Prof. Dr. Osman Akdemir
Dünya Sağlık Örgütü’nün kayıtlarına göre dünyada 1.5 milyardan fazla insanda bulunan yüksek tansiyon, tıp diliyle hipertansiyon, günümüzde en sık görülen müzmin hastalık, muayenehanelere en sık başvuru sebebi, en sık reçetelenen teşhis olma özelliğini taşıyor.
Dünyada her yıl yaklaşık 8 milyon insanın ölümüne, 90 milyon kişinin maluliyet haline yol açan hipertansiyonun kalp krizi, felç, kalp yetersizliği, böbrek yetersizliği gibi ölüme ve sakat kalmalara yol açan hastalıklara zemin hazırladığı bir gerçek.
Türk Hipertansiyon ve Böbrek Hastalıkları Derneği’nin 2012 yılı verilerine göre ülkemizde 18 yaş üstü erişkin kadınlarımızın %32’si, erkeklerimizin %28’i hipertansiyon hastası.
Bu ise 19 milyon erişkinimizin yüksek tansiyon hastası olduğu anlamına geliyor.
Sağlık Bakanlığı’nın 2004 yılına ait verilerinden hipertansiyonun önlenmesiyle her dört ölümden birinin önlenebileceği anlaşılıyor.
İleri yaş hastalığı olarak bilinen hipertansiyonun görülme yaşı dünyada ve Türkiye’de giderek düşmekte. Ülkemizde 30’lu yaşlarda dahi her 10 kişiden birinde, 40’lı yaşlarda 10 kişiden üçünde, 50’li yaşlarda her iki bireyin birinde hipertansiyon gelişmekte, 70 yaş üzerinde bu oran %80’i aşmakta.
Özellikle aşırı kiloların ve hatalı beslenme alışkanlıklarının kan basıncı üzerindeki olumsuz etkileri nedeniyle 13-14 yaşlarında hipertansiyon görülme sıklığının artıyor.
Teşhisi yalnızca tansiyon ölçümü gibi basit bir yöntemle yapılan, tedavisi çoğu hastada güçlük arz etmeyen hipertansiyonun kontrol edilmesiyle kalp-damar hastalıklarına bağlı ölümlerde %33, felç riskinde %42, kalp krizi riskinde %20-25, kalp yetersizliği riskinde %50’lik düşüş sağlanabiliyor.
Bu çarpıcı gerçeklere rağmen hipertansiyon konusunda gelişmiş ülkelerde dahi farkındalık şaşırtıcı ölçüde az. Kanada’da yayınlanan bir çalışma toplumun %44’ünün normal ya da yüksek kan basıncını ayırt edemediğini, %80’inin hipertansiyon ile kalp hastalığı arasındaki bağlantıdan habersiz olduğunu, %63’ünün hipertansiyonun ciddi bir durum olduğuna inanmadığını, %38’inin kan basıncını profesyonel sağlık yardımı almadan da kontrol edebileceğini düşündüğünü gösterdi.
Türk Hipertansiyon ve Böbrek Hastalıkları Derneği’nin çalışması ülkemizde hipertansiyon hastalarının yalnızca %55’inin bunun farkında olduğunu, hipertansiyonu olan hastaların %60’ının ilaç kullanmakta olduğunu şaşırtıcı bir biçimde gösteriyor.
Başka bir deyişle yüksek tansiyonu olduğunu bilmeyen yaklaşık 9 milyon erişkin var bu ülkede; ve tansiyonu yüksek olmasına rağmen ilaç kullanmayan yaklaşık 7 milyon vatandaşımız var.
Tansiyon ilacı kullananların sadece %54’ünde kan basıncı kontrol altındayken tüm hipertansiyon hastalarımızın sadece %29’unda tedavi hedefine ulaşılabildiği anlaşılıyor.
Önlenmesiyle her dört ölümden birinin önlenebildiği, tanısı sadece tansiyonu ölçmekle konabilen, yüzlerce ilaç seçeneğine sahip olduğumuz, hastaların büyük çoğunluğunda sadece yaşam tarzını değiştirmekle ve doğru ilaçlarla tedavinin başarıya ulaşabildiği hipertansiyonla ilgili toplumumuzun bilinçlendirilmesi fevkalade önemli.
Unutmamalıyız ki her ne kadar hastaların bir bölümünde baş ağrısı, çarpıntı, göğüs ağrısı, burun kanaması, kulaklarda çınlama vb. belirtiler verse de hipertansiyon çoğunlukla sessiz bir hastalık.
Ülkemizde ölümle ilişkili risk faktörlerinin en önemlisi, başka bir deyişle erişkinlerimizin sessiz katili…
Not: Bu yazı 17 Mayıs Dünya Hipertansiyon Günü nedeniyle yeniden yayınlanmıştır.