Rusya, Harkov’da kaybetti.
Tam olarak ne oldu, nasıl oldu kimse bilmiyor. Öyle ki, sosyal medya üzerinden takip edebildiğim kadarıyla Kiev rejiminin destekçisi faşistler bile yalnızca bir gün içerisinde oluşan bu durum karşısında oldukça şaşkın.
Tabii bu psikolojik üstünlüğün yarattığı fırsattan istifade, her ne kadar unutulmuş da olsa sadece bir hafta önce Herson’da çok büyük bir bozguna uğrayan rejim güçlerinin burada yeniden karşı saldırıya geçeceği, bununla da kalmayarak Donetsk kent merkezine ilerleyeceği söyleniyor. Elbette bunların hiçbirisi doğru değil. Bir defa belirtmek lazım ki, güney ve doğu Ukrayna’nın her bir bölgesinde farklı ordu grupları var. Herson ve özellikle Donetsk’teki komuta kademesi bugüne kadar başarılı bir kurmay performansı sergiledi ve verilen görevleri, kendilerine çizilen “sınırlar” içerisinde yerine getirmeyi bildi; nitekim yalnızca birkaç gün önce Bahmut’un güneyindeki Kodema kontrol altına alındı ancak bu “sınırlar” kavramından yeniden bahsetmek gerekecek.
Harkov’a dönelim.
Telegram üzerinden yaşadıklarını aktaran Rus askerlerin anlatımlarından, Oskil Nehri’nin batısındaki birliklerin kaderlerine terk edildiğini ve çok uzun bir süredir bu alana Herson’dakinin aksine yeterli topçu birliğinin kaydırılmadığını anlıyoruz. O hâlde Rusya Savunma Bakanlığının açıklamasında yer alan “birliklerin yeniden gruplandırılması” ifadesinin gerçeği yansıtmadığı ortada; kaldı ki eğer gerçekten bir “reorganizasyon” durumu olsa idi, rejim saldırısı başladığında kilometrelerce uzunluktaki askeri konvoylar hızla cephe hattına ulaşmaya çalışmaz, nakliye helikopterleri sıfır noktasına zırhlı araçları taşımazdı. Belli ki ciddi bir ihmalkârlık, işgüzarlık, beceriksizlik söz konusu.
İşin bir de sosyal boyutu var.
Rusya, Harkov’da kendilerine inanan ve güvenen on binlerce Rus’u ırkçı-faşist paramiliterlerin insafına terk etmiştir.
Şimdi ne olacak?
Öncelikle kuramsal bir çerçeve çizmek gerekiyor ki, Tyutçev’in “Rusya akılla kavranmaz, ona sadece inanılır” dizelerinde olduğu gibi, çok güzel ve romantik de olsa metafizik bir perspektifle olaylara bakmayalım, aşırı uçlara savrulmayalım.
Rusya nihayetinde emperyalist-kapitalist sistem hiyerarşisinin üst basamaklarında yer alan bir devlettir, hâliyle bu devletin politik stratejisini Rus sermaye sınıfının genel çıkarları belirlemektedir. Bu sermaye sınıfı, ikinci milenyumun eşiğinde uzatmış olduğu eli havada bırakan ABD-İngiltere öncülüğündeki Batı hegemonyasının ne “mal” olduğunu çok iyi bilmektedir. Planlarını kısa vadeli değil, orta ve uzun vadeli yapmaktadır.
Kısacası, Harkov’daki geri çekilme Batı ile bir “uzlaşma” adımı değildir.
Bunu geçelim.
Başlangıçta stratejisini hızlı bir şekilde ana arterleri ele geçirip bir askeri darbe tetiklemek ya da daha yüksek ihtimalle başkenti kuşatarak rejimi masaya oturtmak olarak belirleyen Rusya bunu başaramamış, ardından süratle strateji değiştirmiştir.
Lavrov’un “ikinci aşama” olarak tanımladığı Rusya’nın yeni stratejisinde Ukrayna artık “çevre” ülke – “küçük Rusya” değil, Banderistlerin tarihe atıfla sık sık hatırlattığı küçük Galiçya olacaktır. Bunun kendiliğinden sonucu güney ve doğu Ukrayna’nın büyük bir kısmını kapsayan Rus Ukraynası’nın, Novorossiya’nın ilhakıdır.
Fakat gelinen aşamada bir tıkanma yaşanıyor.
Neden?
Çok basit.
Rusya bir “savaş” değil, “özel askeri operasyon” yürütüyor çünkü.
Açalım.
Rus sermaye sınıfı ilk ya da ikinci stratejinin gereği olarak eğer bir seferberlik ilanı eşliğinde bu askeri harekâtı başlatmış olsaydı, istikrar ve güven ortamına dayalı finansal sektörü asla toparlanamamak üzere çökecek, art arda uygulanan Batı ambargo ve yaptırımları tüm reel sektörlerinin belini bükecekti.
Rusya “özel askeri operasyon” adını verdiği bu mücadele yöntemiyle tüm bu riskleri bertaraf etti, adeta sınır ötesinde düşük yoğunluklu bir antiterör operasyonu gerçekleştiriyormuşçasına bir dinginlikle hem toplumun tepkilerini kontrol altında tuttu hem de her türlü iktisadi riski engelledi. Bunlara ek olarak, başta Hindistan ve Çin olmak üzere Batı hegemonyasının dışında kalan dünya ile ilişkilerini “çok kutupluluk” ekseni üzerinden kendi istediği yönde geliştirdi, doların güvenirliğini sarstı, AB içerisindeki çatlakları derinleştirdi.
Tüm bunlar sürecin tartışmasız artılarıdır.
Fakat, Kiev rejimi yaklaşık bir aydır tam teşekküllü bir savaş yürütmekte olduğundan askeri alandaki eksiler, bu artıları önemsizleştirmeye başlamıştır.
Seferberlik durumundaki bir ülkeye karşı hiçbir “bedel” ödemeden, tabiri caizse “elinizi kana bulamadan” zafer elde edemezsiniz.
Rusya şimdi bir ikilemle karşı karşıya.
1. Kaybedilen stratejik inisiyatif geri alınmadığı takdirde Harkov’da olduğu gibi yeni karşı saldırıların hedefi olması muhtemel öbür bölgelerden de vazgeçilecek, “özel askeri operasyon” ağır bir psikolojik-politik yenilgiyle sonlandırılacak.
2. Büyük ölçüde imha edilen askeri altyapıya ek olarak elektrik-iletişim-ulaşım altyapılarına dönük dün ilk defa gerçekleştirilen füze saldırıları genişletilerek ve devamlı kılınarak sürdürülecek, rejimin tam teşekküllü savaşına aynı yoğunlukta karşılık verilecek, cephedeki piyade niceliğinde hızla artışa gidilecek, tüm bunların sağladığı avantajlı koşullarla derhal savunma pozisyonundan çıkılarak aşama aşama planlanan hedeflere doğru harekete geçilecek.
Bunun ortası yok.
“Henüz hiçbir şeye başlamadık…” sözünün sahibinin alacağı karar ne olacak, göreceğiz.