Normal günlük yaşamda sessiz sedasız kan pompalayan kalbimizin atışını hisseder ve bundan rahatsızlık duyarsak “benim çarpıntım var!” deriz.
Hemen herkes korku, stres, heyecanlanma, yoğun egzersiz esnasında çarpıntı hisseder. Bunlar daha sonra yavaş yavaş geçer. Bu çarpıntıların nedeni genellikle kalbin normalden daha hızlı ve güçlü pompa yapmasıdır.
Kelime anlamı olarak çarpıntı, kişinin kendi kalp atımlarını rahatsız edici bir biçimde hissetmesidir. Çarpıntı esnasında kalp hızımız artmış, azalmış, düzensizleşmiş olabileceği gibi tamamen normal de olabilir.
Birkaç saniye, dakika, saat hatta günlerce sürebilir. Belki de hepimiz hayatımızın bir döneminde bir takım çarpıntılar hissetmişizdir. Bunların çoğu sağlığımızı tehdit eden, tehlikeli çarpıntılar değildir.
Kalbin normalden daha hızlı attığı duruma ise “taşikardi” adı verilmektedir; dolayısıyla hissettiğimiz her çarpıntı bir taşikardi değildir.
Ne var ki çarpıntı hissedenler kendilerine sorulduğunda bazen yanlış bir biçimde “taşikardim oldu!” tabirini kullanırlar.
Kalbimizin ritmindeki bazen anormal olan değişimler kalbin elektrik sistemiyle ilgilidirler. Kalp damar hastalığı, kalp krizi vb. durumlardan farklıdırlar.
Normal hızda, düzenli bir kalp ritmi kalbimizin sağ kulakçığında bulunan “sinüs düğümü” nün dakikada 60100 kez ürettiği elektrik akımlarıyla sağlanmaktadır. Bir nevi orkestra şefi olan sinüs düğümümüz, kalbin diğer dokularında üretilen elektrik akımlarını kontrol altına alarak susturmaktadır.
Ne var ki zaman zaman bu diğer odaklardan çıkan akımlar “ekstrasistol” ya da “ekstra atım” denen, düzenli kalp atımlarının arasında ilave kalp atımları üretebilmektedirler.
Genellikle zararsız olan bu ekstra vurular istisnasız herkeste nadir ya da sık olabilir. Ancak kimimiz bunların farkına varmazken bazıları bunları az çok hissederler. Bu his genellikle normalden güçlü bir kalp vurusunun algılanmasından ibarettir.
Ekstra atımların dışında daha uzun, dakikalar, saatler, günlerce sürebilen çarpıntılar mevcuttur. Bunların nedeni kalbin elektrik üreten dokularının kısa devreler meydana getirecek ölçüde hassaslaşmış ve hızlanmış olmaları olabilir.
Bu tip çarpıntılar genellikle aniden başlar ve aniden sonlanırlar. Kalbimiz çok hızlanırsa göğüste sıkışma hissi, tıkanma, nefes darlığı, baş dönmesi şikâyetleri ve hatta bayılma gelişebilmektedir.
Çarpıntılar sürpriz bir biçimde, örneğin istirahatteyken aniden başlayıp aniden sonlanıyorsa, beraberinde baş dönmesi, bayılma şikâyetleri oluyorsa kalbin ritminde gerçek bir sorunun varlığı akla gelir.
Görüşme esnasında hekim hastanın şikâyetlerini dinleyerek bir yorum yapmaya çalışsa da tanı koymak bazen zor olabilmektedir. Hekimin hastaya yönelttiği bazı sorular teşhiste faydalı bilgiler sağlayabilmektedir:
1-Çarpıntılarınız ne zamandır var?
2-Çarpıntı olduğunda ne kadar sürüyor?
3-Ne sıklıkta oluyor?
4-Aniden başlayıp aniden mi sonlanıyor?
5-Çarpıntı esnasında kalbiniz düzenli mi, düzensiz mi atıyor?
6-Baş dönmesi, göğüste sıkışma hissi, nefes almada güçlük oluyor mu?
7-Hiç bayıldığınız, bilincinizi tümüyle kaybettiğiniz oldu mu?
8-Çarpıntı olurken nabzınızı saydınız mı?
9-Çarpıntınızın egzersizle, çay-kahve alımıyla, alkol alımıyla, adet dönemleriyle ilişkisi var mı?
Kalp ritminde gerçek bir sorun olup olmadığını anlamanın yolu, hasta çarpıntı hissettiği anlarda bir elektrokardiyografi (EKG) çekerek ritmi incelemektir. Hasta doktoruna ya da hastaneye ulaştığında çarpıntı halen mevcutsa EKG tanıya çok yardımcı olabilir. Ne var ki bu anları yakalamak her zaman mümkün olmamaktadır.
24-48 saat boyunca kişinin kalp ritmini sürekli kaydeden Holter cihazlarına sıklıkla başvurulur. Hastanın şikayetlerini hissettiği anda düğmeye basarak kaydı başlattığı bazı olay kaydedici donanımlar da tanı amacıyla kullanılabilmektedir.
Çarpıntının tedavisi hastayı ne ölçüde rahatsız ettiğine ve kalp ritminde bir anormallik varsa bunun ne derece ciddi olduğuna bağlıdır.
Basit ekstra atımların ya da seyrek gelişen kalp hızlanmalarının tedavi gereksinimleri olmayabilir; yapılması gereken bu tür çarpıntıların tehlikeli olmadıkları hususunda hastanın bilgilendirilmesi, rahatlatılmasıdır.
Daha sık çarpıntıları olan, bundan çok rahatsız olan hastalara bazı ilaçlar verilebilir.
Bazı durumlarda ameliyatsız bir modern tedavi yöntemi olan “ablasyon” ile çarpıntıya yol açan kalp içerisinde odak radyo frekansı ile ortadan kaldırılabilmekte, biraz yanlış bir yaygın tabirle “yakılmaktadır”.
Bu işlem anjiyografilerin yapıldığı kateter laboratuvarında hasta uyutulmaksızın, neşter kullanılmaksızın özel uzmanlar tarafından gerçekleştirilir. Güvenilir, riski düşük, başarı oranı yüksek bir tedavi olarak ablasyon yöntemi yaygınlaşmaktadır.