John William Coltrane geçimini terzilikten sağlayan ancak pek çok enstrüman çalan müzik tutkunu bir babanın oğlu olarak 23 Eylül 1926’da Kuzey Karolina’da dünyaya geldi.
Caz piyanisti William “Count” Basie ve saksafoncu Lester Young’ın plakları onu caz müziğiyle tanıştırdı. Saksafonu eline ilk kez aldığında on üç yaşındaydı. Etrafındakiler özel bir yeteneği olduğunu hissetmişlerdi. Charlie Parker’ın, Johnny Hodges’un çkardığı sesleri taklit etmeyi seviyordu. Aynı yıl babasını, büyükbabasını ve büyükannesini kaybeden John maddi güçlüklerle dolu bir hayata adım attı. Annesi Alice hizmetçi olarak bulduğu işten kazandığı kadarıyla aileyi geçindirmeye çalışıyordu.
Bir süre sonra Alice ve bazı akrabalar daha dolgun bir maaşa kavuşabilmek umuduyla New Jersey’e taşınırlarken John aile dostlarının yanında kalarak liseyi bitirdi. Müzisyen olmaya karar vererek Filadelfiya’ya taşındığında on yedi yaşındaydı. Burada kısa bir süre Granoff stüdyolarında ve Ornstein müzik okulunda eğitim gördü. Ne var ki savaş yılları gelip çatmıştı. Göreve çağırıldı. Hawai’de donanmanın bandosunda hizmet verdiği bir yıl içerisinde denizci arkadaşlarıyla birlikte ilk plağını kaydetti.
Savaş sonrasında Filadelfiya’ya dönen John Coltrane bazı caz orkestralarına dahil oldu. Eddie “Cleanhead” Vinson, Jimmy Heath ve nihayet Dizzy Gillespie’nin gruplarında geçen yılların sonrasında, 1950’lere gelindiğinde kendi ismiyle ön plana çıkmaya başladı.
Ancak bu dönem aynı zamanda başta eroin olmak üzere madde bağımlılığıyla tanıştığı talihsiz bir hayatın başlangıcıydı. Olağanüstü yeteneğiyle bulduğu pek çok işi bu nedenle kısa sürede kaybediyordu. Bir süreliğine Johnny Hodges’un yerini alması için 1954 yılında Duke Ellington tarafından işe alındı; ancak madde bağımlılığı nedeniyle kısa bir süre sonra kovuldu.
Bir yıl sonra Miles Davis tarafından davet edilerek Miles Davis Beşlisi’ne katıldığında kariyerindeki büyük sıçramayı yapmış oldu. Bir saksafoncu olarak aradığı ortamı bulmuştu. Davis madde bağımlılığı konusunda anlayışlı bir tutum içerisindeydi ve deneysel çalışmalarında onu destekliyordu. Verimli geçen bu yıllarında Columbia Records ile kontrat imzalayarak stüdyoya inen grubun The New Miles Davis Quintet (1955), Round About Midnight (1957) adlı önemli albümlerinde çaldı.
Ne var ki eroini bırakamadığı gerekçesiyle Miles Davis 1957’de John Coltrane’ı işten çıkardı.
Hayatının onu bağımlılığından kurtulmaya teşvik eden dönüm noktası belki de buydu. Sonunda iradesini kullandı ve ayıldı. Kariyerinde tek başına yol almaya başladı. Piyanist McCoy Tyner, davulcu Elvin Jones, basçı Jimmy Garrison ile birlikte John Coltrane Quartet olarak bilinen kendi grubunu kurdu ve bu grupla Giant Steps (1960), My Favorite Things (1961) gibi önemli albümlere imza attı. Bunları Duke Ellington and John Coltrane (1963), Impressions (1963), Live at Birdland (1964) albümleri izledi.
Artık deneysel teknikleriyle caz müziğine yenilikler katmış büyük bir yıldızdı.
En ünlü albümü olan A Love Supreme (1965) ona iki Grammy ödülü kazandırdı. Bir yıl sonra Kulu Se Mama ve Meditations adlı albümleri çıktı. Son olarak Expression albümünü tamamladıktan bir gün sonra, 1 Temmuz 1967’de New York’ta hepatit B ve karaciğer kanserinden öldüğünde 41 yaşındaydı.
John Coltrane erken ölümüyle on üç yaşında saksafonu eline aldığında taklit ettiği efsanevi saksafoncu, bir caz türü olan “bebop”un kurucusu Charlie “Bird” Parker’ın kaderini paylaşmıştı.
Grammy ödüllü Parker, John Coltrane’dan altı yaş büyüktü. Otuzlu yılların sonlarında bir müzik şehri olan Kansas’ın gece kulüplerinde yerel caz ve blues gruplarında sahne alıyordu. New York’a yerleştiği 1939 yılında profesyonel müzisyen olarak sahne almasına karşın başlarda mutfak arkasında bulaşıkları yıkamak zorunda kalmıştı. Burada gitarist William “Biddy” Fleet ile birlikte çalışan Parker popüler müzik düzenlerinden sıyrılarak kendine özgü tekniğini geliştirme fırsatını buldu. Vokalist ve piyanist Jay McShann’ın grubuna katıldığı 1940 yılında ilk plağını kaydetti.
Bir yandan Dizzy Gillespie ile birlikte performanslarına devam ederken diğer yandan kendi grubunu kurduğu 1945 yılı kariyeri için dönüm noktası oldu. Yılın sonlarında Hollywood’ta altı haftalık gece kulüpleri turuna çıkan ikili “bop” ya da “bebop” adı verilen yepyeni bir caz türünü geliştirdiler. Bunu izleyen yıllarda Charlie Parker “Cool Blues” gibi en sevilen kompozisyonlarına ve şarkılarına imza attı. Paris uluslararası caz festivaline 1949’da katılan, 1950 yılında İskandinav ülkelerini ziyaret eden Parker 1955 yılının mart ayında, henüz 35 yaşındaki kaybından bir hafta önce New York’ta son kez sahne aldı.
