Anita Brachman ile altı yıldır komşuyum. Kendi halinde, güler yüzlü, yardımsever, çatapat Türkçesiyle konuşmaya çalışan benim çok sevdiğim bir Alman.
Almanların hepsi böyle değil biliyorum ama Anita gerçekten farklı. Sıcakkanlılığı sayesinde “Türkiye’deki yaşantınla ilgili söyleşi yapabilir miyiz” sorusunu sorabildim. Tabii her yabancıya böyle yaklaşabilirsiniz ama sonsuz bir saygı göstermeniz de gerekiyor bunu sorarken. 62 yaşında Almanya’yı bırakıp Türkiye’ye gelen Anita’nın buradaki yaşamı sırasında başından neler geçmiş, nelere tanık olmuş, Türklerle ilgili düşünceleri neler, Almanlarla ilgili düşünceleri neler, velhasıl her şeyi konuşmaya çalıştık. İlk koşulu politika “konuşmam ama” olmuştu. Biz de hiç politika konuşmadık!!!
-Türkiye’ye ne zaman geldin?
-2014 yılında geldim.
-Yaşamak için neden Kaş’ı seçtin?
-Alanya’dan İzmir’e kadar birçok yer gezdim. Kaş büyük bir şehir değil. İlk ziyaretimde birçok yerel insanla tanıştım. Dost canlısı ve çok açık sözlüydüler. O zamanlar daha az turist vardı. Kaş’a āşık oldum.
-Üzerinden on yıl geçtikten sonra aynı duyguların devam ediyor mu?
-Hayır.
-Neler değişti?
-Şehir çok değişti, çok şey inşa edildi. Doğa çok tahrip edildi. Her şey daha modern ve telaşlı bir hale geldi. İnsanların acı çektiğini görüyorum.
-İnsanlar da değişti mi? Nasıl bir değişiklik oldu insanlarda?
-Tanıdığım ve sevdiğim insanlar değişmedi. Aynen benim gibi düşünüyorlar. Ancak son zamanlarda insanlar arasında yeni bir düşünce tarzı ortaya çıktı. Para para para ve doğayı hiç düşünmemek. Bu beni üzüyor ve kızdırıyor.
-Türklerin en çok hoşlandığın yanları neler, hiç hoşlanmadığın yanları neler?
-Samimiyetlerini ve yardımseverliklerini seviyorum. Gökseki’de, Kaş’ta, gezdiğim her yerde. Türklerin çevre bilincinin olmamasından ise nefret ediyorum. Her şeyi sokağa, ormana, doğaya, her yere atıyorlar.
-Seni Almanya’dan başka bir yerde yaşamaya iten nedenler nelerdi?
-Birçok nedeni var, başta osteoartritim nedeniyle iklim. Ayrıca denizi severim. Almanya soğuk bir ülke, insanları da. Her zaman memnuniyetsizdirler. Her zaman daha fazlasına sahip olmak isterler.
-Daha fazlası derken neyi kastediyorsun?
-Büyük araba, büyük ev, pahalı kıyafetler, daha fazla para, giderek daha fazla tüketmek. Ben Almanları böyle görüyorum. Almanya’dayken bunu her zaman deneyimledim. Halen haberlerde de görüyorum. Benim ise buna ihtiyacım yok. Hayattaki basit şeylerden mutlu oluyorum.
-Alman kadınlarıyla Türk kadınları arasındaki farklar neler sence?
-Bu zor soru. Tanıdığım Türk kadınları feminist ve özgür. Ama aynı zamanda Türk ya da Müslüman geleneğine hapsolmuş pek çok kadın da var. Erkeklerin kendilerine baskı yapmasına izin veriyorlar ve medyadan okuyabildiğim kadarıyla kadınlar sıklıkla dövülüyor, hatta öldürülüyor. Almanya’da da bu durum var ama kadınlar kendilerini özgürleştirebiliyor. İşleri var, para kazanıyorlar. Almanya’da kadınlar kendilerine güveniyor.
-Almanya’da da kırsal alandaki kadınlarla şehirlerdeki kadınlar arasında fark var mı?
-Evet. Bu Türkiye’ye benzer. Ama değişiklik orada köy kadınlarının düşünce ve davranışları değişir. Köydeki genç nesil daha modern hale geldi.
