“Kavun, karpuz, domates tarlada bedava, rafta ateş pahası.” “Tarımsal ürünlerde çok kötü bir yıl yaşanıyor. Çiftçi ektiği hiçbir üründen para kazanamıyor. Domates, biber, patlıcan, kavun, buğday, arpa, aklınıza hangi ürün geliyorsa hiçbiri para etmiyor. Çiftçinin ürününü alan yok, alanlar da çok düşük fiyat veriyor.” “Birkaç yıl öncesine kadar tarla üretiminin yaygınlaşması ile yazları enflasyon düşerdi. Şimdilerde yaz döneminde fiyatların düşmesi bir yana daha da yükseliyor. Üretici ‘ürünümü satamıyorum, zarar ediyorum’ derken, tüketici ‘çok pahalı alamıyorum’ diye şikayet ediyor.” “Tarım cennetinde cehennem yaşanıyor…”
Tarımda yaşananlar ülke gündeminin ön sıralarında. Konu siyasilerin gündeminde. Medyanın gündeminde. Yukarıda yazılanları gazetelerde okuyoruz, TV’lerde izliyoruz. Çiftçiler meydanlarda Ankara’ya sesleniyorlar. Çiftçiler yürüyorlar seslerini Ankara duysun, sorunlarına el atsın istiyorlar. Traktörler yollarda, “Görün perişan halimizi” diyorlar.
Çiftçilerin çağrılarına CHP Genel Başkanı Özgür Özel kulak veriyor. Özel, 29 Ağustos’ta çiftçilerin yaşadıkları sorunlara dikkat çekmek için Manisa’nın Turgutlu ilçesinde “Büyük Çiftçi Mitingi” düzenledi. Özel daha önce de emeklilerin sorunları için Ankara’da, eğitimcilerin sorunlarını dile getirmek için İstanbul’da, çay üreticilerinin sorunlarına dikkat çekmek için Rize’de Çay Mitingi, hububat fiyatlarının düşük açıklanmasına tepki göstermek için Tekirdağ-Hayrabolu’da Buğday Mitingi, Ordu’da Fındık Mitingi ve Gaziantep’te Fıstık Mitingi düzenleyerek üreticilerin sorunlarını gündeme getirdi. Bu doğrultudaki mitinglerin devam edeceği anlaşılıyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı da son günlerde dikkat çekici iki karar yayınladı. İşlenmeyen tarım arazilerini ekonomiye kazandırma amacıyla bir yönetmelik yayınladı. Üst üste iki yıl boyunca herhangi bir tarımsal faaliyet yapılmayan araziler, Bakanlık tarafından kiraya verilerek yeniden üretime kazandırılacak. Karar, tarım arazilerinin verimli kullanımlarını sağlamayı ve tarımsal üretimi artırarak gıda arz güvenliğini güçlendirmeyi amaçlıyor. Bakanlığın ayrıca, “2025-2027 Yıllarında Yapılacak Bitkisel Üretime Yönelik Desteklemeler ve Diğer Bazı Tarımsal Desteklemelere İlişkin Kararı” Resmi Gazete’de yayınlandı.
Derinleşen ekonomik kriz, enflasyon tarım sektörünü de vurdu. Sorunlar diz boyu. Tarım ürünlerinin yetişme süresi boyunca üreticinin masrafını artırıyor. Hasat zamanı geldiğinde çiftçi, kâr getirmeyen ürünlerini tarlada bırakıyor. Ürünlerin satılamaması ise sonraki dönem kullanacağı sermayeyi üreticinin elinden alıyor. Tüketici ise çarşı, pazardaki ürünlerin pahalılığından şikayetçi… Üreticiyi de, tüketiciyi de daha zor günler bekliyor.
Öğrenci olduğumuz yıllarda, coğrafya öğretmenlerimiz Türkiye’nin bir tarım ülkesi olduğunu, tarımsal ürünlerde dünyada ön sıralarda olduğunu anlatırlardı. Köylünün efendimiz olduğu dillerden düşmezdi. Gurur duyardık bu tablodan. Kendi kendimize yeterli olmaktan, dünyaya tarımsal ürünlerimizi pazarlamaktan ve efendimiz köylülerimizden.
Atatürk’ün traktör kullanırken Ankara Gazi Orman Çiftliği’nde 1929’da çekilmiş ünlü fotoğrafı Türkiye’nin bir tarım ülkesi olduğunun simgesiydi.