Parker’ın yaşamı alkolizm ve eroin bağımlılığıyla mücadeleyle geçti. İlk evliliğini yaptığı 1936 yılında, henüz 16 yaşıdayken ilaç ve alkol alışkanlıkları başlamış durumdaydı. Kısa süren ikinci evliliğini yaptığı 1942’de ekonomik zorluklarla başı dertteydi ve bunu eroine başlaması için bir mazeret olarak görüyordu. Haziran 1946’dan 1947 yılının başına dek Kaliforniya’da bir akıl hastanesinde kaldı ve buradan çıktıktan sonra üçüncü evliliğini yaptı. Ne var ki eroine tekrar mağlup oldu ve bu evliliği de sona erdi. Boşanma sonrasında daha da fazla eroin almaya başladı.
Eroin bulundurma suçundan 1951 yılında tutuklanan ve elinden kabare kartı alınarak New York kulüplerinde sahne almaktan men edilen Charlie Parker için işler kötüye gidiyordu. Bir yıl sonra kartını geri almasına rağmen kulüpler ona sahne vermek istemediler. Depresyona girdi ve 1954 yılında iki kez iyot içerek intihara teşebbüs etti.
Karında sıvı toplanması, varis kanamaları gibi siroz hastalığının klinik bulguları gelişmiş olan sanatçının sağlığı madde bağımlılığı nedeniyle giderek daha da bozuldu. Caz tarihinin efsanevi ismi Charlie “Bird” Parker yakalandığı zatürre sonucunda 12 Mart 1955’te New York’ta bir apartman dairesinde öldüğünde beş parasızdı.
Tanınmış saksafon sanatçıları Stan Getz, Steve Lacy karaciğer kanserine yakalanmışlardı. Caz piyanistleri Bill Evans, Wynton Kelly siroz komplikasyonları nedeniyle hayatlarını kaybettiler. Ben Webster, Coleman Hawkins, Lester Young, Billie Holiday, Dexter Gordon gibi caz müzisyenleri karaciğer hastalıklarına yakalandılar. Woody Herman grubunun sanatçıları Stan Getz, Al Cohn, Serge Chaloff ve Zoot Sims yine siroz komplikasyonlarıyla hayatlarını kaybettiler.
Yirminci yüzyılın başından bu yana var olan caz müziği kökenlerini Afrika, Güney Amerika ve Karayiplerden alan bir Amerikan sanatı. Zihinlere dumanlı caz kulüplerinde enstrümanlarıyla yer etmiş olan caz müzisyenleri her ne kadar icra ettikleri sanat 1920’lerde, 1930’larda popüler olmuş olsa da gerek etnik kökenleri gerekse ekonomik durumları bakımından zorluklarla karşı karşıya birer hayat sürüyorlardı. Bol miktarda tükettikleri alkollü içkilerin yanı sıra caz müzisyenleri arasında esrar, hatta sonraları eroin kullanımı yaygındı. Bu durum ve gerekçeleri günümüz için de geçerliliğini kaybetmiş değil.
Caz müzisyenleri müthiş yeteneklerine rağmen pek çok zaman kendilerini popüler müzik kültüründen dışlanmış hissettiler. Büyük bölümü meslek kariyerlerinde ekonomik olarak dezavantajlı bir durumdaydılar. İçlerinde pek çoğu, kimisi yaratıcılığı arttırmak amacıyla, kimisi kasvetli bar ortamına uzun süre katlanabilmek için, kimisi kendisini hayat yolunda yalnız hissettiği ve ancak bu yolla etrafındakilerle arkadaşlık kurabileceğini düşündüğü için madde kullanımına meylettiler.
Büyük caz sanatçılarının ölüm yaşlarına bakıldığında stresli hayat tarzlarının kısa birer ömür sürmelerine neden olduğunu düşünmek mümkün. 1997 yılında yayınlanan bir makalede beklenenden erken yaşta kaybedilen 80 caz müziyeni listelendi. Yıllarca süren alkol ve madde bağımlılığı bu müzisyenlerde karaciğer hastalıkları ve siroza daha yaygın rastlanmasına ve genç ölümlere neden olmakta. Sarılık, varis kanamaları, karaciğer kanseri, karında sıvı toplanması ve hepatik ansefalopati gibi müzmin karaciğer rahatsızlığına eşlik eden ciddi sağlık sorunlarına caz müzisyenlerinde sıklıkla rastlandı.
Virüs hastalıklarının tedavileri ve virüs aşılarından 1980’lerden sonra istifade edilebildiği göz önünde tutulduğunda bu vakaların bir bölümünün müzmin alkol kullanımının yanı sıra hepatit B, hepatit B enfeksiyonlarının kurbanı olmuş olmaları da mümkün.
Değişmeyen gerçek şu ki azımsanmayacak sayıdaki olağanüstü yetenekli ve verimli caz ustalarının erken ölümleri nedeniyle cazın tarihi kaybedilen yıllarla yazıldı.
Fotoğraf: John William Coltrane
KAYNAKLAR
-Adams P: The lost years: The impact of cirrhosis on the history of jazz. Can J Gastroenterol 2009, 23, 6
-Patalano F. Psychosocial stressors in the lives of great jazz musicians. Percept Mot Skills 1997;84:93-4
–http://www.biography.com/people/john-coltrane-9254106
–http://http://www.biography.com/people/charlie-parker-9433413