-Türkiye’de köydeki kadınla şehirlerdeki kadın arasında çok büyük fark var. Şehirdekiler senin de söylediğin gibi işi olan, para kazanan, daha özgür kadınlar ama köylerdekiler evin içine hapsolmuş ve çoğu hakkı elinden alınmış kadınlar. Almanya’da aradaki farkın bu kadar olduğunu sanmıyorum…
-Almanya’da kadınlar yasalarla korunmakta. Aslında tüm haklara sahipsiniz. Kötü durumunuzu bırakabilirsiniz. Ama tabii kolay değil ve yasalar her zaman yardımcı olmuyor.
-Almanya’da da kadınlar dedikodudan hoşlanır mı Türkiye’deki gibi?
-Doğal olarak, bu hayatın bir parçası.
-On yıldır buradaki erkekleri de gözlemlemiş olmalısın. Türkiye’deki erkekler Alman erkeklerine ne kadar benziyor?
-Tanıdığım ve gözlemleyebildiğim beyler, hepsi dost canlısı ve kibar insanlar. Arkadaşlarım var aralarında, bana yardımcı oluyor ve yardımcı olmaktan mutluluk duyuyorlar. Onlar köyün yerlileri ve ben de onlara yaptıkları işin karşılığını vermekten hoşlanıyorum, beni kabul ediyorlar ve saygılılar. Kaş’ta ve sahilde gördüklerim farklılık gösteriyor. Çoğu zaman serviste vs. güler yüzlü, arkadaş canlısı genç erkekler var ama sonra flört etmeye başlıyorlar kadınlarla ve randevu istiyorlar. Hatta evlenmek bile istiyorum diyor bu genç nesil, şanslarını deniyorlar yani. Sadece kadınların söylediklerini izleyip dinleyebiliyorum. Deneyimlerim olumsuz değil.
-Sen de evlenme teklif aldın mı?
-Eveeet, Gökseki’ye ilk gelişimde. Çok korktum ve onu gönderdim kibar ama kararlı bir tavırla.
-Alman gençleri de turistlere böyle mi davranıyor?
-Tam olarak bilmiyorum ama sanmıyorum. Alman gençlerinin eğlenmek için daha fazla fırsatı var. Daha özgürsün.
-Bu arada kaç yaşındasın?
-72 yaşındayım.
-Çok güzel. Biraz da Almanya Türkiye karşılaştırması yapalım mı? Örneğin şu anda aldığın maaşla orada rahat yaşayabilir misin?
-Emekliyim ve 40 yılı aşkın süredir çalışıyorum. Emekli maaşım oldukça yüksek. Her şey her yerde olduğu gibi çok pahalı olmasına rağmen Almanya’da iyi yaşayabilirdim. Ama tutumlu olmam gerekirdi.
-Almanya’da asgari ücret ne kadar?
-Brüt saati 12 avro.
-Almanya’da bir tane yumurta kaça satılıyor biliyor musun?
-Hayır, ama çocuklarımdan biliyorum ki her şey çok pahalı hale geldi.
-Bu arada birkaç tane çocuğun var diye biliyorum…
-Evet, iki kız ve bir oğul, 4 tane de torun.
-Buradaki Alman arkadaşlarınla görüşüyor musun?
-Evet, birçoğunu kaybettim ama uzaktan bakıldığında bu normal. En iyi arkadaşlarım hâlâ oradalar (Almanya’da) ve onlar da beni ziyarete geliyor. Almanya’da da görüşüyor ve düzenli olarak telefonda konuşuyoruz.
-Ben dikkat ettim de buradaki Almanlar Almanlarla İngilizler İngilizlerle görüşüyor. Sence de öyle değil mi?
-Evet bu doğru. Ancak karma gruplar da var. Örneğin yürüyüş yaparken, kart oynarken. Ama çok az Türk arkadaşlarının olduğunu fark ettim.
-Karma grupları bilmiyordum. Buraya daha çok Alman ve İngilizlerin yerleşmesini nasıl yorumluyorsun? Örneğin Fransız veya Belçikalı ya da İsveçli yok buralarda.
-Bu konuda hiçbir açıklamam yok. Bilmiyorum ama birkaç Hollandalı, Danimarkalı, Fransız, Belçikalı var. Amerikalılar bile. Ve tabii Ruslar!!!
