka minimum değerler ile sunulmalı. Su sonsuz ve sınırsız değil. Global düzeyde insanlar gerçekten de suyu doğru kullanmayı biliyorlar mı? Bu konuda tıraş olurken veya banyo yaparken suyu dikkatli kullanan duyarlı kişiler de olmasa durum daha da kötüye gidebilirdi. Genel olarak konuşmak gerekirse, acaba tek suç Antalya Büyükşehir Belediyesinin mi yoksa bir bildikleri var mı? Hadi bazı ırkçı ideolojik takıntıları olup yabancı uyruklu kişilere yüz kat fatura bedeli çıkartan belediyeler gördük ama kendi vatandaşımıza birdenbire bu kadar zam yapılması “sulu bir şaka” olsa gerek.
Ölümsüzlük arayışı
Bilim insanları tarafından geliştirilen bir ilaç deney farelerinin yaşlanmasını geciktirip ömürlerini yüzde 25 oranında arttırmış. Aynı ilaç insanlar üzerinde de kullanılsa aynı etkiyi vereceğini düşünüyorlarmış. Korkarım ki insanın yaşlanmayı durdurma ve ölümsüzlük arayışı hiçbir zaman sona ermeyecek. Dünyada ölümsüz olduğu bilimsel olarak ispatlanabilen hiçbir canlı yok. Yeryüzünün en dayanıklı canlılarından tartigradlar, diğer bilinen isimleri ile deniz ayıları bazı ekstrem koşullar altında hayatlarını kaybedebiliyorlar. Ağaçları da bir canlı varlık olarak kabul edersek, dünyanın en uzun ömürlü ağacı olan sekoyanın bile ortalama ömrü 2000 yıl ile sınırlı. Orta yaşlara geldiğimizde genellikle anılarımız ortaya çıkar. Keşke yeniden çocuk olabilseydik deriz kendi kendimize. Ama çocukken yaşadığımız travmaları ve kötü olayları görmezden geliriz. Yaşlandığımız zaman ise bazen kendimizi ruhsal açıdan bitmiş gibi hissederiz bütün hobilerimizden uzaklaşarak “keşke şimdi orta yaşlarda olsaydım” deriz. Her yaşın kendine göre bir güzelliği var, önemli olan anı yaşamak ve hayata küsmemek. Nefes alabildiğimiz her an özeldir. Temel yaşamsal fonksiyonlar tamamen durduktan sonra, yaşarken bir gün ölüme çare bulunabilir diye, bu konuda faaliyet gösteren kriyojenik şirketlere ömür boyu ödenilen paralar boşa gidecek, dondurulmuş bedenlerin tekrar diriltilmesi bir bilim kurgu filminden ibaret olacak. Yaşamımız sona erdikten sonra ister bizi cennet veya cehennem, isterse de rüyasız bir uyku durumu bekliyor olsun şu gerçeği iyice kavrayabilmemiz lazım ki yaşam sonludur…
Aytaç Koyun