Ünlü tiyatro sanatçısı Müjdat Gezen uzun bir aradan sonra Cumhuriyet gazetesinde yazmaya başladı. Gezen’in “Yıllar sonra yine Cumhuriyet” başlıklı köşe yazısından bir bölüm:
“Elli yıl önce Abdi Ağabey (İpekçi) “Milliyet’e yaz” dedi. Savaş (Dinçel) karikatürlerimizi çiziyor, vinyet yapıyor ben de sözde mizahi şeyler yazıyordum. Sonra iş büyüdü: “Spor da yaz” dedi. Ben, “Spor mizahi olsun” dedim.
Birinde; eski zamanların spor spikeri Sait Çelebi aynı zamanda Mithatpaşa Stadı’nın (Şimdiki Vodafon) müdürü imiş… Helaların ampulleri sürekli çalınıyormuş. Bir gün dayanamamış, tuvaletin kapısında beklemiş. Biri içeri girmiş, bir süre sonra içerdeki ışık sönmüş, adam dışarı çıkınca Sait Çelebi: “Üstünü arayacağım” demiş ve adamın cebinde bir ampul yakalamış. “Bu ne ulan” diye sormuş kibarca: “Eve ampul aldım, götüreceğim” demiş. Sait Çelebi: “Bu ekmek mi ulan, fırından sıcak sıcak çıkıyor!” diyerek adamı dışarı atmış… Bunun gibi spor anekdotları anlatıyordum…
Yıllar geçti, ortağım Kandemir Konduk’la birlikte “GÜM”ü kurduk. Güldürü Üretim Merkezi. Güneri Civaoğlu yeni kurulan “Güneş” gazetesinin başındaydı. Mizah sayfası yapmamı istedi. Yaptık. Bir milyon tiraja ulaştı gazete. O çorbadaki tuzumuz iyi ayarlıydı. Erol Simavi: “Artık Hürriyet’te yapacaksınız bunu” dedi. “Güneri’ye ayıp olur Erol Abi” dedim. “Bana bırak” dedi. Yaptık. Çok iyi gitti. Milliyet istedi bizi. Orada salt sayfa yapmadık, bir de ortak mizah gazetesi çıkardık…Yıllar sonra “Sözcü” ve “Cumhuriyet”te yarım sayfam oldu. Biraz boşluk doldurdum… Ama ben gazeteci değilim. Bu işten ekmek yiyen, emek veren, hakkı yenen dostlarımın, ben hakkını yiyemem. Cumhuriyet’e gelirken ilk işim ayrılan arkadaşlarımızla görüşmek oldu. O kadar çok yargılanıyorum ki artık kimseyi yargılamıyorum. Ama her iki tarafı da dinlemeden ve iyi bir orta nokta bulmadan yazamazdım. Sonunda her şey tatlıya bağlanınca, ben de teklifi kabul ettim..”
Yazının devamı için tıklayın