-Ah evet Ruslar biraz var artık. Almanya’da da göçmenlere kötü davranıldığı oluyor medyadan okuduğumuz kadarıyla, özellikle Suriye ve Afrika’dan gidenler pek hoş karşılanmıyor.
-Doğru ve bu beni çok kızdırıyor. Almanya zengin ve çok fazla uzman eksikliği var her alanda. Ancak Almanya’daki Naziler hep yalan ve nefret yayıyor bu çok kötü, utanıyorum. Almanlar Müslümanlardan korkuyor. Yabancı olan her şeyden korkuyorlar.
-Politik sorulardan yine insan ilişkilerine dönelim. Burada bir Türk erkek arkadaşın oldu mu?
-Evet başlangıçta, yaklaşık üç ay. Daha sonra evlenmek istedi.
Hah hah ha. Peki daha sonra oldu mu?
Hayır, özgür olmak istiyorum. Kıskançlık olmasın. Daima yıkayın, yıkayın, temizleyin.
-O erkeğin gerçekten sana ilgi duyduğunu mu düşündün yoksa Avrupa’ya gitmek için mi evlenmek istiyor diye düşündün?
-Avrupa’ya gitmek istemedi, paramı istedi. Bir sürü borcu vardı, doğrudan para istedi. Bana miktarını bile söyledi.
-Ne kadar para istemişti?
-Tam miktarını hatırlamıyorum. Ama birçok işi vardı. Araç kiralama, mağazadaki borçlar, televizyon vb.
-Bu sende Türk erkeklerine karşı soğuk bir duygu uyandırdı mı?
-Hayır, bu bir kızgınlık duygusu değildi. Ama tabii daha dikkatli olmaya başladım.
-Biliyorsun benim yan komşum Doğu Almanyalıydı, ne hoş, nazik insanlardı. En merak ettiğim şey iki Almanya’nın birleşmesinden sonra doğudakilerle batıdakiler birbirini nasıl karşıladı?
-Başlangıçta herkes çok mutluydu. Çoğunlukla Doğu Almanlar, çünkü artık diktatörlükten kurtulmuşlardı. Batı Almanlar duvarın kalkmasından memnundu. “Artık birbirine ait olan birlikte büyüyordu.” İnsanlar mutluydu. Sonra siyaset geldi. Doğu Almanlara çok şey vaat ettiler. Ama onlar sabırsızdı ve her şeye Batı Almanlar gibi hızlıca sahip olmak istiyorlardı. Tabii ki bu olmayınca sonuç işe yaramadı. İnsanlarla sistemler arasındaki farkın çok büyük olduğunu düşünüyorum. Ve bugün fark daha da arttı. Şimdi birçoğu artık duvarı geri istiyor.
-Bir tane de tarihle ilgili bir soru. Almanlar Avusturyalıları akraba bir halk olarak kabul ediyor mu? Onları Alman olarak görüyor mu?
-Bunu kesinlikle bilmiyorum. Ama bunun iki ülke arasında bir aşk-nefret ilişkisi olduğunu düşünüyorum. Her ikisi de biraz kibirli ve Almanların argümanı şu: Hitler Avusturyalıydı.
-Kaş’taki evinin bahçesini o kadar güzel tasarladın ki hepimiz senden etkilendik. Mesleğinin bununla bir ilgisi var mıydı?
-Hayır. Bahçecilik sevgimi babamdan miras aldım. O bir bahçıvandı. Mesleğim bu değildi ben engellilere yönelik bir eğitimciydim.
-Son soru olarak Almanların Almanya’daki Türklere bakış açısı nasıl? Türkler Almanların kendilerini biraz hor gördüklerini, aşağıladıklarını ileri sürüyor. Tabii ben Almanya’daki Türklerin de Almanları zorlayacak şeyler yaptıklarını düşünüyorum.
-Çok zor soru. Artık Türklerin Almanya’ya entegre olduğunu görüyorum. Hepsi değil ama çoğu. Pek çok kişi de entegre olmak istemiyor. Bu Almanlar için bir sorun. Evet birçok Türk de Alman devletini küçümsüyor. Demokrasinin tüm avantajlarına sahipler ama yine de Türkiye’deki siyaset hakkında kötü konuşuyorlar ve Erdoğan’a oy veriyorlar. Birçok Alman bunu anlayamıyor.
-Anita bu söyleşiyi kabul ettiğin için çok teşekkür ederim.
-Ben de teşekkür ederim, ilgine sevindim.