Yıllar geçti aradan. Coğrafya öğretmenleri şu sıralar derslerde ne anlatıyorlar bilmem ama ülkemiz yıllar sonra tarımsal alanda ciddi sorunlar yaşar oldu. Efendimiz köylüler zor günler yaşar oldu. Nereden nereye? Kendi kendine yetebilen ülke konumundayken, ithalat yapan ülke konumuna geldi. Neden böyle oldu, bu durumun sonuçları neler olabilir araştırmak gerekir.
Sahip olduğumuz doğal kaynakları ne ölçüde rasyonel kullanıyoruz, koruyoruz ve geliştiriyoruz? Bu soruların da yanıtlanması gerekir. Bu sorulara yanıt ararken yıllardır sürdürülen tarım politikalarının masaya yatırılması da gerekebilir. Tarımsal üretime yeni bir boyut kazandırmak ve tarımsal alanda idari kararlarla yetinmeyerek, tarımda reforma gitmek gereği ortaya çıkabilir.
Tarım ülkesi konumundaki Türkiye’de tarımsal üretimin düşmesinin, gıda fiyatlarının düşmemesinin nedenleri çeşitli. Başlıca nedenler olarak uzmanlar şunları gösteriyor:
-Tarımsal arazinin azalması, mevcut arazinin verimli şekilde kullanılmaması nedenlerden biri. Tarımsal arazilerin enerji, turizm gibi farklı sektörlerde amaç dışı kullanımları tarımsal arazilerin azalması sonucunu doğurdu. Mevcut arazilerin verimli kullanılmaması, kimi arazilerin sorunlu ve parçalı olması, üreticinin küçük aile işletmesi olarak kalması gibi faktörler üretimi düşüren veya verimsizleştiren faktörler arasında .
-Tarımsal üretimin gerilemesinin bir nedeni de girdiler. Türkiye tarımsal üretimde kullandığı girdileri (mazot, gübre, zirai ilaç, tohum vb.) büyük oranda ithalatla karşılıyor. Hayvancılıkta en önemli maliyeti oluşturan yemin hammaddesi büyük oranda ithalatla karşılanıyor. Girdi bazında dışa bağımlılık yüksek. Üreticiye yansıyan yüksek girdi fiyatları üreticiyi üretimden vazgeçirmekte veya üretimini kısıtlamasına, başka ürünlere yönelmesine neden olmakta. Sürekli ürün değiştiren, fiyatına bakarak üretime karar verildiği için ürün arzında önemli değişiklikler yaşanıyor. Bazıları ise üretimden tamamen çekildiği için üretim azalıyor ve fiyatlar yükseliyor. Yıllardır devam eden yüksek enflasyon sektörü de olumsuz etkilemekte, sektöre alan güveni azaltmakta, üretimin azalmasına yol açmakta.
-Tarımsal ürünlerin ithal edilmesi üreticiye vazgeçiren etkenler arasında görülmekte. Ölçüsüzce yapılan ithalat üretimi olumsuz etkiliyor. Bunu özellikle hayvancılıkta görüyoruz. İhtiyacın çok üzerinde yapılan ithalat sonucunda hayvancılık darboğaza giriyor. Fiyatı artan ürünler genellikle ithalatla karşılanmaya çalışılıyor. İthalat, üreticiyi baskı altına almakta. Her ithalat üreticiye vurulan bir darbe olarak nitelendirilmekte. İthalat üreticiye zarar verdiği için üretici üretmekten vazgeçiyor. Üretim azalınca fiyatlar artıyor. Ülkemizde üretilen ürünlerin teşviki yerine ithal edilmeleri güçlü tarım ülkesi görünümüne de darbe vuruyor.
-Kırsalda, tarımda nüfus her yıl biraz daha yaşlanıyor. Kırsal bir yandan göç nedeniyle boşaldı, bir yandan da yaşlı nüfusa sahip hale geldi. Gençler köyde tarımda kalmak istemiyor. Yaşlanan nüfus üretimi olumsuz etkiliyor. Yaşlanan tarım nüfusu ekimi ve hasadı kolay ürünlere yöneliyor. Ekimi, hasadı makine ile yapılacak ürünler tercih ediliyor. Taze fasulye, barbunya gibi el emeği yoğun ürünler eskisi gibi çok ekilmiyor. Bu ürünler ekilmeyince üretim azalıyor ve fiyatlar artıyor..
-Üretimde plansızlık bir diğer faktör. Üretici, çiftçi üretime karar verirken genellikle ürünün fiyatına bakıyor.Üretim planlanmadığı için arzdaki dalgalanma da fiyatlar üzerinde olumsuz etkili oluyor. Üretim planlaması sadece neyin ekilip ekilmeyeceğine karar vermek değil, destekleme politikası, su, iklim, bölgesel dengeler, ürünün işlenmesi, taşınması ve daha birçok faktörün gözetilerek yapılmasını gerektiriyor.
-Üretici ürettiği ürünün hem satışında hem de fiyatın belirlenmesinde söz sahibi değil. Örgütlenme yetersiz. Marketler piyasayı yönlendiriyor.
-Kentlerin büyümesi ile üretim bölgesi ile tüketim bölgesi arasındaki mesafe çok arttı. Üretilen ürünler tüketim bölgesine taşınırken çok yüksek nakliye, lojistik bedeli ödeniyor. Bu nedenle üreticide ucuz olan ürün, tüketiciye ulaşıncaya kadar katlanıyor, tüketiciye pahalı hale geliyor.
-Üretimin planlaması, sağlıklı ve işler bir piyasanın oluşturulması, üreticinin dış etkenlere karşı korunması üretimin sürdürülebilirliği açısından tarımsal desteklerin çok önemli rolü var. Ancak Türkiye’de tarımsal destekler yetersiz. Destekleme tarımsal üretimin planlaması, üretimin devamlılığı, üreticiyi koruma gibi ilkelerin gözetilmesinden öte para dağıtma olarak görülüyor.
-İklime bağlı olarak üretimin dönemsel olarak azalması veya zarar görmesi fiyatlar üzerinde olumsuz etki yaratıyor..
Bütün bu faktörler tarımsal üretimi ve gıda fiyatlarını etkiliyor. Üretimin düşmesine, gıda fiyatlarının düşmemesine neden oluyor. Bunlara başka faktörler de eklenebilir. Tarladan sofraya kadar olan sürecin konunun uzmanlarınca iyi analiz edilmesi ve yönetilmesi gerekiyor. Tarladan, tohumdan başlayarak yukarıda işaret olunan her bir konuya özel önem verilerek sorunların çözülmesi gerekiyor. Ülkemiz bu sorunları analiz edebilecek ve çözüm yolları önerebilecek donanımlı uzmanlara yeterince sahip. Bu kaynaktan en iyi şekilde istifade edilmesi gerekiyor.
Ülkemizin refahı ve geleceği açısından doğal kaynaklarımızın daha verimli kullanılması, korunması ve geliştirilmesi gereği açık. Bunun için önlemlerin alınması, tarım politikalarında reforma gidilmesi şart. Bu amaçla” Tarım Reformu Komisyonu” ve/veya “Tarım Reformu Çalışma Grupları” oluşturulması değerlendirilmeli.
Tarım reformu ile kırsal alanda sosyoekonomik koşullar düzeltilmeli, üretici kaybının önüne geçilmeli. Doğal kaynaklarımız ve potansiyelimiz doğru alanlarda, doğru şekilde kullanılmalı. Üretimin arttırılması, piyasa fiyatlarının dengede tutulması ile üreticinin ve tüketicinin korunması, tarım hasılatının artırılması amaçlanmalı. Bu çerçevede tarım politikaları gözden geçirilmeli, yapısal değişikliğe gidilmeli. Tarım sayımı yapılmalı, mevcut veriler ortaya konulmalı, analiz edilmeli. Üretim planlaması yapılmalı….
Ardından üretici örgütlendirilmesi güçlendirilmeli ve bu konuda söz sahibi olmasının yolu açılmalı. Üreticinin güveni tazelenmeli ve üretici tarımda gelecek görmeli. Etkin bir şekilde yönlendirilip, teşvik edilmeli.
Bunların tarım reformuyla başarılması halinde üreticilerin çoğalması ve yatırımların artması beklenmeli. Tarım ülkesi konumumuz korunmalı. Ülkemiz tekrar tarım cenneti olmalı. Üreticilerin ürünleri değer bulmalı. Üreticinin de, tüketicinin de yüzleri gülmeli…